Sakarya Adalet Girişimi 399. hafta açıklamasında Kürt sorununda silahların susmasını olumlu bulduğunu açıklarken, İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesini ve Ankara`daki çocuk tiyatroları festivaline Filistinli çocukların davet edilmemesini kınadı

Sakarya Adalet Girişimi 399. hafta basın açıklamasında çözüm sürecini ve İsrail`le Mavi Marmara davasıyla ilgili normalleştirilmek istenen ilişkileri değerlendirdi. SAGİR adına İlim ve Hikmet Vakfı`ndan Behzât Çakmak`ın okuduğu açıklamada, çözüm sürecinin başarılı olmasının yaşanan zulümlere ve acılara son vermesi yönünde önemli bir adım olacağı değerlendirilmesi yapılırken Sakarya`ya gelecek akil insanlar heyetine yönelik kamuoyunda nefret ve şiddet uyandırma amaçlı yaklaşımları eleştirdi. Çakmak, “SAGİR olarak Kürt sorununun ve doğurduğu çatışma olgusunun kalıcı çözümünün ancak İslami kardeşlik ve adalet ilkeleriyle mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Gerçek bir kardeşlik ve adalet zemininin oluşabilmesi için gerekli hassasiyetin herkes tarafından tam bir olgunluk içerisinde gösterilmesi gerektiğine dikkat çekiyoruz dedi.

İSRAİL İLE İLİŞKİLER NORMALLEŞTİRİLEMEZ

Sakarya Adalet Girişimi`nin 399. hafta açıklamasında, bir konferans için Sakarya`ya gelen Turizm ve Kültür Bakanı Ömer Çelik`e bakanlığın Filistinli çocuklara yönelik yaptığı ayrımcılık da soruldu. Konuyla ilgili olarak “Filistin`de çocukları öldüren İsrail, Türkiye`ye çocuklar üzerinden yeniden adım atıyor. Mavi Marmara`da 9 vatandaşımızı şehit eden ve üç yıl sonra yeni bir süreç başlatan İsrail, Kültür Bakanlığı`nın davetiyle 9. Uluslar arası Çocuk Tiyatroları Festivali`ne katılıyor. Başkentte düzenlenen festivale İsrail`in yanı sıra birçok ülke davet edilirken, Filistinli çocuklar davet edilmedi. Hükümet`i buradan bir kez daha uyarıyoruz: Siyonist çete ile ilişkiler normalleştirilemez! İşgal altındaki Filistin sadece Gazze`den ibaret değildir. Kudüs ve Mescid-i Aksa da işgal altındayken, İsrail işgal ettiği tüm toprakları terk etmeden İslam ümmetinin ve insanlığın gözünde suçlu kalmaya devam edecektir.”

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 294. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah`ın adıyla

`Allah`a davet eden, salih amel işleyen ve: "Ben gerçekten müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?Hem iyilik de bir değildir, kötülük de. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle kendi arasında bir düşmanlık olan kişinin, sanki samimi bir dost gibi olduğunu görürsün.`

(Fussilet Suresi 33,34. Ayetler)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları;

`Kusur altından taç olsa kimse başına takmaz imiş`. İslam dünyası: içinde bulunduğu sıkıntılar ve sorunlar yetmezmiş gibi bir de ulus devlet algısının üzerine mezhebi ulus devletler üretmeye çalışıyor. Son yüz yılımızı büyük bir karanlığa gömen ulus devlet algısı kabuk yeniliyor ve kendisine kültürel bir dinamik üretmeye çalışıyor. Yeterince sorunlu olan ulus devlet fikri bir başka problemi de yanına alarak İslam ümmeti için , içinden çıkılmaz sorunlar oluşturuyor.

Geçmişte Lübnan ve Pakistan üzerinden tezgahlanmaya çalışılan mezhep savaşları bölgenin müsait olmaması ulus devletlerin bu mezhebi bölünmüşlükten rahatsız olmalarıyla tutmamıştı. Çünkü ulus devletler aynı ulusun farklı kültürel değerleri ile bir arada olunabileceğine inanıyordu. Yada bu kültürel değerleri bitirerek ulus devletini oluşturmayı hesaplıyordu. Bugün etnik yapının ulus devlet için yeterli olmadığı fark edilince daha küçük fakat her şeyi ile homojen bir ulus devlet anlayışına gidiliyor. Bu homojen yapının etnik ve mezhep üzerine kurgulanmasının daha sağlam olacağı söyleniliyor.

Emperyalizm mezhepçi ulus devletler üreterek bölünmeleri körüklemekte bütünleyici ve kapsayıcı ümmet algısına yeni bölünme sebepleri üretmektedir. Mezhep temelli ulus devlet algısı hiçbir mezhebin çıkarlarına uygun değildir. Hiçbir mezhepte böyle bir bölünmüşlüğü onaylayıcı karakterde olmamalıdır.

