Arkeoloji Sanat Yayınları Editörü Nezih Başgelen'in konuyla ilgili açıklaması şöyle:
Diyarbakır ili sınırları içinde Ambar barajından etkilenecek vadideki üç höyükte Prof. Dr. Tuba Ökse yönetiminde yapılan kurtarma kazıları önemli sonuçlar vermiş ve Ambar Çayı’nın yukarı havzasının MÖ 9. binden itibaren yerleşim alanı olarak seçildiğini göstermiştir.
En eski yerleşimin Gre Fılla’da Çanak-Çömlek Öncesi Neolitik dönemde başladığı, Erken Seramikli Neolitik dönemde Ambar Höyük ve Kendale Hecala’da da yerleşildiği tespit edilmiştir. Ambar Höyük’ün bu kesimin merkezi yerleşimi olduğu, Gre Fılla ve Kendale Hecala’nın da buna bağlı mezralar olabileceği düşünülmektedir.
Gre Fılla’nın erken tabakalarında yuvarlak ve oval tasarlanmış çukur barınaklar zamanla köşeleri yuvarlatılmış dörtgen planlı, duvarları dal-örgü yöntemiyle yapılmış zemin üstü konutlara dönüşmüştür. MÖ 9300-7550 yılları arasında kullanılan yaklaşık 3.5 m kalınlıkta arkeolojik dolguda oval ya da köşeleri yuvarlatılmış dörtgen planlı çukur yapılar ve bunları çevreleyen dörtgen planlı konutlar açığa çıkmıştır (Gre Fılla IV).
Oval yapılarda bulunan kireç taşı levhalarla yapılmış dikili taşlar, havanlar, falluslar, insan ve hayvan heykelleri ile üst üste her tabakada yenilenmiş sıvı ve katı madde sunakları, bu yapıların ritüel etkinliklerde, çevresindeki konutlarda yaşayan topluluk tarafından ortaklaşa kullanıldığı öngörülmektedir.
Ambar Çayı vadisinin ise Kuzey Mezopotamya krallıklarının Güneydoğu Toros Dağlarında ve kuzeyinde bulunan hammadde kaynaklarına ulaşmasında en uygun güzergâhlardan birisi olduğu anlaşılmaktadır..