Türkiye hemen hemen her gün, madde bağımlılığına müptela olanların hayatını kaybettiği, intihar ettiği, kendisine, ailesine veya çevresine zarar verdiği haberleri servis ediliyor. İlk önce merak, özenti ve arkadaş çevresinden etkilenerek başlayanlar, alıştıktan sonra uyuşturucu madde temin edebilmek için başta hırsızlık olmak üzere birçok gayri meşru yola başvuruyor. Bu, birçok ailenin dağılmasına, çocukların babasız ya da annesiz büyümesine yol açıyor ve o çocuklar kötü niyetli insanların pençesine düşerek hayatları kararıyor.
Madde bağımlılığının önüne nasıl geçilmeli ve nasıl mücadele edilmeli, bu konuda ailelere ne tür görevler düşüyor, aileler çocuklarını bu uyuşturucu müptelasında nasıl kurtarabilir? Sorularını Malatya Bağımlılıkla Sivil Mücadele Derneği Başkanı İhsan Ercan’a sorduk.
Malatya Bağımlılıkla Sivil Mücadele Derneği Başkanı İhsan Ercan
İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Ercan, bağımlılıkla mücadelenin ilk önce aileden başladığını, ailelerinden yeteri kadar ilgi görmeyen çocukların, arkadaş kurbanıyla bu illetin pençesine düştüğüne dikkat çekerek, bununla mücadele için toplumun her kesimine ciddi iş düştüğünü söyledi.
Millî Eğitim Bakanlığının çocukların karnelerine 100 puan üzerinde verilen notun yüzde 10’luk kısmını, düzenli olarak okula giden ve çocuklarının eğitimiyle ilgilenen anne-babaların okulla öğrenci, veliyle öğretmen arasındaki ilişkiye verilmesi çağrısında bulunan Ercan, bu sayede anne babaların çocuklarını okulda daha düzenli olarak ziyaret edeceklerini, anne babasını okulda gören çocuğun da kendini daha güvende hissedeceğini hem ders oranındaki başarısının artacağını hem de yanlış yollara sapmanın azalacağına vurgu yaptı.
“Maalesef çocukların bu illete bulaşmanın en büyük sebebi; merak, özenti ve arkadaş çevresidir!”
Derneği kurduklarından sonra 5 yıl uyuşturucu kullanıp ailelerinin haberi olmayan gençlerin olduğunu öğrendiklerini belirten Ercan, “Maalesef çocukların bu illete bulaşmanın en büyük sebebi; merak, özenti ve arkadaş çevresidir. Çocuk evde bulamadığı sevgiyi, ilgiyi, özenti ve merak yoluyla dışarıda tamamlamaya çalışıyor. Tabi bu telafisi çok zor olan bir süreç. Bu noktada anne-babaya çok önemli görevler düşüyor. Çocuk eve geldiği zaman öyle bir karşılanması lazım ki, dünyanın en güvenilir, en özel yerinin kendi ailesinin yanı ve kendi evi olduğunu hissettirmek lazım. Öyle bir ilgi gösterilmeli ki çocuk okuldan çıktığında koşa koşa eve gelmesi lazım. Okullarda veli toplantısı yapılıyor. Bin kişi öğrencisi olan okullarda ancak 15-20 veli toplantıya katılıyor. Buda anne-babaların bu konuya ne kadar duyarsız olduğunu gösteriyor. Ne de olsa çocuk okula gitti. Okulda öğretmenler dışarıda da polisler okulu kontrol ediyor olaya bu şekilde bakışlarıyla biraz daha rahat davranmaları sonucunda maalesef çocuklarımız, özenti ve arkadaş kurbanıyla bu illetin pençesine düşebiliyor.” diye kaydetti.
