Mustafa Karakaş/Doğruhaber
İnsanların büyük bir kısmı ne olduğunu anlayamıyor.
Her ikisi de cezaevinde iken Öcalan neden Demirtaş'tan hesap sorsun ki!
HDPli yöneticiler "asla ve kat'a eski genel başkanımız Apo'ya hesap vermez, veremez" demiyor, diyemiyor ve diyemez.
Dut yemiş bülbül gibiler.
Duran Kalkan açıklama yapıyor "elbette hepimiz Önder'e hesap veririz, hatta Erdoğan bile vermeli" diyor.
Peki ne oldu? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu cümlesinden ne anlamalıyız?
Bu soruya cevap verebilmek için çok ama çok geriye gitmek gerekir
Bekaa Vadisi yıllarına...
Abdullah Öcalan Bekaa'da onlarca yıl süren bir çaba ile bir kült oluşturdu.
Tek adam kültü!
Eleştirilemez
Sorgulanamaz,
Hesap vermez ama hesap sorar
ve her dediği mutlak olan bir lider.
Apo'nun deyimi ile -haşa- yarı tanrı!
17 bin faili meçhul arasında önemli bir kısmı "Önderliği sorgulayanlardan" oluşuyor.
Mehmet Şener bunun için ölmüştü.
Liderliği sorgulamak ne haddinize
Liderliğin ak dediğine kara demek ne mümkün.
Son kertede tapacaksınız!!!
Evet Abdullah Öcalan tipolojisi bu.
Çözüm Süreci başladığında APO'nun da kendine göre hedefleri vardı.
O bir pragmatistti, örgüt silahı bırakınca o da İmralı'dan çıkacak ve ev hapsine alınacaktı.
Hafızaları biraz zorlarsak hemen o ev hapsi hatırlanır.
Hem çözüm sürecinden hemen önce HDP kurularak Türkiye'de tüm şartlar çözüme hazırlanıyordu.
Demirtaş, "HDP başkan Apo'nun projesidir." diyerek sahada (gerilladan) Apo'ya ve Çözüm Sürecine yönelebilecek tüm eleştirileri sıfırlamıştı. Hoş zaten Apo'nun eleştirilmesi mümkün değildi ama Çözüm Süreci karşıtları olabilir diye "HDP'nin her sözü aslında Apo'nun sözüdür" algısı oluşturuldu. Devlet tarafından kapatılmadığı halde BDP atıl bırakıldı tüm BDPliler yeni kurulan HDP'ye geçti.
Yoksa HDP bir APO+İstihbarat(MİT) projesi miydi?
Hedeflenen şuydu
PKK yavaş yavaş silah bırakacak, dağdan inecek, düz ovada siyaset yapacaktı.
İleride özerklik tartışmaları yaşanacak, Öcalan'ın ev hapsine alınması için şartlar olgunlaştırılacaktı.
Nitekim o dönemde AK Partiye yakın yazarlar koro halinde APO'dan bir barış havarisi üretmekle meşguldü.
İmralı'daki başkanlık sistemini destekleyecek HDP çizgisinin Başkanlık Sistemi konusunda çok sertleşmemesini isteyecekti.
Her şey güllük gülistanlık giderken bir el devreye girdi.
Bu el Amerika'nın eli idi.
Adana konsolosu Spinoza sık sık Diyarbakır'a gidiyor çözüm sürecini baltalayacak çalışmalar yürütüyordu.
HÜDA PAR yüzlerce kez saldırıya uğruyor, dernekler yakılıyor, yollar kesiliyor, çukurlar kazılıyordu.
Diğer yandan devlet ne olduğunu görüyor o da PKK'ye sızma yapıyor, kalekol inşaatlarını hızlandırıyordu.
Adı konulsun ya da konulmasın 6-8 Ekim çözüm sürecinin sona erdiği tarihti.
Ekim ayının başında Amerika'ya giden Demirtaş yeni bir direktifle gelmişti.
Daha önce Erdoğan'a "seni başkan yaptırmayacağız" diyerek Öcalan'ı çiğnemişti.
Şimdi de Çözüm Sürecini mi bitirecekti
Evet gelen emir "bitirin emri" idi. Yoksa 40 ilde PKK/HDPli taban nasıl bir anda sokağa çıktı. Önceden ciddi bir hazırlık yapılmıştı yani.
HDP bölgedeki tüm şehirlerde resmen bir iç savaşa hazırlanmıştı.
PKK/HDP yandaşları silahlanmıştı ve sonrasında 6-8 ekim yaşandı...
Devlet denen ve ağır işlediği için eleştirilen aygıt harekete geçmişti.
Demirtaş artık cezaevindeydi.
Şimdi Erdoğan'ın neden "Edirne’deki (Demirtaş)en büyük hesabı İmralı’dakine (Öcalan) verecek" dediğini anladık mı?
Demirtaş Öcalan'ın dışarı çıkma biletini yaktığı için Öcalan'a hesap verecek
Demirtaş (Kobani Bahanesi ile) Çözüm Sürecini baltaladığı için PKKnin serokuna, tek adama hesap verecek.
Erdoğan'ın bu sözlerinde kastettiği ayrıca başka bir şey var mı bilemeyiz. Ama parçaları birleştirdiğimizde fotoğrafta görünen bu