ADANA - İstanbul ve Adana’da görülen İslami STK davalarında verilen cezalara tepkiler gelmeye devam ederken Akdeniz İnsani Hürriyetler ve İnanç Platformu ile Akdeniz Peygamber Sevdalıları Platformu, yaptıkları yazılı açıklamayla tepkilerini dile getirdiler.
“STK’lara verilen cezalar, birilerine verilen söz üzerine mi gerçekleşiyor?”
Verilen cezaların art niyetli olduğuna dikkat çeken Akdeniz İnsani Hürriyetler ve İnanç Platformu Başkanı Ekrem Ertaş, “Tamamen niyet okumalarla oluşturulan dosyalarla İslami STK yöneticisi, üye ve basın mensuplarına verilen 113 yıl 3 aylık ceza ve hemen akabinde Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından aralarında Adana Umut Der eski Başkanı Salahattin Aydin ile Şura Der eski Başkanı Mehmet Aktaş’ın da bulunduğu İslami STK davasında 5 kişiye verilen toplam 37 buçuk yıllık hapis cezası kaygı vericidir” dedi.
Cezaların çözüm sürecinde verilmesinin manidar olduğunu belirten Ertaş, “Ard arda gelen bu son kararlar, ‘Acaba birilerinin silah bırakma şartlarından biri de bölgede etkili STK’ların etkisiz hale getirilmesi mi?’ sorularını akla getirmektedir” ifadelerini kullandı.
“Hükümet bu hukuk skandallarına dur demez ise bu zulümlerin ortağı olacaktır!”
Yetkililerin bu hukuksuzluklara dur demesi gerektiğini savunan Ertaş, “Sık sık derin yapılarla mücadele ettiğini belirten hükümet; Emniyet ve Yargı içerisine çöreklenmiş derin yapıları bir türlü görmemiş veya kendisine dokunmadığı sürece görmek istememiştir. Mahkemelerin verdiği bu son kararlar Türkiye’de derin odakların hala capcanlı bir şekilde varlıklarını devam ettirdiklerini göstermektedir. Hükümet ve Adalet Bakanlığı bu hukuk skandallarına dur demez ise bu zulümlerin ortağı olacaktır” dedi.
“Emniyet ve Yargı içerisinde, derin odakların bir paslaşması söz konusu”
İslami STK’lara verilen cezalara yaptığı açıklamayla tepki gösteren, Akdeniz Peygamber Sevdalıları Platformu Sözcüsü Yılmaz Geçer, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden duruşmada gazeteci, yazar ve STK başkanlarına ceza yağdırıldığına dikkat çekti.
Mahkemelerin yargılama usullerini eleştiren Geçer, “Mahkeme heyeti polisin hazırladığı kolluk ifadesini delil olarak kabul ederek somut hiçbir delil olmamasına rağmen 15 kişiye 113 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme heyeti verilen cezaları yetersiz bularak cezaları artırarak üst sınırdan verdi. Bu kararların devasa Kutlu Doğum etkinliklerinin hemen akabinde gelmesi, açıkçası bu dev etkinliklerin, bölge üzerinde Müslümanların olmadığı hesaplar içerisinde olanların hesaplarını altüst ettiğini ortaya çıkarmıştır. Hasta ziyaretleri, komşularla ziyaretleşme ve dayanışma, halkın fakir kesimlerine yardım etmek, izinleri alınmış etkinlikler düzenlemek, basın açıklaması yapmanın suç olarak kabul edilmesi, Emniyet ve Yargı içerisindeki derin odakların bir paslaşması olarak okunmaktadır” ifadelerini kullandı.
“Hükümetin bu skandal kararlar karşısında üç maymunu oynuyor”
STK’lara verilen cezalara karşı hükümetin sessizliğini de eleştiren Geçer, “Hükümetin bu skandal kararlar karşısında üç maymunları oynaması, bu zulmün vebalini omuzlarından kaldırmayacaktır. Örgüt mensuplarının peş peşe mahkemelerce tahliye edilmeleri ve buna paralele olarak aralarında gazeteci, yazar ve STK başkanlarının bulunduğu kişilere adeta ceza yağdırılması, ‘Perde arkasında kirli ve bir o kadar da zulüm dolu anlaşmalar mı yapıldı?’ sorularını akla getirmektedir. Hükümet eğer bu zulümlerde bir payının olmadığını belirtiyorsa o zaman Yargı ve Emniyet içerisindeki işgüzar görevlilere dur demeli, tıpkı Deniz Feneri ve Mit soruşturmasında olduğu gibi. Aksi takdirde Müslüman halkımızın nezdinde bu zulümlerin ortağı olarak bilinecektir” dedi. (Ayhan Kaya-İLKHA)