2021 yılının mart ayında 41 STK'nın katılımıyla büyük bir coşkuyla karşılanan "Dünya Kudüs Haftası", bu yıl 25 Şubat-4 Mart tarihleri arasında düzenlenecek olan etkinliklerle Kudüs'ün, Mescid-i Aksa'nın önemi anlatılacak. Hafta kapsamında dünya genelinde Kudüs ile ilgili çeşitli etkinlikler ve açıklamalar yapılacak.
"Dünya Kudüs Haftası" nedeniyle İLKHA muhabirine değerlendirmede bulunan Kudüs Şurası Genel Sekreteri Mehmet Fatih Serenli, Kudüs'ün Müslümanlar açısından ne kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.
Kudüs'ün Mescid-i Aksa'yı barındırdığını hatırlatan Serenli, "Mescid-i Aksa bizim haremimiz. Peygamber Efendimiz dünyada 3 yerin ziyaret edilmesini tavsiye ediyor. Bunlardan bir tanesi de Mescid-i Aksa. Diğerleri ise Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Haram. Mescid-i Aksa yeryüzünde inşa edilmiş Mescid-i Haram'dan sonraki ikinci mesciddir. Bizim de ilk kıblemizdir. Dolayısıyla Mescid-i Aksa'yı barındırması hasebiyle Peygamber Efendimiz de 'Beytülmakdis'e gidin orda namaz kılın, gidemezseniz de orada kandillere yakılmak üzere zeytinyağı gönderin.' buyuruyor. Zeytinyağı gönderilmesi, oraya hizmet edilmesi ve inananların tercih edilmesi aslında metaforik bir ifadedir. Biz Müslümanlar için Hazreti Adem babamızdan bugüne kadar, oranın değeri üzerinde herhangi bir kuşku olmayacak derecede açık. Kudüs'ün asırlar boyunca Mescid-i Aksa'yı barındırması, oranın peygamberler ve sahabeler yurdu olması, yüzlerce belki binlerce Peygamberin gelmesi orada bulunması ve geçmesi, aynı zamanda Peygamber Efendimiz'den de bilindiği üzere İsra ve Miraç hadisesinde önemli bir duraktır burası. Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya bir gece Allah-u Teâlâ tarafından yürütülmüştür, oradan da semalara yükselmiştir. Bu yüzden Kudüs ve Mescid-i Aksa, İslam'ın önemli şiarlarındandır. Tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık bir şeydir." dedi.
"Yahudiler Kudüs'te yapay bir tarih üzerinden önem atfetmek istiyorlar"
Kudüs'ün Yahudiler için ne ifade ettiğine değinen Serenli, "Yahudilerin aslında orada kaldıkları toplam süre sınırlıdır. Tarihi tahrif ederek ve bugünkü kimliğini değiştirerek aslında oraya düzmece bir tarih üzerinden önem atfetmek istiyorlar. Küresel emperyalizmin ve siyonizmin desteğiyle oluşturmak istediği küresel emperyalist düşünceyi en iyi Kudüs üzerinden pazarlayabilirler. Çünkü orada kendi insanlarına ve toplumlarına Hazreti Davut, Hazreti Süleyman gibi hem Peygamber aynı zamanda hakim ve kudretli hükümdar olan iki büyük Peygamberi istismar ederek aslında uzun vadede bütün insanlığa hükmetme ve insanlık üzerinde hegemonya kurma, amaçlarının bir parçasıdır. Bu yüzden buraya bir değer atfettiklerini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
"STK'lar, toplumun Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın farkındalığının artmasında etkiye sahiptir"
Türkiye'de STK'ların Kudüs için yaptıkları çalışmaların yeterli olup olmadığı konusuna da değinen Serenli, devamında şunları aktardı:
Öncelikle Allah'a hamd etmeliyiz. Kudüs meselesinde uzun bir sessizlikten sonra toplumumuz sahip çıkmaya başladı. Son 10 yılda birçok dernek, vakıf ve STK vücuda geldi. Bunlar temelde Kudüs'ün hem dini hem kültürel hem de tarihi açıdan önemini ve bizim oraya karşı sorumluluklarımızı kamuoyuna tanıtmaya ve bu mesajı yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bugün hamdolsun 50'nin üzerinde STK Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerinde faaliyet yapıyor. İnsanî yardım yapan, oradaki eserlerin onarılmasıyla ilgi çalışmalar yapan, eğitim alanında, kalkınma alanında, özelde gençlerle ve kadınlarla ilgili spesifik Kudüs dernekleri ve ihtisas dernekleri var. Hamdolsun bu durumu geçmiş yıllara kıyasladığımız zaman toplumda Kudüs ve Mescid-i Aksa farkındalığının artmasında büyük bir etkiye ve katkıya sahiptir. Bu yeterli mi? Yeterli değil. Özellikle de bugün siyonistlerin kurmuş oldukları, sadece işgal ettikleri topraklarda değil, dünya çapında kurmuş oldukları STK sayısına bakarsak bu çok az. Bu manada sivil teşebbüs ve girişim var ama ümmetin geri kalan kısmında özellikle diğer İslam ülkelerinde buna yeteri kadar destek verildiğini söylemek zor. Aslında Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları sadece Türkiye için çalışmıyor, aynı zamanda diğer komşuları ve diğer İslam coğrafyalarını etkileyerek oradaki farkındalığın artmasını, hem kurumsal anlamda hem de toplumsal anlamda fayda sağlıyor.
