Son dönemde finansal piyasalardaki dalgalanmaları fırsat gören bazı spekülatörler, çeşitli ürünlerde arz-talep dengesiyle uyuşmayan fiyat artışları, stokçuluk ve benzeri piyasa fiyat oluşumu dar gelirliler başta olmak üzere halkı mağdur ediyor.
Günümüzde genellikle de meyve ve sebze fiyatlarının artışıyla çokça karşımıza çıkan karaborsacılık ve stokçuluk, olumsuz iklim şartları, dövizdeki artış, uygulanan zamlar bahane edilerek yapılıyor.
Özellikle temel gıda ürünlerinde yapılan stokçuluktan, dövizdeki artıştan dolayı her alanda piyasadaki bu durumu fırsata çevirip, dolar ile alakası olmayan ürünler bile çok yüksek fiyatlarla satılıyor ya da dolar bahane edilerek yeterince var olan ürünler yokmuş havası veriliyor.
Fahiş fiyata satılan ürünler, bazı ürünlerin kasıtlı olarak piyasa sürülmemesiyle fiyat artışı sağlanması, astronomik oranda zamlar vatandaşın belini büküyor. İslam ahlakında ve Türkiye toplumunda da yeri olmayan ekonomik kriz simsarlığı vatandaşın parasını pul hale getiriyor.
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Adnan Algül, elinde ürün olmasına rağmen daha çok kazanma hırsıyla piyasaya sürmemenin, İslam'ın yasakladığı bir durum olduğunu söyledi.
İslam'ın alışveriş ve ticaret ahlakına dair birtakım ilkeler koyduğuna dikkat çeken Algül, İslam dininin, toplumun ahlaki değerlerini hiçe sayarak stokçuluk, karaborsacılık ve alışverişte hile gibi haksız kazanç yollarına kesinlikle izin vermediğini ifade etti.
Fırsatçılığın ve stokçuluğun Müslümana yakışmadığı konusunda uyarılarda bulunan Algül, stokçuluğun ve fırsatçılığın İslam’ın yasakladığı davranışlar olduğunun altını çizdi.
“Dinimizde ticaret teşvik edilmiştir”
2020'nin Mart ayında başlayan ve bütün dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgının etkilerinin halen devam ettiğini anımsatan Algül, “Özellikle son aylarda piyasada fiyatların, stokçuluğun artması ve bunun olumsuz olarak vatandaşlara yansımasının etkilerini bariz bir şekilde hissetmeye başladık. Dinimizde ticaret teşvik edilmiştir, övülmüştür. Kazancın 10’da 9’unun ticarette olduğu vurgulanmıştır. Peygamber Efendimizin de tüccarlar ve ticaret ahlakı ile ilgili birçok hadisi bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de, ‘Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir’ buyurmak suretiyle ticaretin ahlaklı bir şekilde yapılmasını tavsiye ve teşvik etmiştir.” dedi.
“Dinimiz haksız kazanç yollarına kesinlikle izin vermez”
İslam dininde stokçuluk ve buna benzer haksız kazançların yasaklandığını ifade eden Algül, “Malı pahalı olması için stoklayanlar için ‘Allah'ın lanetine uğramıştır’ gibi ağır ifadeler söz konusudur. Pandeminin ilk aylarında toplumsal olarak bir dayanışma içerisinde girmiştik. Halkımız bu süreçten fazla etkilenmesin diye hem devlet hem halk el ele vererek işsiz kalanlar, maddi durumu düşük olanlar için bir yardım kampanyası başlatmıştık. Fakat maalesef bu son zamanlarda biz bunu görememekteyiz. Özellikle tüccarların uhrevi kazancı elde etmek yerine mallarına ve servetlerine mal ve servet katma yolunu tercih etmeleri İslam'ın ahlakıyla bağdaşmamaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Günümüz tüccarlarının Hazreti Osman’ı örnek alması gerekir”
Günümüz tüccarlarının Hazreti Osman'ı örnek almalarını tavsiye ettiğini belirten Algül, “Hazreti Ebubekir’in halifeliği döneminde bir ara Medine-i Münevvere’de kıtlık zuhur eder. Tam da o sırada Hazreti Osman’ın Şam’dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmiştir. Kervanı görenler, buğday satın almak için koşarlar. Hatta bir dirhemlik buğday için yedi dirhem teklif ederler. Hazreti Osman ise, ‘Hayır, sizden daha fazla veren var, ona satacağım’ der. Ashâb-ı kiram, mahzun bir şekilde oradan ayrılıp halife Hazreti Ebubekir’in yanına varırlar. Vaziyeti anlatıp Hazreti Osman’ın bu tavrına üzüldüklerini bildirirler. Hazreti Ebubekir ise, ‘Hazreti Osman hakkında hemen kötü düşünmeyiniz. O, Resulullah’ın damadı ve Meva cennetinde arkadaşıdır. Herhalde siz onun sözünü yanlış anladınız’ der. Ardından beraberce Hazreti Osman’a giderler. Hazreti Ebubekir, ‘Ya Osman! Ashâb-ı kiram senin bir sözüne üzülmüştür’ deyince Hazreti Osman, ‘Evet, onlar bire yedi veriyorlar. Halbuki onlardan daha hayırlı olan Cenâb-ı Hak ise bire 700 veriyor. Biz buğdayı, bire 700 vererek alana sattık’ buyurur. Sonra da yüz deve yükü buğdayı, Allah rızası için Medine fukarasına dağıtır. Kervandaki 100 deveyi de kurban eder. Günümüzdeki tüccarların Hazreti Osman'ın bu güzel davranışını örnek alarak maksimum kâr ile değil minimum kâr ile yeri geldiğinde mallarının bir kısmını fakir fukaraya, yetimlere ve dullara tasadduk ve infak etmek suretiyle ahiret yatırımı yapabilirler. Hazreti Osman cennet ile müjdelenen sahabelerden bir tanesiydi ve ona cenneti kazandıran en önemli vasfı da bu cömertliği, ticaretteki dürüstlük ve ahlakıydı. Günümüz tüccarların da bu konuda örnek olması gerekir.” şeklinde konuştu.
