Anlatacağım vaka Diyarbakır Bağlar Polis Karakolu’nun arka sokaklarında, karakoldan 100-150 metre uzaklıkta Cumartesi gece saat 23.30’da meydana geldi. Tabiri caizse karakolun burnunun dibinde gerçekleşti.

Karakolun arkasındaki dar sokakların birinde ikamet eden kalp hastası bir vatandaşın evine annesi akşam misafirliğine geliyor. Gecenin ilerleyen bir saatinde annesini evine bırakmaya hazırlanan iki çocuk babası vatandaş oturduğu zemin kattaki evinin tuvaletine uğrayınca sokak çetelerinden bir genç tuvaletin penceresine tırmanarak burada yazılmayacak türden ağır küfürler ediyor, annesi ve ev halkıyla ilgili. Yanına 4-5 sokak çetesini de alan bu esrarkeş genç, evin kapısında oturup ev sahibini dışarıya kavgaya çağırıyor. Evdeki bayanlar ev sahibinin çıkmasına izin vermeyince bunlar da evin kapısında oturup küfretmeye, hakarette bulunmaya devam ediyorlar. Daha önce sokakta birçok aileye yaptıkları gibi…
Ev hanımı belayı kapısından defetmek için çareyi, yanı başlarında bulunan Bağlar Polis Karakolunu aramakta buluyor.
Şimdi gelelim asıl meseleye…

Polis karakolu üç defa aranır ve polis iki adımlık bir yere bir saate kadar gelmez. Telefona çıkan beyefendi, ‘Kapı pencerenizi kapatın, sabahı bekleyin’ der.

İyi de adam kapıya dayanmış gitmiyor. İlla ki bir pislik çıkaracak. Ağır hakaretlere bir yere kadar dayanılır. Ev sahibinin annesi, kalp hastası oğlunu bu tahriklere gelip dışarı çıkmasın diye kucağında sıkı sıkıya tutmuş bırakmamaya çalışıyor.
Derken bir saat sonra polis 100 metrelik mesafeye ancak ulaşabiliyor.

Normalde suçlu şahıslar “polis” denilince saklanacak yer ararlar. Ama bu çete, herkesten önce polislerin yanına sokulur ve çete başı olan şahıs, “bunlar benim arkadaşlarım” der. Ev sahibi vatandaş, çete başına dönerek, “Şimdi polis yanında yap o küfürlerini” deyince polis suçlu üzerine yürüyeceğine mağdur vatandaşı coplamaya çalışır. Sonra kalp hastası olduğu söylenince vazgeçer.

Şimdi sıkıntılı olan durum şu: Karakola götürülen ev halkına, karakoldaki polis yetkilisi ifadeden sonra “Gidin evinizi oradan çıkarın. Başka yere taşının. Mahkeme açarsanız paranız gider.” diye akıllara ziyan bir çözüm yoluna gider ve şöyle devem eder: “Bir öldürme, yaralanma veya hırsızlık olayı olmamış ya, oradan çıkın gidin işte” deyip bilerek ya da bilmeyerek sokak çetelerinin manevra alanını genişletmeye çalışıyor. Böylece kendi pisliklerine engel bildikleri her bir aileyi bu şekilde taciz ederek sokaklardan kovdurmaya ve polis beyefendinin marifetiyle alanlarını genişletmeye devam edecekler bu huzur bozucular. Ve huzur isteyen vatandaş, çaresiz onların elinden kaçtıkça bir iki sene sonra taşındığı sokağa da hâkim olacaklar. Çözüm yine ‘Oradan da çık git’ mi olacak?

Ev hanımı soruyor ifadelerini alan polis yetkilisine: “Düşün ki böyle bir bela senin kapına gelmiş olsun, o zaman sen ne yaparsın acaba?” Polis yetkilisinin başı öne eğik ve suskun…

Mütecaviz çete başı olan şahıs, ailenin karakoldan ayrılmasının hemen akabinde bırakılır. Ve kaldığı yerden devam edecek bir moralle arkadaşlarına döner. Bir dahaki sefere hangi bir aileye, hangi bir hanenin huzuruna göz dikip bulunduğu (kendince kurtarılmış) bölgesinden kovacağını planlamaya geri döner.

Diyarbakır polisi şu arka sokaklardaki pisliği, çeteleşmeyi, halkın huzuruna kastetmeyi bilmiyor mu? Buralarda esrar trafiğinden haberi yok mu acaba? Eğer haberi yoksa söz konusu sokaklara karanlık basınca fazla değil, bir elemanlarını göndersinler her bir karanlık köşede çetelerin gruplaşmalarını görecekler. Bunu da yapamadılarsa bu sokaklarda geçen küçücük bir çocuktan sorsunlar isimleriyle ve faaliyetleriyle birlikte bu çetelerin bilgisini, anne-baba isimlerini. Aşiret bilgileriyle birlikte küçücük bir çocuk versin bütün bu bilgileri. Yeter ki çeteciler polisi görünce, “Bu benim arkadaşım” diyemesin!...
Mehmet BARAN/doğruhaber