“Aileler çocuklarının kiminle arkadaşlık ettiklerine çok dikkat etmeleri gerekir”
Ailelerin çocuklarının kiminle arkadaşlık ettiklerine çok dikkat etmeleri gerektiğine vurgu yapan Ercan, “Özellikle çocuklarımızın çok yakın arkadaşlarını anne-baba olarak tanımamız lazım ve hatta onların anne ve babalarıyla da tanışmamı lazım. Bunu yapmadığımız takdirde çok geç kalmış olabiliriz.” diye uyarıda bulundu.
“Çocuk aileden yeteri kadar ilgi görmediğinde maalesef bu illetle tanışmak zorunda kalıyor”
Bu konuda özellikle anneye çok büyük görev düştüğünün altını çizen Ercan, şöyle devam etti:
“Baba sabah işe gittiği ve akşamda eve yorgun geldiği için ailede çocukla en fazla vakit geçiren anne oluyor. Anne bu süre zarfında, çocuklarıyla sohbet edip okul durumunu sorması, dışarıda arkadaşlarıyla yaptığı faaliyetleri sorması ve bilmesi lazım. Bu tür sohbetlerle belki çocuğuyla ilgili ip uçları bulabilir. Bir de çocuğun vücudunun gözlemlenmemesi lazım. Kollarında herhangi bir fal çata, jilet izi var mı, gözlerinde kızarıklık, var mı, burunda akıntı var mı, sakız çiğniyor mu, aşırı para harcıyor mu? Bunlar varsa bu sıkıntı olabilir. Tabi bunu çocuğa hissettirmememiz lazım. Çocuk bunu hissettiğinde farklı tepkiler verip belki de kötü niyetli insanların kucağına düşer. Bunu önlemek için kesinlikle çocukla iyi ve verimli zaman geçirmek lazım. Yani çocuğun zararsız oyunlar gibi etkinliklerle kendini tatman etmesi gerekir. Çocuk anne-babayla verimli zaman geçirdiğinde, yüzde 98 dışarıda kötü niyetli insanların kucağına düşmeyecek ve onlarla arkadaşlık kurmasına ihtiyaç kalmayacak. Bazı anneler çocukları okula gönderdikten sonra televizyonlarda yayınlanan sabah kuşağı ve yemek gibi programları sabah saat 09.00’dan akşam saat 17.00’ye kadar izliyor. Çocuklar eve geldiğinde anne babadan ilgi istiyor, kendisiyle ilgilenmediğinde hayal kırıklığı yaşıyor. Çocuk aileden yeteri kadar ilgi görmediğinde maalesef bu illetle tanışmak zorunda kalıyor.”
“Çocuk içicilikten hırsızlığa başlıyor ve artık bırakamayacak duruma geliyor”
Uyuşturucu ticareti yapanların ilk önce çocukları alıştırdığına vurgu yapan Ercan, “İlk önce sigarayla başlatıyorlar. Önce onlara sigarayı bedava veriyorlar. Daha sonra sigaranın arasına uyuşturucu madde koyuyorlar. Birkaç defa içtiğinde vücut bağımlı oluyor ve daha fazlasını istiyor. Satıcıdan tekrar istediğinde kendisinden para talep ediliyor ve çocuk o maddeyi almak için para bulma uğraşına giriyor. Harçlığı yetmeyince ya evden para çalmaya başlıyor ya da farklı yöntemler bulmaya başlıyor. Bu şekilde çocuk içicilikten hırsızlığa başlıyor ve artık bırakamayacak duruma geliyor. Uyuşturucu satıcılarının kullandığı yöntemlerden bir tanesi de çocuğa verilecek madde karşılığında en yakın arkadaşını getirmesi talebi oluyor. Düşünün çocuk çok sevdiği can arkadaşına bu teklifi yapıp özendiriyor. Bu zincirleme böyle devam ediyor ve 13-14 yaşlarına kadar iniyor.” diye dikkat çekti.
