Balfour Deklarasyonu ile birlikte 1948 yılından işgal edilmeye başlanan Filistin topraklarında, siyonist rejimin şiddet, baskı ve katliamları her geçen gün büyüyerek devam ediyor.
İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere batılı şer güçlerin desteğiyle kendisini işgal ettiği kutsal toprakların sahibi olarak gören siyonistler, Kudüs başta olmak üzere Ortadoğu'da huzur, güven ve selamet ortamının kaybolmasına sebep oldular.
İşgal, şiddet ve katliamların devam ettiği Kudüs'te yaşananların dünyaya duyurulması adına yapılması gerekenlerle ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Uluslararası Kudüs ve Minberi Aksa Derneği Başkanı ve Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri'nin Dış İlişkiler Temsilcisi Abdullah Cahit Dinç, çocuklara Kudüs bilincinin verilmesi için evlerden, aile içerisinden başlanılması gerektiğini, toplumun bilinçlendirilmesi için sivil toplum kuruluşları ve dünyadaki diyanet işleri başkanlıklarının bu işi bir görev bilerek bir seferberlik çalışması başlatmaları gerektiğini ifade etti.
Dünyadaki 2 milyara yakın Müslümanın gerekirse canını verecek kadar Kudüs'ü sevdiğini, Kudüs'ün nerede olduğunu bilmeyen bir Müslümanın dahi Kudüs için canını vermeye hazır olduğunu hatırlatan Dinç, toplumdaki bu bilincin asıl sebebinin akidemizde Mescid-i Aksa'nın çok büyük öneminin olmasından kaynaklandığını ifade etti.
"STK'lar, Kudüs ve Filistin'de yaşananları daha fazla insana ulaştırmak için gayret etmeli"
Dünyanın birçok yerinde çok sayıda STK'nın Kudüs'te yaşanan insanlık dramının diğer insanlara ulaştırmak adına büyük bir çaba gösterdiğini ancak buna rağmen yaşanan zulmün tam anlamıyla duyurulamadığını belirten Dinç, "Hâlâ kör olan gözler, sağır olan kulaklar, duymayan vicdanlar var. Müslüman veya gayrimüslim olsun dünya üzerinde Kudüs'te yaşanan insanlık dramını, insan hak ihlallerini, zulümleri duymayan bir tek insan kalmayana kadar STK'ların çalışmalarının yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Buna rağmen elhamdülillah çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Her gün yapılan çalışmaların sayısı, kalitesi artmaktadır. Bundan sonra da yapılması gereken şey yaptığımız çalışmaları daha fazla insana ulaştırmaya çalışmak, daha fazla STK'nın bu çalışmalara katılmasını sağlamak ve dünyadaki taşlaşmış tüm vicdanlar dile gelinceye kadar bu faaliyetleri sürdürmektir." Dedi.
"İngiltere ve Amerika'dan aldığı destek olmazsa işgalci israilin tek başına ne askeri ne de politik bir gücü kalmaz"
İşgalci siyonist rejimin kurulmasını İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour'un "Balfour Deklarasyonu" ile Yahudilere bu toprakları vaat etmesiyle başladığını belirten Dinç, "Burada ciddi bir siyasi, politik ve hukuki bir komiklik görüyoruz. Çünkü kendinize ait olmayan bir toprağı başkasına veriyor olması ne ahlaka ne vicdana sığmaz. Dolayısıyla şu anda işgalci israilin Ortadoğu'da süren savaşlarda başarı elde etmesinin sebebi İngiltere ve Amerika'dır. İngiltere ve Amerika'dan aldığı destek olmazsa işgalci israilin tek başına ne askeri ne de politik bir gücü kalmaz. İşgalci israili değerlendirirken sadece bir Yahudi devleti olarak değerlendirmek ciddi bir hata olur. Neden Amerika ve İngiltere israile destek veriyor? Çünkü israil esasında bir Yahudi devleti değil bir siyonist devletidir. Bilindiği üzere siyonizmin Amerika ve İngiltere üzerindeki etkisi tartışılmaz. Onlar tabiki vazifelerini yapıp kendi kardeşlerini müdafaa etmeye çalışacaklar. Burada önemli olan biz Müslümanlar olarak Kudüs'te, Filistin'de yaşayan Müslüman kardeşlerimizin yanında olup olmadığımızdır. Her Müslümanın bu konu üzerinde düşünmesi gerekir." diye konuştu.
"Siyonistler ile yapılan görüşmelerin hiçbir zaman Kudüs ve Mescid-i Aksa için barış getirmez"
Dünya Müslümanlarının Kudüs'e gereken önemi verdiğini ve orada yaşanan her olayda dünyanın dört bir yanında, en ücra kasabada bile Kudüs ile ilgili yaşanan olayları takip ettiklerini, gerektiğinde de aksiyon aldıklarını hatırlatan Dinç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Bunu en iyi 2018 yılında Esbat Kapısı ve 2019 yılında Rahmet Kapısı'nda yaşanan olaylarda gördük. Kudüs'te yaşanan, Mescid-i Aksa'mıza yöneltilen en ufak bir saldırıda dünyanın dört bir yanında, Türkiye'mizde en küçük ilçelerde dahi insanlar sokaklara inerek gösterile yaptılar. Bu demek oluyor ki Kudüs ile ilgili Müslümanların bilinçleri arttırılırsa, yeteri kadar bilgilendirme yapılırsa, orada yaşananlardan yeteri kadar haberdar olabilirlerse o zaman gerekli tepkiyi veriyorlar. Halkların ve hükümetlerin tepkilerini birbirinden ayırmak gerekir. Bugün normalleşme adımları atan birçok ülkedeki insanlar da normalleşme adımlarından, israil ile yapılan anlaşmalardan ve yaşanan politik birlikteliklerden ciddi manada rahatsızlar. Bazı ülkelerde bu açıkça halk tarafından ifade ediliyor bazı ülkelerde ise halk daha sessiz tepkilerle düşüncelerini ifade ediyorlar.
