Conkbayır Mahallesinde oturan 6 çocuklu Sabahat (36) ve Kazım Tunç (36) çifti, 15 yıl önce baş ağrısı ve halsizlik şikayetiyle hastaneye kaldırdığı 3 yaşındaki kızları Gülcan'dan aldıkları haberle yıkıldı.

Çocuk Hematolojisi bölümüne yönlendirilen ve tetkikler sonucu beyinde tümör teşhisi konulan Gülcan, tedaviye sonuç vermeyince 2007'de vefat etti.

Aile, 2016'da 14 yaşındaki Fırat'ı ve geçen yılın Ramazan ayında da 11 yaşındaki Gülbahar'ı da aynı hastalıktan kaybetti.

 

Üç çocuğunu toprağa veren çift, aynı belirtileri gösteren ailenin en küçüğü Melek'i yaşatmak için Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurdu.

Çocuk Hematoloji Bölümünde genetik testi yapılan ve kontrol altında tutulan Fatıma Melek'in de beyninde tümör olduğu tespit edildi. Tunç ailesi, diğer çocuklarında olduğu dibi tümörün kansere dönüşebileceğini, bu nedenle yurt dışında tedavisinin yapılmasını istiyor.

"Melek'imi de 3 çocuğum gibi kaybetmek istemiyorum"

Sabahat Tunç

14 yılda bir annenin yaşayabileceği en büyük acıyı çektiğini söyleyen anne Sabahat Tunç, kızını yaşatmak için yetkililerden destek beklediğini belirterek şöyle konuştu:

3 çocuğumu kanserden kaybettim, Fatma Melek de aynı risk altında ve ben onu kaybetmek istemiyorum. Cumhurbaşkanımız, Sağlık Bakanımız, Valimiz ve bütün yetkililerden, hayırsever iş adamlarından destek bekliyorum. Doktorlar, 'Bu hastalığın yurt dışında tedavisi var, tedavi gören iki kardeşin iyileşti.' diyorlar. Benim kızım da yurt dışına gitsin ve tümör kansere dönüşmeden tedavi görsün. Tek isteğim Meleğin bu dünyada bana sağlıklı olarak kalmasıdır. Ben doktora ne yapmamız gerektiğini sordum doktor bana, 'Burada hiçbir şey yapamayız, Melek'in hem beyninde hem de bağırsakta iki farklı kanser çıkıyor.' cevabını verdi. Melek'in durumunu Amerika ve İngiltere'de bulunan doktorlara gönderdiler doktorlar, 'çocuğu görelim' demişler. Ama benim kızımı yurtdışına gönderecek imkânım yok.

"Yıllarca yoğun bakım köşelerinde çocuklarımın iyileşmesini bekledim"

Beyinde tümör teşhisi konulan Gülcan, tedaviye sonuç vermeyince 2007'de vefat ettiğini, 2016'da 14 yaşındaki Fırat'ı ve geçtiğimiz yılda da 11 yaşındaki Gülbahar'ı kaybettiğini dile getiren Tunç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Şu an benim bütün psikolojim bozulmuş, yaşayan bir ölü gibiyim. Çocuğunu kaybetme endişesi bir anne için kolay mı? Yıllarca yoğun bakım köşelerinde çocuklarımın iyileşmesini bekledim, bu çok zor. Tam 10 senedir hastaneden çıkmadım. En son geçen Ramazan ayında Gülbahar'ı kaybettim. Bir kızım 4 yıl, oğlum 9 ay tedavi gördü, diğer kızım ise ameliyat masasında öldü. 7 yıldır Ankara'ya gidiyorum. Orada ev tuttum ama imkânım olmadığı için geri geldim. Hastanenin bütün ilaçları bedava ama sonuç olarak aldığımız ilaçların farkını veriyoruz. Çocuklarımın aldığı tedavi ciltlerini yakıyordu. Özel hasta oldukları için kremleri almamız gerekiyordu, bir kremin fiyatı 250-350 liraydı, yetişemiyordum. En son Gülbahar'a da kanser teşhisi konulduğunda Melek'e 6 aylık hamileydim. Doktorlar bunu karnında sonlandıralım dediler ama 6 aylık bebeğe ben nasıl kıyabilirdim? Çok zor…

"Aynı acıya dayanacak gücüm kalmadı"

Kazım Tunç

3 çocuğunu kanser tedavisi sırasında kaybettiğini ama Melek'i de kaybetmek istemediğini dile getiren baba Kazım Tunç, bu acının çok zor olduğunu ve yüreğinin aynı acıya dayanacak gücünün kalmadığını, tek isteğinin Melek'in yaşaması olduğunu ifade etti.

Öte yandan çocuklarının tedavisiyle ilgilendiği için 8 yıldır hiçbir işe yerleşemediğini dile getiren Tunç, işsiz olduğunu, günübirlik inşaat işi çıktığında çalıştığını belirtti. (İLKHA)