Ümmetçi bir zihin dünyası ile ve ümmetin menfaatlerini korumak için hareket edenler bu sorun karşısında diğerlerinden daha büyük hassasiyet göstermelidir. Suriye ve ırak olayları mezhebi bir iç savaşa doğru gidişi itibariyle endişe vericidir. Tarafların her birisini itidalli açıklamalar yapmaya bir çatışmaya sebebiyet verecek veya çatışmayı büyültecek davranışlardan uzak durmaya çağırıyoruz. Hiçbir mezhebi menfaat ümmetin kendisinden daha büyük olamaz.

İçinde bulunduğumuz günler ülkemizde kendisine has yeni bir ulusal kimlik oluşturma projesinin en yoğun uygulandığı günlerdir. `Kutlu Doğum` adı altında yapılan değişik etkinliklerin büyük bir kısmı bir festival havasında geçmektedir. Biz onların kutlamalarına karışmıyoruz. Onlarda bizim inançlarımıza karışmasınlar.

Biz 29 Ekim`i 23 Nisan`ı kameri aylarda kutlamaya kalkışıp o günlerde dini içerikli davranışlarda bulunsak: ulusal egemenlik bayramını rebi-ul evvel ayında yapsak bu laik zevat bize ne der. Bizi bu hususta ne ile itham ederlerse bizde Peygamberimiz (S.A.V)`in doğum gününü şemsi aylarda kutlayanlara aynı tepkiyi veriyoruz. Dinimizin üzerinden çekin ellerinizi. Biz sizin laik günlerinize karışıyor muyuz? Biz sizin resepsiyonlarınıza balolarınıza karışıyor muyuz?

Laik devlet ve onun kurumları dinimize ayar vermekten ve yeni ulusal bir din ve mezhep üretmekten vazgeçsin bizim dinimiz üzerinde oynamalar yapmasın.

Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 295. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah`a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 17 CEMÂZİL-AHIR 1434 27 / 04 / 2013

IRKÇILIK RUH HASTALIĞIDIR, BARIŞ KARŞITLARININ TEDAVİ SÜRECİ BAŞLATILMALIDIR. BASIN AÇIKLAMASI.

Kocaeli İnanç Özgülüğü Platformunun 419.hafta basın açıklaması, barış sürecine karşı çıkan marjinal terörist grupların, protesto adı altında, estirdiği terör eylemleriydi. İşçi Partililerin geçen hafta Başörtüsüne Özgürlük eylemine engel olmaya kalkması ulusal medyada ve bir çok internet sitesinin haberinde yer almıştı. Bu haftaki açıklamada, Atatürkçü teröristlerin Türkiye çapında, Ergenekon örgütünün kışkırtmasıyla akil adamlar heyetinin faaliyetlerine engel olması vardı. Basın açıklamasını, İzmit İnsan hakları parkında, İnsan Hakları Savunucuları Derneği genel başkan yardımcısı Orhangazi ergin yaptı.

BASIN AÇIKLAMSININ TAM METNİ:

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9.YIL, 419.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ- KOCAELİ- TÜRKİYE-
TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI 26/ NİSAN / 2013 CUMA SAAT ( 12.30 ( KOCAELİ- TÜRKİYE )

Değerli halkımız ve basın mensupları. Geçtiğimiz hafta, halk adına konuştuğunu iddia eden, fakat 1 milyon 600 bin kişinin yaşadığı Kocaeli`nde sayıları 100 kişiyi geçmeyen minik bir grubun, protestoyu aşan, adeta terör eylemlerine sahne oldu. Her hafta yapılan “Başörtüsüne Özgürlük” basın açıklamasına engel olma teşebbüsünden, şehrimize halkın görüşlerini almak için gelen akil adamlar heyetinin, toplantı ve esnaf ziyaretini sabote etmeye kadar her türlü kışkırtıcı eylemi yaptılar. Kocaeli`nin medeni halkının görüşlerini yansıtmayan, bu azgın, minik azınlığın, kanun dışı kışkırtıcı eylemlerini şiddetle kınıyoruz. Bunlar halktan kopuk ve artık darbe devrinin kapandığını gören, Ergenekon kalıntılarının, hırçınca son çırpınışlarıdır. Gerek işçi Partisinin, gerek olayları çıkartan marjinal azınlığın aldığı oy oranı ve halkın kaçta kaçını temsil ettiği ortadadır. Bunların aksine yapılan araştırmalarda halkın % 70`i barışı istediğini göstermektedir. Türkiye ve Kocaeli halkı barışa istemektedir. İnanıyoruz ki kalan % 30 luk kesiminde büyük kısmı da anlatılıp ikna edildikten sonra barışı isteyecektir.