İşgal rejiminin yöneticisi Hertzog'un Türkiye'ye gelecek olmasını değerlendiren Dinç, "Ülkemiz özelinde konuştuğumuzda ise Kudüs ve Filistin meselesi ile ilgili yıllardan beri tavrının net olması, uluslararası camiada Kudüs ve Filistin'in sesini yükseltmesi hiç şüphesiz tartışılmaz bir konudur. Çünkü Filistin davası bugün hiç olmadığı kadar uluslararası camiada, Birleşmiş Milletler'de ve devletlerarası yapılan oturumlarda Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından çok defa dile getirildi. Bu, son dönemde israilin sözde cumhurbaşkanının Türkiye'yi ziyaret etmesi konusunu da sineye çekeceğimiz anlamına da gelmemelidir. Elbette belki devlet aklı işgalci israil ile oturup bazı meseleleri halletmek, yoluna koymak, bir düzen sağlamaya çalışıyor olabilir ama Kudüs'ü, Filistin'i seven Mescid-i Aksa'yı müdafaa etmeye çalışan insanlar olarak işgalci israilin çantasında hiçbir zaman barış ve selamet taşımayacağını biliyoruz. Onlarla yapılan görüşmelerin hiçbir zaman Kudüs ve Mescid-i Aksa için barış ve selamet getiremeyeceğine inanıyoruz. Bu meseleye karşı çıkmamızın en temel sebebi budur." diye konuştu.
"Kudüs bilinci ailede başlar"
Kudüs bilincinin öncelikle ailede verilmeye başlanması gerektiğini hatırlatan Dinç, "Çocuklarımıza Mescid-i Aksa'nın, Kâbe'nin, Medine-i Münevver'de Mescid-i Nebevi'nin neresi olduğunu anlatmadığımız sürece bir STK'nın, bir okulun, bir öğretmenin ya da dışarıdan herhangi birisinin bu bilinci vermesini beklememiz hata olur. O yüzden çocuklarımıza küçük yaştan itibaren bu mübarek beldeleri tanıtmak, peygamberleri öğretme için öncelikle ilkokulu kendi evimizde kurarak bilinç vermeliyiz." diye konuştu.
"Amacımız tüm cami ve mescitlerin birer Kudüs okulu haline getirilmesidir"
Uluslararası Minberi Aksa Derneğinin hedef ve amacı hakkında da konuşan Dinç, "Hedefimiz tüm dünyadaki diyanet işleri bakanlıkları veya müftülüklerle iletişim kurarak Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkında harekete geçirici aksiyonlar almaya çalışmaktır. Öncelikle mevcut Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve önceki dönem başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez beye teşekkür ediyorum. Gerçekten her ikisinin de Kudüs ve Mescid-i Aksa için yaptıkları faaliyetler ve şu anda yapılan faaliyetler uluslararası camiada günden oldu. Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinde oluşturulan ciddi baskı ve iftiraların temel kaynağında Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesine bu kadar eğilmeleri olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden tüm dünyadaki diyanet işleri başkanlıklarından temennimiz tüm cami ve mescitleri Kudüs konusunda bilinç oluşturan birer okul haline getirmeleridir." şeklinde konuştu.
"Bir Selahaddin gelecek ve Kudüs yeniden fethedilecek"
Derneği kurarken Selahaddin-i Eyyubi'nin Mescid-i Aksa için yaptırdığı minberden esinlenerek isim seçtiklerini ve yeni bir Selahaddin'in yetişmesi adına çalışma yapmak istediklerini hatırlatan Dinç, şunları kaydetti:
"Selahaddin-i Eyyubi, Kudüs'te gerçekleştirdiği fetihten önce dünyadaki âlimleri toplayıp onlara Kudüs ve Mescid-i Aksa davasını, o günlerde yaşanan zulümleri anlatarak dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlara anlatmaları için göndermiştir. Aslında bu davayı anlatmak için toplumun önde gelenlerini seçip onlara görev vermiştir. Fethe giden süreç, fethin gerçekleştiği zemini oluşturmadaki ilk adım insanların bilinçlendirilmesi olmuştur. Onun için biz de dernek olarak bu faaliyetlere başladık. Bence yeniden bir Selahaddin gelecek ve fetih gerçekleşecek. Kudüs yeniden özgür olacak, oradaki zulümler, insan hak ihlalleri son bulacak, Kudüs yeniden barış ve selametin şehri olacak." (İLKHA)