Anayasa Mahkemesinin, MİT mensupları veya görevlendirilen bazı kamu görevlileri hakkındaki ceza soruşturmalarında Başbakanın izni şartını yeniden düzenleyen 6278 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un iptal isteminin reddine ilişkin kararının gerekçesi ile çoğunluk görüşüne katılmayan 2 üyenin karşı oy gerekçeleri, Resmi Gazete’de yayımlandı.

CHP başvurmuştu

CHP, Kanun’un 1. maddesiyle 1 Kasım 1983 günlü, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun başlığıyla birlikte değiştirilen 26. maddesinde yer alan ”... veya belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin ...” ibaresi ile ”... ya da 5271 sayılı Kanun’un 250. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla ...” ibaresinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. AYM, kanunun ilgili maddelerinin yürürlüğünün durdurulması ve iptal istemlerini reddetmişti.

Karşı oy gerekçesi

Karara katılmayan üye Mehmet Erten’in karşı oy gerekçesinde, “Yapılan Kanun değişikliğinin asıl amacının, kanunların genelliği ilkesinden yararlanılmak suretiyle onun gölgesinde belli kişiler yararına kanun değişikliği yapmak olduğu ortaya çıkmaktadır. Geçici Madde 4’de yer alan düzenleme de, söz konusu değişikliğin anılan kişilerin değişiklik öncesi soruşturması başlatılıp devam eden eylemleri için de uygulanacağının öngörülmesi bu hususu teyit etmektedir. Başka bir anlatımla değişiklikle elde edilmek istenen gayenin, kamu yararından çok haklarında soruşturma başlatılan kişilerin izin korumasına alınmak olduğu ve bu haliyle de yalnızca belli kişilere yarar sağlamak amacıyla bu değişikliğin yapıldığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır” dedi.

Zehra Ayla Perktaş da karşı oy gerekçesinde, “soruşturma izninin” hem kişiler hem de olası suç unsuru yönünden kapsamının belirsiz hale geldiğinin anlaşıldığını ileri sürerek, “Belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısıyla hukuki güvenlik sağlamayan kurallar Anayasa’enın bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. maddesi ile bağdaşmaz” dedi.