Osmanlı bakiyesi elimizde kalan son vatan toprağında, Kemalist devlet eliyle uygulanan zulüm sebebiyle, halk arasında ayrımcılık oluşmuştur. Halkını, ırkçı uygulamalarla birbirine düşüren sistem artık gerçekleri görmek zorundadır. Otuz yılı aşkın bir süredir, Anadolu topraklarında bir çatışma ortamı yaşanmaktadır, bu çatışma ortamında elli bin insanımız hayatını kaybederek ailelerini üzüntü ortamına sürüklemiştir. Anadolu halkı çatışma ortamından bıkmış artık huzur aramaktadır, hükümetin çatışma ortamını sona erdirmek için başlattığı barış girişimleri halkımızın çoğunluğu tarafından kabul görmüş ve çatışma ortamını ortadan kaldırmak için girişimler başlamıştır.

Bu çatışma ortamının ortaya çıkış süreçlerine baktığımız zaman, Anadolu insanının bu çatışma sürecinde bir suçunun olmadığı apaçık ortadadır. Kemalist sistemin, halkı birbirine düşüren ırkçı anlayışı artık ortadan kaldırılmalı ve halkımızın kardeşçe kucaklaşması artık gerçekleşmelidir. Çatışma ortamının ortadan kaldırılması için hükümete cesurca adımlar atmak düşer, halkımızın daha fazla kanının dökülmemesi için gereken neyse yapılmalıdır. Çatışma ortamının ortadan kaldırılması için atılan adımlara Ergenekon çetesinin son kalıntıları, minik azınlık karşı çıkabilir. Sağduyulu insanlarımıza mesele anlatılınca anlayış ile karşılanacaktır. Bunun paniği içinde olan Ergenekon örgütü, Türkiye`nin her yerinde kışkırtmalar yapmakta ve barış sürecinin halka anlatılmasına engel olmaya çalışmaktadır. Çatışma ortamı daha ne kadar devam edecek? Yeteri kadar insanımız hayatını kaybetmedi mi? Bu vampirler daha ne kadar kan akmasını, kaç ocağa ateş düşmesini istiyor? Daha kaç evlat anasız babasız kalacak? Bu anlamsız çatışma ortamı artık son bulmalıdır.

Bu ülkenin halkı, artık Kemalizm`in, ırkçı Türk Milliyetçiliği ilkesi için evlatlarını kurban vermek istemiyor. Barışa kimler karşı? Cumhurla alakası olmayan, sözde Cumhuriyet mitinglerinde boy gösteren, saçları kuaförde yaptırılmış, aşırı süslü bayanlar ve bunların eşleri. Siz hiç tabutların başında, saçları kuaförde yaptırılmış bu insanları ağlarken gördünüz mü? Cenazelerin başına kim var? Başörtülü analar ve eşler, sakallı babalar. Savaşı isteyen Kemalistler, fakat çocuklarını bu anlamsız savaşa kurban verense onlar değil !, gariban halktır! Herkes iyi biliyor ki, çokça vatanseverlik iddiasında olan, gelir düzeyi yüksek, bu Kemalist kesimin çocukları, doğuda, sınır karakollarında askerlik yapmıyor. Bunların çocukları vatanın ya batı !, kısımlarını ya da orduevi !, kesimlerini koruyor. Kemalizm`in tavan yaptığı, Kadıköy, Nişantaşı, Bakırköy, İzmir Alsancak gibi halkın sosyetik ve Kemalist kesiminin çokça yaşadığı yerlerden asker cenazesi çıktığını hiç gördünüz mü?.

