Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, kongre öncesinde kentte bulunan ulusal ve yerel basın mensupları ile sabah kahvaltısında bir araya geldi.

Parti olarak seçimlere hazır olduklarını belirten Karamollaoğlu, salgın nedeniyle yapamadıkları kongreleri tamamlamak için çalışmalara hız verdiklerini ifade etti.

Burada gazetecilerin sorduğu soruları cevaplayan Karamollaoğlu, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik sorunlara da dikkat çekti.

 

"Özgül ağırlığı fiziki ağırlığa çevirmek için çaba gösteriyoruz"

Türkiye genelinde salgın nedeniyle geciken kongrelerini tamamlamak için çalıştıklarını belirten Karamollaoğlu, "Bugün Şanlıurfa'mızdayız. Allah nasip ederse kongremizi yapacağız. İnşallah bu kongre bizi seçime taşıyacak kongre olacaktır. Türkiye'nin dört bir tarafında pandemi nedeniyle gecikmiş olan kongrelerimizi tamamlamak için arkadaşlarımız çalışma içerisindedir. İnşallah ocak ayına kadar bu çalışmalar tamamlanmış olur. Zaten büyük bir kesim tamamlandı. Urfa'mız, Türkiye'mizin önemli bir parçası, önemli bir ili… Elbette Türkiye'de meydana gelen hadiselerin benzeri burada da meydana geliyor. Ekonomik sıkıntı burada da hissediliyor. Özellikle de bir tarım ili olarak burada çekilen sıkıntılar, tam olarak hissediliyor kanaatindeyim. Allah nasip ederse bu seçimlere bütün gücümüzle hazırlanıyoruz. Bizim için söylenen bir kanaat var. Bizim için 'Özgül ağırlığınız çok fazla' deniliyor. Bundan memnuniyet duyuyoruz; ama şimdi biz teşkilatlarımızın yeniden canlanması, ayağa kalkması için gösterdiğimiz çabayla da biz bu özgül ağırlığı fiziki ağırlığa çevirmek için çaba gösteriyoruz. İnşallah bundan sonra seçime kadar yapılacak olan çalışmalarla öyle ümit ediyorum ki çok başarılı bir netice elde edeceğiz. Ülkemizin problemlerini de böyle çok uzun sürmeyen bir dönemde mutlaka halledeceğiz." diye konuştu.

 

"Metal yorgunluk çok tehlikeli bir yorgunluktur"

Ak Parti'nin bu haliyle ülkenin sorunlarını çözemeyeceğini ifade eden Karamollaoğlu,"Türkiye'deki problemleri ilk defa yaşamıyoruz. Elbette bir partinin 19 yıl iktidarda kaldıktan sonra geldiği nokta bu olmamalıydı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın önceden ifade ettiği gibi bir metal yoğunluk var. Mühendisler bilir, metal yorgunluk çok tehlikeli bir yorgunluktur. Bir metal üzerine düşen görevi yaparken yorulursa bir daha iflah olmaz, yük taşıyamaz. O metalın mutlaka eritilerek yeniden dökülmesi icap eder. Üzülerek ifade ediyorum, bu metal yorgunluğuyla da iktidarın ülkemizin problemlerini çözebileceği ihtimalini görmüyorum. İktidarın bir metal yorgunluğu vardı bu iş göremezliği ifade ediyordu. Bir de baktığı halde görmeme sıkıntısı var. Problemlerin farkına vardığını zannedersiniz ama aslında problemlerin farkına varmaz; çünkü farklı bir şekilde bilgilendiriliyorlar. Üstelik bugünkü sistemde zaten bir kişi bütün meselelerde söz sahibi olduğu için bu sistemde kendi içinde kendini düzeltme mekanizması yok. Bunun için bir çaba sarf ediliyor ama bu çaba için uygulanan üslubu çok yanlış bulduğumu ifade etmek isterim. Kendilerinin dışında vatansever kimse yokmuş, kendilerinin dışında herkes hainmiş gibi en ağır ifadelerle parti, parti başkanları ve parti temsilcileri rencide ediliyor. Ülkemizin şartlarını bu şekilde değiştirmeye kalkarsanız bundan kimseye fayda gelmez. Zaten bakıp da görememe bundan kaynaklanıyor." şeklinde konuştu.

 

"Tohum, gübre, mazot ve ilaç pahalı"

Türkiye'nin tarım politikasını "felaket" olarak yorumlayan Karamollaoğlu, "Türkiye'de ekilebilir tarım arazilerinin yüzde 10'dan fazlası ekilip biçilmiyor, boş duruyor. Hâlbuki oradan ürün alsanız ya bir ithalatınızın yerine yeni bir ürün ikame edeceksiniz ya da ihracat yapacaksınız. Ziraat ve tarımla uğraşanlar tahminlerin tam tersine kendi geçimlerini sağlamakta zorluk çekiyorlar. Zarar ediyorlar. Çünkü girdilerin fiyatları yüksek... Satış fiyatlarıyla kıyas kabul edilemeyecek kadar yüksektir. Tohum, gübre, mazot ve ilaç pahalı… Sulama kanalları tamamlanmamış birçok bölge var. Su, tarımın ana girdilerinden birisidir. Kanalları tamamlamazsanız derin kuyuya dönüyorsunuz. Derin kuyudan su çekeceksiniz; bu seferde karşınıza elektrik dağıtım şirketi çıkıyor. Elektrik fiyatları aldı başını gidiyor. Gariplik şurada; siz devletsiniz, devlet olarak kayıp ve kaçak varsa bunu önlemek sizin sorumluluğunuzdadır. Devlet 'ben bunu bulamıyorum' diyor. O zaman işletmeyi alan elektrik dağıtım şirketleri 'ben bunu cebimden karşılayamam' diyor. Parayı ödeyenlerin sırtına bindiriliyor. Adam kendi elektrik fiyatını ödüyor; diyorlar ki 'bu yetmez, bir de benim yakalayıp alamadığım elektrik parası var. Bunu da senden alacağım.' El insaf! Elektrik dağıtım şirketleri şu anda üreticilerin omuzlarına yük olarak bindirdiği fiyat buradan kaynaklanıyor. Hâlbuki elektriğe ihtiyaç bile olmamalıydı."dedi.

