DİYARBAKIR- Doğu ve Güneydoğu`daki; Adıyaman Barosu, Ağrı Barosu, Batman Barosu, Bingöl Barosu, Bitlis Barosu, Diyarbakır Barosu, Hakkâri Barosu, Kars Barosu, Mardin Barosu, Muş Barosu, Şanlıurfa Barosu, Şırnak Barosu ve Van Barosu yeni bir anayasanın bazı hükümlerine ilişkin görüş ve önerilerini yayımladıkları ortak bir basın açıklaması ile kamuoyuna bildirdiler. Yapılan açıklamada, yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın; ertelenemez bir toplumsal ihtiyaç olduğu gibi, aynı zamanda toplumun neredeyse tüm kesimlerinin ortak bir talebi olduğu dile getirildi.
 
Başta Kürt meselesi olmak üzere, bugüne kadar yaşanan bütün sosyo-kültürel sorun ve ihtilafların, hep "Tekçilik" anlayış ve politikalardan kaynaklandığı hatırlatılması yapılan basın açıklaması, "Türkiye`de bugüne kadar geçerli olan kurulu düzenin dışlayıcı ve ötekileştirici politikalarının yarattığı haksızlık ve adaletsizliklerin ve bunların yol açtığı tahribat ve travmaları onarabilmenin, yeni bir başlangıç yapabilmenin ve toplumun bütün farklılıklarıyla birlikte eşit ve özgür bir şekilde yaşamlarına devam edebilmesinin esaslı araçlarından biri de, toplumsal mutabakat temelinde oluşturulmuş anayasalardır. Yaklaşık yüz yıllık bir tarihsel derinliği olan ve son otuz yıldır silahlı çatışma içerisinde varlığını devam ettiren Kürt meselesinin kalıcı ve barışçıl çözüm arayışı ile yeni anayasanın yapım sürecinin paralel bir şekilde gelişmesi toplumumuza tarihi bir fırsat sunmaktadır" ifadeleri ile devam etti. Yapılan basın açıklamasında yeni anayasanın kimi hükümlerine ilişkin görüş ve önerileriler ise şu şekilde sıralandı:
 
"- Barolarımız, yeniden kaleme alınacak metinde; `….Türkiye toplumunun farklı dil, din, inanç ve kültürlere sahip topluluklara yapılan haksızlığın bir daha yaşanmayacağı inanç ve kararlılığını ifade eden biz Türkiye halkı…` şeklindeki bir ifadeye yer verilmesinin doğru olacağı kanaatindedir.
 
- Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçe olmakla birlikte, diğer diller de anayasal güvenceye kavuşturulmalı, toplumun ihtiyaçları gözetilerek bu dillerle de kamu hizmetlerinin sunulmasını mümkün kılacak bir anayasal düzenleme yapılmalıdır. Bu amaçla; yeni anayasanın ilk maddelerinde önerilecek olan `Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçedir.` ibaresinin devamına, `…diğer resmi diller de anayasanın koruması altında olup, diğer resmi dillere ilişkin hususlar kanunla düzenlenir.` ibaresi eklenmelidir.
 
- Yeni anayasada, devletin `cumhuriyet` olan şekli ile `demokratik` ve `insan haklarına dayanan` niteliği dışında değiştirilemeyecek hükümlere yer verilmemelidir. Özellikle, yürürlükteki Anayasada yer alan, `Atatürk ilkeleri ve inkılapları`, `laiklik` ve `devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü` gibi, bugüne kadar toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerini bastırmada ve sınırlamada referans norm olarak kullanılan kavramlara değiştirilemez hükümler arasında yer verilmemelidir.
 
- Öte yandan yeni anayasadaki `vatandaşlık` düzenlemesi de; etnik atıf ve kavramlar içermemelidir. Nüfusun daha büyük bir bölümünü de oluştursa, vatandaşlık, herhangi bir etnik kümenin ismiyle tanımlanmamalı; vatandaşlık tanımı, devletin toplumun belirli bir kesimine ait olduğu anlayışına yol açacak bir nitelikte olmamalıdır. Vatandaşlık tanımı, Türkiye Cumhuriyetinin bütün vatandaşlarını kapsamalıdır. Tek bir etnik-kültürel kesime atıfla yapılacak bir düzenleme, dışlayıcı ve eşitliğe aykırı olduğu gibi, toplumsal barışa da hizmet etmeyecektir.
 
- Başta Kürtler olmak üzere, anadilleri farklı olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının anadilinde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır. Yeni anayasada, `ana dilinde eğitim temel bir haktır. Devlet vatandaşlarının ihtiyaç ve taleplerini gözeterek anadilinde eğitim için gerekli düzenlemeleri yapar.` biçiminde bir hüküm yer almalıdır.
 
- Ülkenin coğrafik ve bölgesel sosyo-kültürel yapısı da dikkate alınarak, bölgesel yönetimlerin oluşturulmasını ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesini öngören bir âdemi merkeziyetçi sisteme geçilmelidir. Böyle bir yapılanma; kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde sunulmasına, yerel demokrasinin güçlendirilmesine, demokratik siyasal kültürün yaygınlaşmasına hizmet edeceği gibi, Kürt meselesinin çözümüne katkı sunacaktır. (Osman İçli-İLKHA)