9 yıl önce siyaset hayatına başlayan HÜDA PAR, "Memleketin HÜDA PAR'a İhtiyacı Var" sloganıyla yapılan yıldönümü kutlama programında HÜDA PAR Kadın Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sema Yarar da bir konuşma yaptı.

 

HÜDA PAR olarak geride bıraktıkları yıllara bıkmadan, yorulmadan yaptığı işlerin ve gelecekte de yapacakları çalışmaların ülke ve halk adına hayırlara vesile olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Yarar, "Partimizin kuruluş tarihinden itibaren hakkı ve adaleti merkeze alarak toplumumuzun maddi ve manevi değerlerini koruma ve geliştirme yolunda yoğun çaba sarf ettik, sarf etmeye de devam edeceğiz." diye konuştu.

"Hiç kimse Allah'ın kadına verdiği haklardan daha iyisini veremez"

Ailenin toplumun temel taşı olduğunu hatırlatan Yarar, "Kadın; anne, eş ve kız çocuğu rolleriyle ailenin en önemli parçasını oluşturur. Bir toplumu ihya etmek ancak kadının da katkısı ve arzusuyla mümkündür. Bu anlamda kadın bir dekor, bir süs eşyası değil; toplumsal rolleri olan, kendine özgü sorumlulukları olan ailenin ve toplumun kurucu unsurudur. Bilmek gerekir ki, dünyada hiç kimse Allah'ın kadına verdiği haklardan daha iyisini kadına veremez. Bugün, Allah’ın kadınlara tanımış olduğu bu haklardan kadın ya mahrum edilmekte ya da toplum tarafından kadına bir lütuf olarak sadece bir kısmı ikram edilmektedir. Bugün kadın konusunda ne batı ne doğu insani anlamda bir standart yakalayamamış ve her yönden istismara müsait bir zemin oluşmuştur. İslam'ın adalet eksenli yaklaşımı benimsenmediği takdirde, kadınla birlikte toplumlar büyük yaralar alacağını bilmelidir. Nitekim mevcut tablo bunun çok uzak olmadığını göstermektedir." şeklinde konuştu.

"Kadının hakkını teslim etmemek apaçık zulümdür"

Yarar, "Kadına yönelik şiddet, bugün küresel çapta dünyanın bir gerçekliği olarak karşımızdadır. Bu şiddet coğrafyalar ve kültürler arasında şekil değiştirmekte, kimi zaman karşımıza istismar kimi zaman da fiziksel baskı olarak çıkmaktadır. Kendi toplumumuz da dâhil olmak üzere, kadının şerefli bir varlık olarak denk kabul edilmesinde ciddi problemler yaşandığı görülmektedir. Bu da kadını belli rollere sıkıştırmakta, kadının düşüncesine, duygularına, hassasiyetine ve ihtiyaçlarına verilen önemi, değeri azaltmaktadır. Kadın her şeyden önce yaratılış mucizesine aracılık eden, ev kuran, bir nesil terbiye eden kutsal bir vazife icra etmektedir. Kadın bunu yaparken bir yanda ilim öğrenmenin zorluklarıyla, bir yandan çalışma hayatının olumsuz dayatmalarıyla, bir yandan da ailenin ağır sorumluluklarıyla karşı karşıyadır. Kadının hakkını teslim etmemek apaçık zulümdür. İslam, zulmü açık bir şekilde yasaklamaktadır. Bu açıdan, herkesin evine, eşine ve ailesine bakış açısını insani yönde değiştirmesi, kaçınılmaz bir emirdir. Hiçbir ferdin hiçbir ferde üstünlüğü yoktur, zulmetme hakkı ve haddi yoktur, üstünlük ancak takva iledir." ifadelerini kullandı.

"Kadına yönelik şiddet hem hukuki hem ahlaki hem de sosyal bir sorundur"