 

"19 yılda AK Parti iktidarı döneminde sulama kanallarının tamamı bitirilebilirdi"

GAP'ın tamamlanamamasını eleştiren Karamollaoğlu, "GAP Bölgesi, Recai Abimiz zamanında 1950'lerde başlayan bir projeydi; sonra Özal tarafından yeniden ele alındı. Demirel tarafından daha öncede gündeme geldiği bir projeydi. Bu yaklaşımın iki tarafı vardı. O günkü fiyatta 32 milyon Dolara mal oluyordu. 32 milyon Doların yarısı barajlara, elektrik üretimine; yarısı da sulamaya gidecekti. Elektrik üretimini bitirdiler; tarımda bir arpa boyu yol gidemiyorlar. Tarımda yapacağın iş, barajlardan aldığın suyu arazinin başına kadar taşımakla olur. Bunu beceremediler. Halbuki tamamlanmış olsaydı şu anda bizim verimliliğimiz çok ciddi manada artacak ve fiyatlarda bu seviyeye çıkmayacaktı. Bunun için elektrik dağıtım şirketinin uyguladığı fiyatlardaki 'kayıp kaçak' denilen bölüm, akla ziyan bir bölümdür. Devlet 'ben bunu beceremiyorum, toplayamıyorum' diyor. Elektrik dağıtım şirketi de 'o zaman ben de bunu bana ödeme yapan, ciddi manada katkı sağlayanlardan alacağım' diyor. Bu sefer de kavga çıkıyor. Bu mantıkla da bu iş çözülmez. Bu kadar zaman oldu, 19 yılda AK Parti iktidarı döneminde sulama kanallarının tamamı bitirilebilirdi. Başlamışlar bazı yerlerde şahit olmadım veya görmedim ama söylentilere şahit oldum. Mutlaka artık suyun kapalı borular içerisinde taşınması lazım. Yoksa buharlaşmayla taşıdığınız suyun yarısından fazlası gidiyor; tekrar bir sürü masraf gerektiriyor." şeklinde konuştu.

 

"İçerisine düştüğümüz problem iktidarda bulunan partinin kendi beceriksizliğinden kaynaklanıyor"

Ülkenin içerisine düştüğü ekonomik buhranı değerlendiren Karamollaoğlu, "Siyasiler genelde kendi hatalarının üstünü örtmek için bahane ararlar, olmazsa uydururlar. Şu anda dış mihraklara bunu yüklemek, biraz bu arayışın bir neticesidir. Ancak; 'dış mihraklar diye bir mihrak yok bunlarda aslında Türkiye'yi severler' diye bir düşüncem de yok. Kesinlikle dışarıda bazı mihraklar var ki Türkiye'yi bir kaşık suda boğmak mümkün olsa boğarlar. Bunu da iktidar görecek ve tedbirini alacak. Bunu mutlaka görmek icap eder. Türkiye Ortadoğu'da en stratejik konumda bulunan ülkedir. Haritaya bir bakın bizim gibi bir ülke yok. Afrika, Avrupa ve Asya'nın tam ortasında bulunuyor. Üç tarafımız denizlerle çevrilidir. Dünyaya hâkim olmak isteyen güçler, böyle bir ülkenin hiçbir zaman güçlü bir hale gelmesini istemezler. Erbakan Hoca, siyasi hayata atılırken bir numaralı mesele olarak ahlaki ve manevi değerlerin ihyasını ve arkasından kalkınma hamlelerini öne sürdü. Çünkü siz kalkınma hamlesine başladığınız zaman başımıza çuvallanacaklar, orada direnç göstermek ahlaki ve manevi değerleriniz yüksekse olur. Yoksa pes edersiniz. Her şeyimizi biz imal edebilmeliyiz. Dış mihrakların, Türkiye'yi sadece bugün değil dün de zayıflatabilmek için bir sürü planı vardı. Ekonomik planda bunlardan birisidir. Ama bugün içerisine düştüğümüz problem iktidarda bulunan partinin kendi beceriksizliğinden kaynaklanıyor. Onun için 'iktidarın hiçbir kabahati yok, dış mihraklar bizi bu hale soktu' demek bir acziyet ifadesidir. Onlar bizi bu hale sokmuş olsalar bile biz, kendi gücümüzle bu problemlerin üstesinden gelmeliyiz. Başka bir yerden yardım isteyip de onların yardımıyla bizim üzerimize çullananlardan kurtulamayız, biz güçleneceğiz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)