Mehmet Özcan / Analiz

Pakistan’da geçen Mayıs’ta Usame bin Laden’in Amerikalı coniler tarafından operasyon düzenlenerek katledilmesi sonrası Pakistan ve Amerika arasında siyasi, ekonomik ve askeri anlamdaki birçok ilişki gittikçe zayıflıyor. İnşallah mevcut tüm ilişkiler koparılır; lakin satın alınmış kişiliksizlerin ülkeyi işgal ve sömürüden başka bir şey düşünemeyen haçlı zihniyetli Batı’nın sofrasına sunması yüzünden, İslam dünyasının nükleer silah sahibi tek ülkesi olma özelliğini taşıyan Pakistan’ı, olması gereken konumundan çok daha aşağı gösteriyor.

Ülkenin tepesine kondurulmuş “bay yüzde on” diye lakabı çıkan rüşvetçi kukla cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari ve onun gibileri dururken ülkenin Amerika ile bağını koparacağı beklenemez. Ancak daha çok, ülkenin menfaatleri yönünde hareket eden yöneticilerin Pakistan’ı ileriye yönelik işgale götürebilecek bir Amerikan-Batı tehlikesinden korumak için büyük çaba sarf etmesi gerekir.

ABD’NİN YARDIMLARI BOŞUNA DEĞİLDİ

Daha önce onlarca kez Pakistan topraklarında operasyon düzenleyerek sivil insanları katleden Amerika, son olarak Laden’i şehid etmesi ve hem de Pakistanlı yetkililerden bırakın izin almayı, haber vermeye bile gerek duymadan operasyonu düzenlemesi, Pakistan yönetimini konu üzerinde ciddi anlamda düşünmeye sevk etmişti. Üstelik ABD Başkanı Barack Obama, “Birileri Laden’i koruyor” demiş, Pakistan Hükümeti de, El Kaide liderinin saklandığı yeri bilmediğini belirterek kendini savunma acizliği içine düşmüştü. Hatta iç hesaplaşmaların sürdüğü Pakistan’da hükümet, Amerikan yardımlarından harcanan milyarlarca doların hatırına ordu ve istihbaratın hesap vermesini talep etti. Tabi Amerika’nın 10 yılı aşkın zamandır Pakistan’a birkaç milyar dolar yardım yaparken, bunu öyle karşılıksız yapmadığı, Pakistan hükümetinin ordudan hesap sormasıyla daha iyi anlaşıldı.

ORDU ABD’Lİ DANIŞMANLARIN İŞİNE SON VERDİ

Ülke içi hesaplaşma ve restleşmeler perde arkasında sürerken görünen kısmıyla bunun hiç de öyle kolay geçmeyeceği belli. Örnek vermek gerekirse Pakistan ordusu, Laden’in katledilmesine yardımcı olduğu öne sürülen beş CIA muhbirini gözaltına aldığı öne sürüldü. Ayrıca Pakistan ordu sözcüsü General Attar Abbas, bir televizyon kanalına verdiği özel mülakatta, Amerika’nın hem kendilerinden habersiz operasyon yaptığını ve üstelik sonrasında Pakistan’ın Laden’i sakladığı suçlamasında bulunduğunu dile getirdi. Bu nedenle ordu olarak Amerikalı danışmanların işine son verdiklerini belirten General Abbas, Amerika’yla mevcut ilişkilerini ordu olarak kestiklerini anlatıyordu. General Attar Abbas’ın bu açıklaması Pakistan’ın Amerika ile olan ilişkilerinde geldiği noktayı göstermesi açısından iyi bir örnek.

ABD’NİN HEDEFİ NÜKLEER TESİSLER

Evet, son olay Pakistanlı yetkililerin bayağı bir gururunu incitmiş olmalı ki yapılan açıklamalar ve gelişmeler ülkenin Amerika’dan uzaklaşmaya çalıştığını, ciddi arayışlar içinde olduğunu göstermektedir. Bir başka gelişme ise 7 Haziran’da İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın yaptığı bir basın açıklamasıydı. Ahmedinejad, “Amerikalıların Pakistan’ı kontrol altına almak ve Pakistan hükümetini ve halkını zayıflatmak amacıyla Pakistan’daki nükleer tesislere yönelik sabotajlar düzenleyeceğine ilişkin güvenilir istihbaratlara sahibiz” demişti. Bunun üzerine Pakistanlı üst düzey bir güvenlik yetkilisi iddialarla ilgili belgeyi İran’dan isteyeceklerini belirterek “Amerika’ya güvenmiyoruz. Biz, onların bizim topraklarımızı işgal etmek için burada olmadıklarını biliyoruz; ama onların hedefi bizim nükleer tesislerimizdir” diye açıklamada bulunmuştu.

