Mustafa Karakaş

Sosyal Medya bu yüzyılın başlarında fırtına gibi hayatımıza girdi.

Televizyon ve gazetelerin kartelleşmesi ve aile şirketlerine dönüşmesi, habercilikte tarafsız davranmaması ve iktidarlarla çeşitli ilişki biçimleri kurmaları “tarafsızlıklarına olan güveni” sekteye uğratmıştı.

Gazete yazıyorsa doğrudur denilmiyordu artık

Sosyal medya aynı zamanda kişinin kendi fikirlerini paylaştığı bir platform olacaktı.

Gazetede “başkasının fikrini okuyacağına kendi fikrini yaz”

Şüphesiz oldukça cazibeli bir sözdü bu.

Facebook ve Twitter işte bu hava içerisinde ve “özgürlük” teması ile ortaya çıkmışlardı.

Ne var ki küresel ölçekte geleneksel medyanın sahibi olan Yahudi sermayesinin aynı zamanda sosyal medyanın da sahibi olduğu gerçeği ıskalandı. 

Batı dünyasını şekillendiren Yahudi sermayeli görsel ve yazılı basının yerini yine Yahudi sermayeli dijital platformlar ele geçiriyordu.

Yazılı basını "gazetesini almayarak" görsel basını "izlemeyerek" gündeminizin dışına itebilirdiniz ama sosyal medya öyle bir şey değildir.

Kapsayıcıydı...

Bireye yazma imkanı veriyordu.

Bireye özgür olma imkanı sağlıyordu!

“Özgürce yaz” sloganı aslında sadece müşteri çeken, kullanıcı sayısını arttırmaya yönelik bir yemdi.

Nitekim yeterli kullanıcı sayısına ulaşınca, milyonlarca insan için sosyal medya vazgeçilemez olunca  bu mecranın aslında “özgürlük yurdu” olmadığı anlaşıldı.

Bunca yatırımın niçin yapıldığı biraz daha anlaşıldı.

Yahudi sermayesi Sosyal medya üzerinden bir George Orwel'ın Hayvan Çiftliği dünyasını kurmaya başladı.

Kitabı kısaca özetlemek gerekirse;

Kitap bir sos­yalizm eleştirisi bir romandır.
Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. İnsanlar çiftlikten kovulduktan sonra yönetime domuzlar geçer ve yönetim insanların kurduğu yönetimden daha baskıcı daha ölümcül olur.

Romanda domuz Stalin'i sembolize eder. Hayvanların isyanı "özgürlük" şiarı ile başlamıştı.

Orwell'ın bu hikayesi sosyal medyada aynen yaşanıyor.

Şu ana baskıcı sürecin daha başlarında olduğumuz için bu iddia pek çok kişiye "sert" gelecektir.

Hemen bir kaç örnekle Sosyal Medyanın neye dönüştüğünü izah edelim

Mesela Facebook, siyonist rejimin adeta Demir Kubbesi gibi rejime yönelik hiçbir eleştiriye izin vermiyor.

Rejimin cinayetlerini paylaşmaya çalıştığınız an sizi antisemitik olmakla suçluyor ve hesabınıza kısıtlama getiriyor. Hamas'ı yada Filistin direnişini savunamazsınız ama işgal rejimi propagandası yapmakta hürsünüzdür.

Twitter’ın Facebook’tan pek bir farkı yok.

Trump’ın hesabına el koyduklarında pek çok kişi Trump’ı sevmediği için bu hareketi alkışladı.

Trump’ın propaganda yapması engellendi.

Trump taraftarı on binlerce hesap askıya alındı.

Oysa bu durum ifade özgürlüğüne aykırı idi!

Oysa ABD tarihinin en popüler Twitter kullanıcısı olan Trump’ın hesabını askıya alan Twitter sıradan kullanıcılara ne yapmaz ki!

Daha geçen ay İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in hesabı askıya alındı. 

Bugünlerde ise Filipinler'de devlet başkanlığı seçimi için aday olan Ferdinand Marcos’u destekleyen yüzlerce hesabı askıya aldı.

SOSYAL MEDYA KİŞİNİN KENDİNE SANSÜR KOYMASINA NEDEN OLUYOR

Mesele şu: Sosyal medya sanıldığı gibi özgür değil ve bireyi düşüncelerinden taviz verdirmeye zorluyor. 

Mevcut Amerikan/işgal rejimi sistemine muhalif olan hesaplar ya kısıtlanarak ya da kapatılarak cezalandırılınca kullanıcı yeni bir hesap açıyor fakat  kullanıcı farkında olarak ya da olmayarak bir daha  kısıtlama almamak için düşüncelerinden vazgeçmeye başlıyor.

Dikkat edilirse Türkiye’de sosyal medya kullanıcıları arasında Filistin duyarlılığı hızla azalıyor.

Özellikle Facebook’ta Filistin ve Kudüs davası görünürlüğünü kaybediyor.

Çünkü Filistin dedikçe hesabı kısıtlanan, ceza alan ve hesabı kapatılan kullanıcı zamanla (hesabı kapanmasın diye) duyarsızlaşmak zorunda bırakılıyor.

Farkında olalım!

Mevcut sömürgeci, tek tipçi, hazcı, işgalci sisteme muhalifseniz haşlanmış kurbağa sendromu yaşamamak için uyanık olmalıyız.

Suyun ısındığını hala hissedemiyorsak durum çok kötü demek!

Sosyal medya kullanmayalım demiyoruz elbette ama farkında olalım verdikleri cezalarla bireyleri duyarsızlaştırıyorlar ve başarıyorlar.

Çözüm mü? elbette kendi sosyal medyamız olmalı!