"Ümmet ne kadar güçlü olursa o kadar rahat edecek ve o kadar özgür olacaktır"
İslam coğrafyası içerisinde Türkiye'deki toplumun işgalcilere karşı en duyarlı toplumlardan bir tanesi olduğunu söyleyen Serenli, "Bunun tarihsel bir arka planı var. Bunu da not etmek lazım. Orada herhangi bir hadise vücuda geldiği zaman hemen Türkiye'deki STK'lar aracılığıyla toplum hareketleniyor ve protestolar yapılıyor. Bugün bu protestoların yerini başka araçların aldığını düşünüyorum. Evet sokak yürüyüşleri eskisi kadar çok olmuyor. Daha farklı araçlarla sahada yapılacak birtakım faaliyetlerle; yardım, eğitim ve oradaki insanların direncini arttıracak olan kalkınma projeleri gibi daha aktif fiili çalışmalar içerisine girdiğini düşünüyoruz. Türkiye toplumu açısından bunu söylüyorum. Siyasiler açısından da diğer ülkelerle kıyaslandığında daha iyi bir yerde olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu yeterli midir? Her zaman söylediğimiz gibi hemen burnumuzun ucunda tabiri caizse insanların aşağılandığı, çocukların hatta gençlerin ve kadınların tutuklandığı bir zulüm coğrafyasından ve mağduriyetten bahsediyoruz. Buna karşı çok daha etkili araçları kullanabilmek gerekiyor. Bu da biraz hem ülke olarak hem ümmet olarak bizim daha güçlü olmamızla olabilecek bir şeydir. Her zaman söylediğimiz gibi yani ümmet ne kadar güçlü olursa ne kadar birlik olursa o kadar rahat edecek ve o kadar özgür olacaktır." şeklinde konuştu.
"Filistin'deki işgalciler aslında küresel emperyalizmin acenteliğini yapıyorlar"
Filistin'deki siyonistlerin tek başlarına bu işgali yapmadıklarını ifade eden Serenli, "Onların uluslararası iş birlikçileri var. Başta Amerika olmak üzere birçok ülke zımnen onları destekliyor. Bunun sebebi de şu; aslında bugün yabancı olmadığımız, özelde Amerika genelde birçok Batı ülkesi küresel hegemonya ve sömürge peşinde. Farklı araçlarla bugün Filistin'deki işgalciler, küresel emperyalizmin bir acenteliğini yapıyorlar. Onlar adına orda iş yapıyorlar. Karşılığında da onlara ödemeler yapıyorlar ve tavizler veriliyor. Bunu görmek ve deşifre etmek gerektiği kanaatindeyim. Burada mukayese edilmeyecek bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünebiliriz. Sayıları 15 milyona varan Yahudi ve bunların içinde önemli bir kısmı siyonizmin ideolojisini benimsemiş. Dolayısıyla bu küresel emperyalistlerin de iş birliğiyle o bölgede zulme imza atan kişilerden bahsediyoruz. Onların desteği olmadan ayakta olmaları mümkün değil." ifadelerine yer verdi.
"Gençlerini ikna edememiş hiçbir dava başarılı olamaz"
Sosyal medyanın çok önemli bir mecra olduğunu, Kudüs davasının daha güçlü olması gerektiğini kaydeden Serenli, özellikle video ve çizgi film içeriklerinin daha fazla üretilmesi ve bununla tüm gençlere hatta çocuklara ulaşılabilmesi gerektiğini söyledi.
Serenli, " Her davanın hareketli kesimi gençlerdir. Dolayısıyla gençlerini ikna edememiş hiçbir dava başarılı olamayacaktır. Kudüs meselesinde de hamdolsun bugün onlarca üniversitede gençlik toplulukları meydana getirildi. Kudüs Şurası altında da Genç Kudüs Şurası diye özel bir yapı var. Bu gençlik topluluklarını ve sivil girişimleri çatısını toplayan Genç Kudüs Şurası diye özel bir birimimiz var. Gençlerin bir kere özünde olan bu adalet ve vicdan duygusu; saf ve temiz. Dolayısıyla onlar çok daha hareketli ve faaldir. Bugün sahadaki çalışmalara baktığımız zaman gerçekten gençliğin önemli bir iştigal alanı Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesidir. Bunların bir kısmı özellikle üniversite çağında olan gençlerimiz araştırma çalışmaları içinde bulunuyorlar. Bunun yanında aktivist olan gençlerimiz var, onlar sahada ve meydanda oradaki mağduriyetleri insanlara anlatıyorlar. Siyonizmin birtakım tuzaklarına değinip deşifre ediyorlar. Bunun yanı sıra eğitim faaliyetleri içinde olan gençlerimiz var. Okullara, derneklere ve vakıflara giden, onlara anlatan giden gençlerimiz var. Genel itibariyle gençlerin bu alana nasıl çekilebileceği ve şuurlanacağını bilmesine geldiğimiz zaman da bunu gençler aracılığıyla yapılabileceğini düşünüyorum." dedi.
"Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü fethetmeden önce Kudüs'ün fethi ile ilgili bir strateji geliştirmişti"
Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethi ile ilgili de konuşan Serenli, her zaman yeni fetihlerin mümkün olabileceğini söyledi. Serenli, "Selahaddin Eyyubi Allah rahmet eylesin. Kudüs'ü fethetmeden önce fetih ile ilgili bir strateji geliştirmişti. Tıpkı bütün muzaffer ve adil fatihlerde olduğu gibi. Çünkü İslam'ın fetih düşüncesi bir yeri yıkım ve yok ediş değildir. Fetih, bir coğrafyayı İslam'la şereflendirmektir. Adaletle orayı taçlandırmaktır. Selahaddin Eyyubi'de bir Müslüman olarak her şeyden önce aynı zaman bir alim olarak oraya fethetmeden önce bir program yapmıştı. Bu programın önemli bir kısmı da Kudüs ve Mescid-i Aksa'yla ilgili ümmetin şuurlanması faaliyeti yapmışlardı. Kudüs ve Mescid-i Aksa'yla ilgili birçok araştırmanın özellikle dâhiler, imamlar ve hatipler aracılığıyla topluma ulaştırılmasını sağlamıştır." dedi.
"Hem insani bakımdan hem imani bakımdan Kudüs bugün bizim imtihanımızdır"
Serenli, "Yeniden bir fetih olacaksa -ki inşallah olacak- bizlerin de aynı izleri takip etmesi gerekiyor. Her şeyden önce bu işin bir itikad ve inanç meselesi olduğunu anlayacak, kavrayacak ve bu inanç istikametinde çalışmaya ikna olmuş kitlenin oluşturulmuş olması gerekiyor. Tabi ki bu kitlede sıradan bir kitle olamaz. Müslüman ordusu çok seçkin çok donanımlı olmak zorunda. Hazreti Ömer'in ve Selahaddin Eyyubi'nin oraya gittiği gibi ilmi, fikri, ameli ve ahlaki donanımı kazanarak oraya yürümek gerekiyor. Bu manada ben de dahil olmak üzere bir imtihanda olduğumuzu düşünüyorum. Hem insani bakımdan hem imani bakımdan Kudüs bugün bizim imtihanımızdır. Neslimiz açısından, yetkinliğimizi sınama açısından ve imanımızı sınama açısından bir imtihanımızdır. İnşallah inanıyorum ki Rabbim bize tez zamanda gösterecek ve bunu hak edecek amelleri bize nasip eylemesini diliyorum. Bunu bize hayırlı kılsın inşallah." şeklinde ifade etti.
Dünya Kudüs Haftası
Kudüs Haftası ile ilgili bilgi veren Serenli, "Peygamber Efendimiz Recep ayının 27'nci gecesi Cenâb-ı Allah tarafından Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya bir gece yürütüldü ve oradan göklere yükseltildi. Bu Allah-u Teâlâ'nın Peygamber Efendimiz'e vermiş olduğu mucizevi bir hadisedir. Bu hadise vesilesiyle bildiğimiz gibi kültürel olarak her yıl Miraç Gecesi'ni kandil olarak kutluyoruz. Dünyanın birçok Müslüman ümmeti de bunu kutluyor. Maksat Peygamber Efendimiz'in o tecrübesini hatırlamak ve buraya yönelik sorumluluklarımızı hatırlamak. Elbette amaç, Cenâb-ı Allah'a kurbiyet için ibadetler yapmak ve zikretmektir. Diyanet İşleri Başkanlığı, 2018 yılında İstanbul'da yaptığı bir uluslararası sempozyumda bu haftayı değişik faaliyetlerle kutlama kararı almıştı. Biz de Diyanet'in almış olduğu o karara iştirak etmiş olduk. Bu kesinlikle yerinde bir karardı. İhmal edilmiş bir haftaydı. Sadece kandil akşamında camilere gidiliyor ve Aşr-ı Şerifler gibi şeyler okunuyordu. Burada kalmaktansa haftaya yayalım. Diyanet, bizim bir Kudüs Haftamız olsun diyerek önemli bir karar almıştı. Biz de STK'lar olarak bu karara destek çıktık ve birçok faaliyet ve aktivite yapmaya çabaladık. Hamdolsun, bugün gelinen noktada birçok STK ve çatı kuruluş buna sahip çıktı hatta küresel düzeyde sahip çıkıldı. Bu faziletleri ve erdemleri yılın bütün aylarına yaymak gerekiyor. Türkiye'de de İstanbul, Ankara ve birçok ilimizde bu çerçevede birçok program düzenleniyor. Bunlara katılmalarını da kardeşlerimizden rica ediyoruz." diye konuştu. (İLKHA)