Açıklamalar ve gelişmelerden de anlaşılacağı üzere Pakistan’ın giderek Amerika’dan uzaklaştığı anlaşılıyor. Ülkenin yeni arayışlar içinde olduğu ve Çin ile başlattığı sıcak ilişkiler de bunu en iyi bir şekilde kanıtlıyor.

ÇİN’LE İLİŞKİLER BAŞLADI, GELİŞİYOR

Son yıllarda özellikle Afrika kıtası olmak üzere dünyanın birçok ülkesiyle ilişki ve ticaretini geliştiren ve geleceğin süper gücü olarak bakılan 1 milyar 300 bin nüfuslu Çin, Amerika ve Avrupa’nın aksine sessiz bir şekilde ilerleyişini sürdürüyor. Amerika’yla ters düşen Pakistan da bu bağlamda Çin ile yakın bir ilişki ve ticareti geliştirmenin yollarını arıyor. Geçtiğimiz günlerde de bunun ilk adımları atıldı. Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani, Pekin’de Çin Başbakanı Wen Jiabao bir araya geldi. Gilani, Çin’le uluslararası ve bölgesel sorunlarda işbirliğini güçlendirmek ve altyapı, enerji, tarım, ekonomi, ticaret, yatırım, finans, kültür gibi alanlarda işbirliğini genişletmek için ortak çaba harcamaya hazır olduklarını dile getirdi. Çin Başbakanı Jiabao ise Amerika’nın, ülkenin kuzeyine yönelik saldırılarına atıfta bulundu. Jiabao, Pakistan’ın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini belirterek Çinli işletmelerin Pakistan’a yatırımlarını teşvik ettiklerini; ticaret, finans, bilim ve teknoloji alanlarındaki işbirliğini güçlendireceklerini vurguladı.

BATI MENFAATİNİN OLMADIĞI HİÇBİR YERE EL ATMAZ

Geçtiğimiz yıl Pakistan’da meydana gelen sel felaketi ve sonrası zaten öncesinde de mevcut olan ekonomik krizin iyice kendini hissettirmesiyle ülkenin bir elli yıl gerilediği açıklamaları yapılmıştı. Evet, Pakistan, her ne kadar nükleer silahlara sahip bir İslam ülkesi olsa bile halkıyla, devletiyle fakir bir ülke. Bu İslam beldesinin kendi kendini toparlayabilmesi, ayağa kalkması ve kimselere muhtaç olmadan güçlenebilmesinin yolu, ilkin sömürge topluluğu Batı’yla ilişkilerini tümüyle kesmekle mümkündür. Çünkü Batı, menfaatinin olmadığı hiçbir yerde bulunmaz, tutup da kolundan o ülkeyi ayağa kaldırmaz. AB üyesi Yunanistan bunun en iyi örneği. AB’nin Yunanistan’a yapacağı yardım karşılığı sayısız şartlar öne sürüldü, gerekli teminatlar alındıktan sonra yardım edilmesi öngörülüyor. Bu açıdan Yunanistan, Pakistan için iyi bir örnek teşkil edebilir.

YÖNETİM HALKLA BARIŞMALI

Bir diğer konu Pakistan yönetiminin ülkenin istikrarlı olabilmesi için halkıyla barışması gerekir. Mesela ülkenin Veziristan bölgesi çok eskilerden beri tüm ülkenin de kanunları olan İslami şer’i kanunlarla yönetiliyordu. Ancak Batı’nın istememesi nedeniyle kukla yönetim bunu engelliyor. Pakistan yönetiminin, halkın da şeriatla yönetilmeyi istediği Veziristan bölgesinde bunu engellemesi, durumun İslam düşmanları ve ülkenin menfaatini istemeyen siyonist Yahudi ve haçlı zihniyetli Hıristiyan Batı olmak üzere dış güçlerin işi olduğunun ispatıdır. Öyle ki, İngiltere’de bile son dönemlerde sayıları 100’ü bulan şeriat mahkemeleri halkın ihtiyaçlarına cevap veriyor. Hatta adil olması hasebiyle İngiltere’deki şeriat mahkemelerine yapılan başvuru sayısı diğer şer’i olmayan mahkemelere oranla daha yüksek.

BATI’YLA DEĞİL İSLAM DÜNYASIYLA KUCAKLAŞMALI

Sonuç olarak; Pakistan yönetimi, ülkenin geleceğini Amerika veya Avrupa yerine ülke insanları ve hizmet kurumları ile Cemaati İslami gibi İslami camialar ve ülkenin menfaatleri doğrultusunda hareket eden kesimlerle oturup şekillendirmelidir. Ve bir Pakistan İslam Cumhuriyeti olarak, sömürgeci işgalci Batı’yla tüm ilişkilerini keserek İslam dünyasıyla kucaklaşmalı ve ilişkilerini geliştirerek dik durmasını bilmelidir.

doğruhaber