Artık Addolunun Müslüman gariban halkı, Türk ırkçılığı için, Irkçı, “kendini herkes Türk bilmelidir” dayatması için çocuklarını kurban vermek istemiyor, bu anlamsız savaşın sürmesini istemiyor. Kendi çocuklarını Kemalist milliyetçi ideolojinin sebep olduğu çatışmaya kurban vermeden! Halkın çocuklarının kanı, tabutları üzerinden vatanseverlik yapanlar! Bu çatışma kışkırtıcılığına ve ırkçı dayatmalara son vermelidirler. Kemalizm`in ırkçı yaklaşımları ve bunun getirdiği çatışma, bu halkın değil sadece onların savaşıdır! Irkçılık tedavi edilmesi gereken bir ruh hastalığıdır. Meydanlarda ırkçı kışkırtmalarla zaman kaybetmek yerine, psikolojik tedavilerini acilen başlatmalı ve halkın yakasından düşmelidirler. . Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 377. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Kimine göre Kürt sorunu, kimine göre güneydoğu sorunu, kimine göre ise terör sorunu. İsmi üzerinde bile uzlaşı sağlanamayan bir sorun. 18. Y.Y avrupasının hastalıklı zihinlerinin ürünü olan ve özellikle İslam toplumlarının iliklerine kadar enjekte edilmiş bulunan etnik milliyetçilik hastalığı maalesef hala toplumumuzun gündemini işgal ediyor ve canlarımızı yakıyor. Ulusal sınırlarını kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmalar ve birlikler vasıtası ile kaldırmaya çalışan batılı zihniyet, yaşadığımız coğrafyada farklılıklarımızı ayrışma nedeni kılıyor. Özellikle kişisel hırs ve çıkarları uğruna toplumu kutuplaştıran yerli siyasi ve bürokratik oligarşi ile yerli medya ve sermaye ortaya koymuş oldukları eylem ve ürünlerle bu topraklarda batılı zihniyetin taşeronluğu rolünü üstlenmişlerdir. Binlerce yıldır farklı etnik köken ve dile sahip olmamıza rağmen bizleri kardeş kılan İslamın; batının ve taşeronlarının hedef tahtasında en ön sırada yer alıyor olması asıl niyeti ortaya koyan ve düşünülmesi gereken bir durum arz etmektedir. 90 yıldır süren ve etnik bir unsuru öne çıkararak diğerlerini baskı altına alan ve yok sayan devlet politikası artık iflas etmiştir. Bu süreçte etki doğal sonuç olarak tepkiyi doğurmuştur. Şiddet beraberinde şiddeti getirmiştir. Etnik kimliğine bakılmaksızın onbinlerce insanımız canını yitirmiş, sakat kalmış, milyarlarca lira zarar edilmiş ve sorun daha da içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Sıkılan her bir kurşun, yitirilen her bir can bizi birbirimize daha çok öteki kılıyor. Sorunun temelinde seküler mantığa sahip laik, etnik milliyetçi devlet yapılanması vardır. Bu düşünce devam ettiği müddetçe etnik temelli sorunlar hiç bitmeyecektir. Bizler diyoruz ki; islamın kuşatıcı ve eşit kılıcı kardeşlik olgusu hayata geçirilmeli ve adalet eksenli bir yönetim oluşturulmalıdır. Aksi takdirde çözüm adına üretilecek şeyler noktasal, anlık çözümler olmanın ötesine geçmeyecektir. Çözüm süreci olarak adlandırılan ve PKK`nın sınır ötesine çekilmesi aşamasına kadar gelinen süreç ülke gündemini yoğun bir şekilde meşgul etmektedir. Kısıtlamaların ve yasakların hiçbir sonuç vermediğini, sorunu çözümsüzleştirmekten başka bir işe yaramadığını yaşanmışlıklardan öğrendik. Toplumsal kamplaşmayı körükleyen kısıtlamalar beraberinde anarşiyi getiriyor, cumhuriyet döneminin tekerrür eden tarihi bunu gösteriyor. Kürt sorunu başlangıcından itibaren yasaklar ve kısıtlamalar ile semirmiş bir sorundur. Çözüm süreci içerisinde yapılan çalışmalar şeffaf bir şekilde yürütülmeli ve toplum yeterince bilgilendirilerek yeni kamplaşmaların önünde geçilmelidir. Kaygan bir zeminde yürütülen çalışmaları sabote etmeye çalışacak girişimler için yeterli tedbirler alınmalıdır. Bu süreçte özellikle MHP ve CHP`nin ortaya koyduğu tavır oldukça kaygı vericidir. Akan kan ve gözyaşından çıkar sağlama fırsatçılığı yerine bu ülke halklarının kardeşliği adına yeni söylem ve eylemler geliştirmenin bu ülkenin yararına olacağı unutulmamalıdır. Bizlere göre çözüm sürecinde atılan adımlar yetersiz olmakla birlikte özellikle kardeşkanının akmasına engel teşkil edebilecek olması sebebi ile desteklenmesi gereken bir süreçtir. Toplumun önünde giden insanların aklı selim davranmaları ve kullandıkları dil ve üslubu yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Suriye`de akan kan durmuyor. BM adeta dalga geçercesine ve ülkedeki kamplaşmanın daha derin hale gelmesini beklermişçesine sözde barış için yeni yol haritaları oluşturmakta ve ateşkes için yeni tarihler belirlemektedir. Bütün dünyanın gözleri önünde cereyan eden katliamlara rağmen ciddi bir yaptırımın yapılmıyor oluşu bu katliamların tek müsebbibinin Esed rejimi olmadığının aksine küresel komplocuların parmağının bu işin içinde olduğunun göstergesidir. Suriye üzerinden bütün bölgeyi ateşe atacak büyük bir komplo üretilmektedir. Bu durum karşısında gözlerini ve kulaklarını kapayan herkes şunu bilmelidir ki ateş sizlerinde kapısını çalacaktır.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU