Özellikle teknolojinin gelişmesine bağlı olarak artan madde bağımlılığında ailelerin çocuğa karşı tutumunun da çok önemli olduğuna değinen Turan, aşırı ilgi veya tamamen ilgisizliğin çocuğun bağımlı olmasında çok büyük rol oynadığına değindi.

Bağımlılığı bağımlı kişilik ve bağımlı davranış olmak üzere ikiye ayırmak gerekiyor. Bağımlı kişilik başka bir nesneye, kişiye veya herhangi bir şeye bağlı olan ve onsuz yaşayamadığını düşünen bir kişilik tipidir. Bağımlı davranış ise belli bir davranış tipine, belli bir eyleme bağımlı olan, yani onu sürekli yapmak isteyen ve gittikçe daha fazla yapmak isteyen kişilerin göstermiş olduğu davranıştır.

“Madde kullanımı küresel anlamda bir toplumsal problem”

Madde kullanımının sadece kullanana değil aynı zamanda tüm dünyada zararlı etkilere neden olduğunu belirten Turan, “Bazı gençler kullandıkları maddenin sadece kendilerine zarar verdiğini, kendi özgürlükleri olduğu için bunun başkalarını ilgilendirmeyeceğini düşünüyorlar. Oysa madde kullanımı, aslında tüm dünyada, küresel anlamda bir toplumsal problem olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü sonuçta buna bir beyin hastalığı diyoruz. Bu aynı zamanda kullanım davranışı nedeniyle şiddet davranışlarını artırıyor. Sürekli olarak aynı davranışta bulunmayı istemek, bağımlılığın en büyük belirtilerinden birisidir. Bağımlı davranış olarak düşünecek olursak, sürekli olarak sigara içmeyi istemek bağımlılığın bir işaretidir. Bağımlı kişiler, gittikçe bu özellikleri geliştiriyor ve tolerans sınırlarını genişletiyorlar. Dolayısıyla gittikçe daha fazla içme ihtiyacı duyuyorlar. Onsuz olamayacaklarını hissediyorlar. Onsuz yapamayacaklarını düşünüyorlar. Dolayısıyla onsuz olduğu zaman yoksunluk belirtisi gösteriyorlar. Madde bağımlılığı veya sigara bağımlılığı konusunda genellikle yoksunluk belirtileri şunlardır: Kaygılanma, sinirlenme, hırçınlaşma, hızlı nefes alıp verme, ellerde terleme gibi.” ifadelerini kullandı.

“Sorunlarını üstlenmekten kaçınan kişilerin bağımlı olma ihtimalleri daha yüksektir”

Bağımlılığın sadece zayıf kişiliklerde değil statü sahibi insanlarda da görülebildiğine dikkat çeken Turan, “Kendi sorunlarını üstlenmekten kaçınan kişilerin bağımlı olma ihtimalleri daha yüksektir. Ancak her zaman böyle bir genellemeye gitmek doğru değildir. Çünkü bazen güçlü karakterli olduğunu düşündüğümüz insanlar da bağımlı olabiliyorlar. Ancak özgüvenleri düşük olan, kendilerine çok fazla saygı duymayan kişilerin bağımlı olma ihtimalinin bir miktar yüksek olduğunu da belirtmek gerekir.” dedi.    

“Çocuğun sınırları bilmeye ihtiyacı vardır”

Ebeveynlerin çocuk eğitiminde çoğun sınırlarına göre eğitim vermesi ve kişilik olarak takip etmesi gerektiğini belirten Turan,Sağlıklı yaşam becerilerini geliştirerek, çocukları destekleyerek, onlarla daha fazla vakit geçirerek, yaşamları hakkında fikir sahibi olarak ve yaşlarına uygun doğru önleyici bilgiler vererek çocukları bağımlılıktan uzaklaştırmak mümkündür. Sınır koyamayan, baskıcı ebeveyn tutumları, çocuğunun nerede ve kiminle ne yaptığını bilmeyen ebeveynler, gereğinden fazla sınır koyan ama gereğinden fazla baskı yapan ebeveynler. Yani iki uç da aslında bağımlılık açısından zararlıdır. Çocuğun sınırları bilmeye ihtiyacı vardır. Neyi, neden yaptığını bilmeye ihtiyacı vardır. Ama bazı durumlarda da sınırların esnemesi gerekir. Bu anlamda sınırlar ve kurallar esneyebilir ama deliksiz olmalıdır. Çok katı tutum işe yaramayacağı gibi, çok geniş tutumlar da bağımlı için risk faktörüdür. Bir atasözü vardır hani, ‘Azı karar çoğu zarar’. Hakikaten orta kararda gidildiği zaman en azından bağımlılık için ailesel risk faktörleri ortadan kalkmış olur. Ama tabi çocuğun bağımlılıkla tanışması açısından kaotik aileler, bağımlılığı olan ebeveynler her zaman bir risktir.” şeklinde konuştu.

“Bazen yasak tam tersine bir etki yapar”

Yasakladıkça insanlar üstüne giderler. Dolayısıyla bir şeyin yasaklanabilmesi için birtakım şartların oluşması gerekiyor ki, devletlerin veya toplumların bu şartların oluştuğuna karar vermeleri gerekiyor. Asıl önemlisi, zaten kişiler merak etmişlerse ve siz onu yasaklamışsanız, o kişiler bunu daha fazla merak etmeye başlayacaktır. Bu durumda daha fazla yaygınlaşmasını sağlamış olursunuz. Eğer insanlar kendi içsel dinamikleriyle bağımlıktan kurtulmayı başarabilirlerse, bağımlı olmayabilirler. Sırf yasal zorunluluktan dolayı bağımlı olduğu bir maddeyi veya davranışı bırakan kişi, bir süre sonra başka bir maddeye bağımlılık geliştirebilir. Bağımlılıktan kurtulmanın yolu içsel direnci geliştirmektir, içsel dinamikleri harekete geçirmektir.” dedi.

“Bağımlılığın tedavisi biraz zordur ama imkânsız değildir”

Bağımlı bireylerin tedavisinde seçilecek tedavi yönteminin de önemli olduğuna vurgu yapan Turan, “Bağımlı kişilik olarak baktığımızda tedavisi biraz daha zordur ama imkânsız değildir. Bağımlı davranış olarak ele aldığımızda ise tabi ki mümkündür. Bizim genel olarak insan anlayışımız insanın kendi davranışlarını değiştirebileceği yönündedir. Bu yüzden de bağımlı davranışa da sahip olsa, bağımlı kişiliğe de sahip olsa biz insanların davranışlarını değiştirebileceğini düşünürüz. Bağımlılık tedavisinin mutlaka yatarak yapılması gerekmemektedir. Bağımlılığın şiddeti, kişinin sosyal desteği, psikolojik ve psikiyatrik sorunlarının olup olmaması ya da tıbbi durumuna göre bir karar verilir. Öncelik ayakta tedavilerdir. Ancak kişinin kullanımı çok yoğunsa, hiç durduramıyorsa, uzun süre ara vermeden kullanıma devam ediyorsa ya da bazı tıbbi sorunlar, psikiyatrik sorunlar gelişmişse ya da ayaktan yapılan tedaviler başarısız kalmışsa o zaman yatarak tedavinin yapılması gerekli olur.” ifadelerini kullandı.

Adıyaman RAM Bölüm Başkanı Fuat Turan

Arkadaş çevresinin bağımlı kişiye yardımcı olması gerektiğini dile getiren Turan, “Bu durumlarda paniklemememiz gerekiyor. Öncelikle ne yapmamamız gerektiğini söyleyelim. Kesinlikle bu durumu sıradanlaştırmamamız gerekiyor. Normal görmememiz gerekiyor. Bunun altında onun bireysel hikâyesinden, aile ilişkilerinden ya da birtakım nedenlerden kaynaklı sorunların olduğunu fark etmeliyiz. Dışlamak ya da toptan kabul etmek, ikisi de bizi çözüme götürmez.” şeklinde konuştu.

Madde kullanımının kadın ve erkeklerde farklılık gösterdiğine değinen Turan, “Madde kullanımı açsısından, kadın ve erkekler arasında hem bağımlılığa başlama hem de bağımlılıktan kurtulma süreciyle alakalı yapılan araştırmalarda belli farkların olduğunu görüyoruz. Ergen erkekler bağımlılık sürecine çok daha hızlı bir şekilde dâhil olurken, ergen genç kızlar bu sürece daha düşük oranda ve daha geç dâhil oluyorlar. Bir bağımlı alt kültürü anlamında erkeklerin bağımlılık sürecini sürdürmeleri ve doğallığında bağımlılık etkilerini toplumsal ilişkilerde daha fazla hissettirmeleri daha yaygın ve daha net görülen bir durumdur.” dedi. (İLKHA)