Muhsin Şenol-Doğruhaber

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Müslüman göçmenlerin inançları, manevi ve kültürel değerleri hedef alınmaktadır.” ifadelerine yer verildi.

Avrupa’da Müslüman ailelerin çocukları ellerinden alınıyor

Son günlerde birçok ailenin sesini duyurmaya çalışması üzerine yapılan açıklamada, “Başta İsveç olmak üzere, Avrupa’da yaşayan Müslümanların çocuklarının, çeşitli bahanelerle ailelerinden koparılarak ‘Koruyucu Aile Sistemi’ kapsamında LGBTİ ve pedofili sapkınlara veriliyor. Tüyler ürpertici bu iddialar çok vahimdir. İsveç’in başkenti Stokholm’de bir araya gelen mağdur aileler, yaptıkları basın açıklamasında çocuklarının cinsel istismara ve saldırıya uğradıklarını ve koruyucu aileler tarafından çocuklarının çıplak resimlerinin çekilip sosyal medyada yayınlandığını dile getirmiştir.  Bu insanlık dışı uygulamaların mağduru olan ailelerin yaşadıkları zulme dikkat çekmek ve seslerini duyurmak için yaptıkları açıklamalar maalesef yeterli etkiyi oluşturamamıştır.” denildi.

 

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Çeşitli sebeplerle Avrupa’ya göç eden milyonlarca Müslüman baskı ve sindirme politikaları ile karşı karşıyadır. Bu olay, Avrupa’da meskûn Müslüman ailelere yönelik asimilasyon politikalarını yeniden gündeme getirdi.  Almanya, İsveç, Hollanda ve Belçika başta olmak üzere Avrupa genelinde Müslüman göçmenlerin inançları, manevi ve kültürel değerleri hedef alınmaktadır. Avrupa’da on binlerce Müslüman çocuğu; ailedeki psikolojik sorunlar, aile içi şiddet iddiaları, ekonomik yetersizlikler, boşanma ve ebeveynlerin ölümü gibi gerekçelerle “Sosyal Hizmetler”, “Gençlik Daireleri” gibi kurumlar aracığıyla gayrimüslim ailelere evlatlık olarak verilmektedir.”

"Bu yaklaşım, İslam düşmanlığının da bir tezahürüdür"

Çocukların haklarını koruma bahanesi yapılan uygulamanın kabul edilemez olduğu belirtilen açıklamada, “Avrupa ülkeleri kendi vatandaşları ile ilgili benzer durumlarda uzlaşma yollarını arayıp aile bütünlüğünü muhafaza ederken söz konusu Müslüman aileler olunca alelacele çocukları ellerinden almaktadır. Asimilasyon kastı açık olan bu yaklaşım, İslam düşmanlığının da bir tezahürüdür. Öte yandan savaşlar veya ekonomik sebeplerle Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan on binlerce çocuğun sığındıkları ülkelerde kaybolması ve kendilerinden haber alınamaması Avrupa’daki yönetimlerin çocuk hakları konusunda sorumlu davranmadıklarını göstermektedir.” ifadelerine yer verildi.

"Çocukların psikolojik travma yaşamalarına neden olmakta"

Müslüman çocukların geleceğinin tehdit altında olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Müslüman Çocukların, koruma adı altında ailelerinden koparılması, ailelerin görüşlerine başvurulmaması ve ailelerin bu süreçte çocukları ile görüştürülmemesi hem ebeveynlerin hem de çocukların psikolojik travma yaşamalarına neden olmaktadır. Sözde çocukların selameti için başvurulan bu yöntem, çocukların geleceğini tehlikeye atmakta ve onları çeşitli açılardan istismara açık hale getirmektedir. Herhangi bir olumsuzluk yaşanması durumunda alınacak tedbir; çocuğu aile ortamından koparmak veya inancına, kültürüne uygun olmayan ailelerin yanına yerleştirmek değildir. Makul bir gerekçe varsa çocuklar ailenin yakın akrabalarına teslim edilmelidir. Şayet bu imkân yoksa çocuklar, maddi ve manevi gelişimlerine uygun mekânlara yerleştirilmelidir.” denildi.

"Türkiye başta olmak üzere diğer İslam ülkeleri harekete geçmeli"

İslam ülkelerine acil harekete geçilmesi çağrısı yapılan açıklamada, şöyle denildi: “Avrupa’daki yönetimler, Müslümanların aile mahremiyetini ve bütünlüğünü ihlal eden ve Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesine Ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmenin 2. maddesinin (e) fıkrasında da soykırım olarak tarif edilen bu uygulamalardan derhal vazgeçmelidirler. Kendi Ceza Kanununa göre işlenen bu soykırım suçuna karşı yargı yetkisi bulunan Türkiye başta olmak üzere diğer İslam ülkelerinin, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarının tabi tutuldukları bu insanlık dışı uygulamalara karşı acilen harekete geçmelidir. Avrupa’da yaşayan Müslümanların da başta çocukları olmak üzere aile kurumunu muhafaza etme hususunda dayanışma içinde olmaları çağrısında bulunuyoruz.”