Kadına yönelik şiddet eylemlerinin toplumu derin bir ahlaki rehabilitasyona ihtiyaç duymaya ittiğini vurgulayan Yarar, Fiziksel şiddet veya aşağılayıcı davranışlar insan onurunca kabul edilebilecek olgular değildir. Kadına yönelik şiddet hem hukuki hem ahlaki hem de sosyal bir sorundur ve açık bir zulümdür. Evlilik içerisinde yaşanan olumsuzlukların giderilmesinde usul bellidir, bu usullere aykırı davranış, Allah’ın razı gelmeyeceği davranışlardır. Bugün kadının karşılaşmış olduğu temel problemlerden bir diğeri, çalışma hayatındaki ayrımcılıklardır. Bu kimi zaman eşit işe eşit ücret alamama olarak karşımıza çıkmakta, kimi zaman da kadınların fıtri durumları göz önünde bulundurulmayarak hakkaniyete aykırı bir tablo oluşturulmaktadır. Kadınlar elbette eğitim aldıkları alanlarda çalışmak ve kendilerini geliştirmek isterler. Bununla birlikte kadınları çalışma hayatına zorlayan nedenler de unutulmamalıdır. Özellikle ekonomik istikrarsızlığın geçinmeyi zorlaştırması, büyükşehirlerde ailelerin tek maaşla geçinememesi, kadını çalışmak zorunda bırakmaktadır. Çalışma hayatı hem aile bağlarını yıpratmakta, kadının çocukları üzerindeki etkisini ve rol model faktörünü zayıflatmakta, bekâr olanlar açısından da aile kurmayı geciktirmektedir. Burada eleştirdiğim şey kadının çalışması değil, kadının çalışma şartlarıdır. Bu şartların düzelmesi, aile bütünlüğü açısından çok daha verimli koşullar oluşturacaktır." dedi.

"Devlet, özellikle ev kadınlarına ekonomik haklar tanımalı"

Kadınların fıtratlarına uygun şartlarda çalışabilmelerine yönelik istihdam politikaları mutlak surette hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Yarar, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Kadını dışarıya mahkûm etmek ve evinden uzaklaştırmak, toplumun ancak zararına olacak bir politikadır. Devlet, özellikle ev kadınlarına ekonomik haklar tanımalı, çalışma hayatı kadına bir dayatma olarak değil bir tercih olarak sunulmalıdır. Ev hanımlığı ve çocuk yetiştirmek dünyanın en zahmetli ama aynı zamanda en şerefli işlerindendir. Sabahın erken saatlerinde başlayan mesaisi gece yarılarına kadar sürmekte hatta bazen gece uykusu bile bölünmektedir. Bu anlamda dışarıda çalışmadığı için çalışmıyor gibi kabul edilen kadınlara yönelik teşvik paketleri ve devlet destekli emeklilik hakkı önemli ihtiyaçlar arasındadır. Yine, pandemi şartları göstermiştir ki, esnek çalışma süreçlerinde özellikle kamuda çalışan kadınlar hem işlerine hem evlerine yeterli vakit ayırabilmişler; bununla birlikte iş sürecini de sağlıklı bir biçimde sürdürebilmişlerdir. Gerek kamuda gerek özel sektörde kadının esnek veya uzaktan çalışabilmesine yönelik düzenlemenin, oldukça faydalı olacağı açıktır. Bu anlamda kadına bir pozitif ayrımcılık yapılmalı ve evinden kopmadan, çocuklarından uzaklaşmadan da çalışma hayatı içerisinde olmasının önü açılmalıdır.

“Ailenin çimentosu ahlaktır”

Ailenin temeli ahlakla atılması gerektiğini ifade eden Yarar, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Toplum olarak tüm problemlerimizin çözümünde ahlaki ilkelerin benimsenmesi, sorunları kalıcı bir şekilde ortadan kaldıracaktır. Ahlaki ilkeler bizleri alkol ve uyuşturucu maddelerden, evlilik dışı ilişkilerden, haksızlık ve zulmetmekten, yalan söylemekten, kumardan, hor görmekten, aşağılamaktan, şiddet göstermekten uzak tutacaktır. Bu anlamda ailenin çimentosu ahlaktır. Bu hem kadın hem erkek için geçerlidir. Bu hem evli hem bekar için geçerlidir. Bu hem baba hem kızı için geçerlidir. Hem işçi hem işveren için geçerlidir. Hem kiracı hem ev sahibi için hem vatandaş hem devlet için geçerlidir. Bütün ilişkilere uygulanması gereken en temel ölçüt ahlaki ilkelerdir. Ahlaki anlayışların zayıflaması, evliliklerimizi, ailelerimizi, çalışma hayatımızı, eğitim hayatımızı en olumsuz şekilde etkilemekte ve bugün toplumun sarmakta zorluk yaşadığı yaraları tekrarlamaktadır. Geçtiğimiz dokuz yılda, kadını ailesinden uzaklaştıran, eşleri birbirine düşman eden, kadına bir emtia gibi yaklaşan bütün politikaların karşısında olduk ve hakikat neyse onu söyledik. Sadece eleştirmek şeklinde bir muhalefet etmedik, çözüm ürettik. Yıkmak için değil, onarmak için, kurtarmak için çırpındık. Önümüzdeki yıllarda da adalet çizgisinden ayrılmadan kadın politikamızı sürdürmek gayretinde olacağız." (İLKHA)