MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, Türkiye’de gündemdeki yerini koruyan ekonomi sorunu, erken seçim ve asgari ücret ile ilgili İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomi ile ilgili yeni bir araştırma yaptıklarını aktaran Kulat, dolar yükselmeden önce de yaptıkları araştırmalarda ekonomi sorunların varlığının söz konusu olduğunu söyledi.
“Ekonomi yönetimine bir güvensizlik problemi yaşanıyor”
Vatandaşın ekonomi konusunda ciddi manada hükümeti suçladığını belirten Kulat, “Vatandaş ciddi oranda ekonomi yönetiminin kötü yönetildiğini ifade ediyor. Bu oran gerçekten bugüne kadar hiç karşılaşmadığımız oranda yüksek çıkıyor. Ekonomi yönetimine bir güvensizlik problemi yaşanıyor. Bunun alt kırımlarına baktığımızda AK Partili seçmenin yarısına yakını dış güçleri suçluyor. Ekonomiye dışarıdan bir saldırı olduğunu düşünüyor ama bunların oranı son derece düşük ve ağırlıklı olarak iktidar cenahından böyle bir düşünce var. Muhalefetin totalinden daha fazlası yani iktidarında bir kısmı konunun ekonomi yönetiminin beceriksizliği hatalar olduğunu düşünüyor.” dedi.
“İktidar cenahındaki seçmen halen iktidarın bir şeyler yapacağını düşünüyor”
“Halk ekonomi krizinden çıkışın adresi olarak hangi partiyi görüyor” sorusuna Kulat, “Toplumun kafasını bu noktada karıştıran bir durum söz konusu. İktidar cenahındaki seçmen halen iktidarın bir şeyler yapacağını düşünüyor. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan pek çok krizden bu ülkeyi çıkarmış bir lider gibi algılanıyor. Yani çok alt düzey bir gelir durumundan biraz daha iyi duruma taşıdı. Hatta biraz bir dönem kişi başına düşen milli gelirimiz daha iyiydi sonradan bazı sorunlar yaşandı. Dolayısıyla Tayip Erdoğan’a kredi açmış bir seçmen kitlesi var ama daha çok bir erken seçimle değişecek, bir hükümetle gelebilecek yeni bir ekonomi yönetiminin ama demokratik bir ekonomik yönetiminin faydalı olabileceğini düşünüyorlar. Türkiye’de muhalefetin en beğendiği ekonomist kimdir? sorusunda ise Ali Babacan ismi yüzde 37’lik bir rakamla önde çıktı. Sebebi de Ali Bey partisinin lideri olarak değil de çok uzun süre AK Parti’nin ekonomiyi kendisine emanet ettiği bir lider gibi görünüyor. Şu anda siyasetin dışında olmakla birlikte Mehmet Şimşek ismi de toplumda kabul gören isimler arasında yer alıyor. Bunun dışında şu anki muhalefet partilerinden bazı isimler var.” ifadelerini kullandı.
“Sandığın erken seçim şeklinde karşımıza çıkması çok mümkün görünmüyor”
İnsanların geçim için erken seçim istediğini söyleyen Kulat, “Demirel’in bir sözü var. ‘Boş tencerenin yıkamayacağı hükümet yoktur.’ Ekonomi çok kötü gittiği zaman toplumda ekonomi çok iyi yönetilmediği algısı oluştuğu zaman toplum da bir yol olarak sandığı ister. Sandık, gelecek ekonomiyi daha iyi yönetecek birileri olacak ki insanların cebi para ve imkan görecek. Bundan dolayı sandık isteniyor. Yoksa her seçimin bir maliyeti var. O maliyet aslında vatandaş tarafından çok negatif algılanmaz çünkü o maliyet içeriden dönen bir paradır. Bayraklar asılıyor, araçlar giydiriliyor seçim zamanında başka masraflar oluyor ama şu anda Türkiye’de gerçekten tıkanmış bir fotoğraf söz konusu. Yabancı paranın hızla artması ve ona bağlı ekonominin bütün parametreleri bozan bir durum söz konusu. Yani TÜİK verileri paylaşılıyor, başka şeyler paylaşılıyor ama hepimizin yaşadığı ekonomik sorunların, o rakamların devletin paylaştığı rakamlardan daha fazla olduğunu vatandaş hissediyor. Dolayısıyla acaba gelenler Türkiye’yi daha iyi yönetir mi diye bir beklenti içerisinde olmak demokrasilerde kaçınılmaz bir şeydir. Şu anda Türkiye’de bu sistem içerisinde sandığın erken seçim şeklinde karşımıza çıkması çok mümkün görünmüyor. Çünkü bütün yetki Sayın Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanının başında olduğu partide. Tabi Sayın Cumhurbaşkanı aday olacak mı onu da bilmiyoruz. Çünkü sayın Cumhurbaşkanı şu ana kadar aday olduğunu açıklamadı.” şeklinde konuştu.
“Devletten beklentimiz vergileri bu kriz sürecinde bir kısmını tolere etmesi gerekiyor”
Toplumdaki asgari ücret beklentisi ile ilgili de konuşan Kulat, “Toplumun beklentisi genel itibarıyla şu anda 5 bin liranın üstünde. Ben hükümetin o 5 bin lirayı karşılayacağını düşünüyorum. Asgari ücrete 5 bin liraya yakın bir rakam verileceğini yapmış olduğum görüşmelerden anladım. O 5 bin lirayı düşündüğümüz günlerdeki süreçten sonra da para hızla değer kaybediyor. Türkiye’de yani 5 bin lira düşündüğümüz dönemlerde dolar 13 liraysa bugün 14 liraya dayamış durumda. Dolayısıyla mesele sadece asgari ücreti artırmak değil. Asgari ücrette bir başka endişe var. Kamuda asgari ücretle çalışan hemen hemen hiç personel yok. Özel teşebbüste var. Özel teşebbüs de 5 bin lira asgari ücret ödendiğinde stopaj, vergiler vesaire firmaya maliyeti 8-9 bin lirayı bulabiliyor. 8-9 bin lirayla o personeli çalıştırmak yerine korkarım ki pek çok kişi Türkiye’de de ciddi işsizlik ve ciddi göçmen işsizler olduğu için çalışanını işten çıkartmak suretiyle o şekildeki bir yola başvuracak. Bu da başka bir sorunu karşımıza çıkartacak, kayıt dışı ekonomi alanı oluşturacak. Dolayısıyla devletin burada asgari ücreti indirmek kadar bizim devletten beklentimiz, ki asgari ücret çalışanları olan bir firmanın sahibi olarak söylüyorum, devletin o vergileri en azından bu kriz sürecinde mesela bir-iki yıl süreyle en azından bir kısmını tolere etmesi gerekiyor. Devlet eğer bunu yapmazsa pek çok kişi işçisini çıkarıp onun yerine kayıt dışı yapacak ya da işçisine diyecek ki ‘sana 5 bin lira banka üzerinden veriyorum ama aslında ben sana 3 bin lira maaş ödüyorum’ diyecek ve insanlar da çalışmak zorunda kalacaklar.” dedi. (İLKHA)