“Devletin fiyatlara müdahale etme yetkisi ve sorumluluğu vardır”
Algül, ürünlerin fiyatlarının fahiş oranda arttığı, fırsatçılık ve stokçuluk yapılarak haksız kazancın elde edildiği dönemlerde en önemli görevin devlete düştüğünü belirterek, şunları söyledi:
“İslam hukukuna göre devletin piyasaya müdahale etme yetkisi vardır. Normal şartlarda piyasa arz talep dengesi üzerine kurulur, fiyatlar günün olağan akışı içerisinde belirlenir. Ancak olağanüstü durumlarda yani tüccarların halkın ihtiyacını giderme yerine zorlaştırmak, suiistimal etmek, halkı zora sokacak adımlar atmak istediklerinde ve yaptıklarında; ister bu fiyat artışı, ister stokçuluk ve ister malı piyasaya sürmeyerek daha fazla kazanç elde etme tamahkârlığı amacıyla olsun, bu gibi durumlarda devletin fiyatlara müdahale etme yetkisi ve sorumluluğu vardır. Stokçuluk yapanların mallarını, onlara rağmen piyasaya sürmek ve cezai müeyyideler koyma hakkı, yetkisi ve sorumluluğu bulunmaktadır. Bu da kendilerine, kendilerini idare eden halkın ve toplumun vermiş olduğu bir yetki ve onların maslahatı için yapılması gereken bir adım olduğunu söyleyebiliriz.”
“Bu dönemde birbirimize destek olmalıyız “
İslam dininin her türlü sahtekârlığı yasakladığını belirten Algül, stokçuluk, karaborsacılık ve alışverişte hile gibi haksız kazanç yollarına da kesinlikle izin vermediğinin altını çizen Algül, “Olağanüstü durumlarda özellikle ürün fiyatlarının arttığı, vatandaşın ihtiyacını gidermekte zorlaştığı bu dönemde birbirimize destek olmalıyız. Şu anda kış ayına girmiş bulunmaktayız. Şu anda vatandaşlarımızın büyük bir kısmı gerçekten sıkıntı yaşanmaktadır, kirasını temel ihtiyaç maddelerini karşılamakta zorlandığını hep birlikte görmekteyiz.” diye konuştu.
“Belediyelerin halkın parasıyla konser ve benzeri etkinlikler yapmalarını doğru bulmuyorum”
Bu dönemde alınması gereken bir takım tedbirlerin olduğunu belirten Algül, “Devlete ve yetkililere düşen görevler olduğu gibi halka, sivil toplum kuruluşlarına, hayır kuruluşlarına belediye ve benzeri kurumlara düşen görevlerde bulunmaktadır. Hazreti Ömer, döneminde yine bir kıtlık meydana geliyor, o dönemde Hazreti Ömer, bir devlet halifesi sıfatıyla bu kıtlık ve sıkıntı bitinceye kadar aç kalmaya devam ediyor. Dolayısıyla bugün yetkililerin de, halkımızın da başta israf ve benzeri durumlar olmak üzere zorunlu olmayan harcamalardan sakınmaları gerekir. Belediyelerin halkın parasıyla konser ve benzeri etkinlikler yapmalarını doğru bulmuyorum. Bu paraların, fakir, ihtiyaç sahibi olan ailelere dağıtılması, onların desteklenmesi ve bu zor günleri en az zararla atlatmaları hususunda da yardımcı olmaları gerekir. Devletin bu zor günlerde vatandaşının yanında olması, halkında ayağını yorganına göre uzatması gerekir. Hatta mademki şu anda halkın malına saldıran tüccarlar ve bazı art niyetli olanlar var. Halkında zorunlu olmadıkça alışveriş yapmamaları hatta gerekirse 3-5gün alışverişi boykot etmelerini, bu şekilde piyasaya bir denge sağlamalarını tavsiye ediyorum. Zorunlu gıda maddeleri ve ihtiyacımızın dışında pek çok ürünü almamak suretiyle 5-10 gün boyunca bunu yaptığımızda mal sahipleri zarara düştüklerinden dolayı fiyatları aşağı çekmek suretiyle halka reva gördükleri bu pahalılığı engelleyeceklerdir.” dedi. (İLKHA)