“Bizim en büyük sermayemiz ailemiz, sonrada gençliğimiz, bunun için hepimize sorumluluk düşüyor”
İlk başlarda annelerin çocuklarının uyuşturucu maddeye müptela olduğunu hissettiğinde mahalle baskısıyla komşular, akrabalar ne der diye gizlemeye çalıştığını belirten Ercan, şunları kaydetti:
“Aslında bunu gizlemeden direk İl Sağlık Müdürlüğünden Yeşilay’dan, Yeşilay Destek Merkezinden yardım talep edilebilir ve gerekirse narkotik polisten bile yardım alınabilir. Burada toplum olarak; annelere, babalara, muhtarlara, imamlara, öğretmenlere hepimize görev düşüyor. Eğer buna el atılmazsa, yarın gençliğimiz elden gider. Bizim en büyük sermayemiz ailemiz, sonrada gençliğimiz, bunun için hepimize sorumluluk düşüyor. Maalesef şuandaki teknolojik aletlerle haşir neşir olan 15-25 arası gençler farklı dünyalar ve farklı hedefler peşinde! Bağımlı olan çocukların anneleri gözleri yaşlı. Çocuklarıyla ilgili nerede, nasıl bir ölüm haberini alacağını düşünüyor. Bazı anne-babalar çocuklarının cezaevine düşmesini istiyor. Normal şartlarda hangi anne-baba çocuğunun ölmesini ya da cezaevine düşmesini ister?” diye sordu.
“Aileler, AMATEM merkezlerine başvurarak tedavi sürecini başlatabilirler”
Uyuşturucu madde kullananların belli bir süreden sonra beyninin sağlıklı düşünemediğini kaydeden Ercan, “O maddeyi bulmak için kendine, anne-babasına zarar verebiliyor. Çünkü bir noktadan sonra beyin işlevini kaybediyor. Ailelerimize seslenmek istiyorum. Lütfen ne olursa olsun çocuklarınızın bu müpteladan kurtulması için çocuklarınıza kucaklarınızı açın. Bu konuda Malatya, Elâzığ, İstanbul, Bolu gibi illerimizde AMATEM’lerimiz (Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi) var. Ailelerimiz buralara başvurarak tedavi sürecini başlatabilirler.” dedi.
“4-6 yaş çocukların Kur’an ve ahlak eğitimi almaları çok önemli”
Çocuk terbiyesinde 4-6 yaş aralığının çok önemli olduğunu ve Diyanet İşleri Başkanlığının 4-6 yaş arası çocuklara Kur’an-ı Kerim ve ahlak eğitimini vermeye başlamasının çok önemli olduğunu söyleyen Ercan, “4-6 yaş arası çocuğun öğrendiği her şey hem gençlik hayatını hem de yaşlılık hayatını etkiliyor. Bir atasözünde çocuk, 7’inde neyse 70’inde de odur. Yabancı bir yazar da ‘bana 6 yaşına kadar çocuklarınızı verin istediğiniz yönde yetiştireyim.’ diyor.
Anne-babalar düzenli çocuklarını okulda ziyaret etmeli
Millî Eğitim Bakanlığına çağrıda bulunan Ercan, “Millî Eğitim Bakanlığına bir teklifte bulunmak istiyorum. Çocuklarımızın karnelerine 100 puan üzerinde not veriliyor. Bunun bir yüzde 10’luk kısmı, düzenli olarak okula giden ve çocuklarının eğitimiyle ilgilenen anne-babanın okulla öğrenci, veliyle öğretmen arasındaki ilişkisi etkilese. Belki sırf bu puana kalmış olsa bazı anne babalar çocuklarını okulda ziyaret edecekler. Çocuk anne babasını okulda gördüğü zaman kendini daha güvende hissedecek. Öğretmenlerine karşı saygısı, sevgisi daha farklı olacak. Bu sayede çocuğun hem ders oranındaki başarısı artacak hem de yanlış yollara sapma azalacak. Kesinlikle anne babanın çocukla diyaloğunun kopmaması lazım. Burada en büyük yükümlülük yüzde 80-90 anne-babaya düşüyor. Çünkü, biz çocuklarımıza sahip çıkamasak başkaları onlara sahiplik eder ve sonradan iş işten çıkmış olur.” diyerek uyarıda bulundu. (İLKHA)