Bereketli toprakları ve yüksek ürün verimliliğiyle ülkenin birçok gıda ürününü karşılayan Mezopotamya topraklarında çiftçilik yapmak gün geçtikçe zorlaşıyor.

Girdi maliyetleri, üst üste gelen zamlar derken çiftçi ekim yapmaktan vazgeçmeye başladı. Bu durum Kızıltepe Hububat Merkezinde gözle görülür seviyede. Mısır sezonu olduğu halde dopdolu olması gereken yerde şimdilerde kimse bulunmuyor.

 

Böyle gitmesi halinde nsanların gıda temininden dolayı sıkıntı çekebileceklerini söyleyen Öter, yetkililerden çözüm beklediklerini söyledi.

"Tek mesleği çiftçilik olan kimseler son zamanlarda çiftçiliği bırakmak zorunda kalıyor"

Çiftçinin ülkeyi besleyen kişiler olduğunu belirten Öter, "Kısaca çiftçinin tanımlamasını yapalım. Çiftçi bu ülke insanını, etinden sütünden istifade ettiğimiz hayvanları besleyendir. Maalesef bugün çiftçilik can çekişiyor. Dünyanın en kaliteli topraklarına, suyuna sahip olan ve Cenab-ı Allah'ın lütuf ve keremiyle bize bahşettiği Mezopotamya ve Anadolu toprakları varken biz neden yabancı çiftçinin ayağına gidelim. Böyle giderse insanlarımız gıda temininden dolayı yoksulluk ve sıkıntı çekecekler." dedi.

Öter, "Hububat sektörünün bileşenleri olarak bunu defalarca dile getirdik. Maalesef ahtapot gibi olan faiz lobisi, ithalat lobisi gibi aynı kanallardan beslenenler zengin olsun diye bu ülkede cefayla, emekle, çoluk çocuğuyla tek mesleği çiftçilik olan kimseler son zamanlarda çiftçiliği bırakmak zorunda kalıyor. Çünkü çiftçiliğin girdi maliyetleri kurtarmamanın ötesinde, iflasa götürüyor. Çiftçiler 'ekmezsem en azından borçlu kalmam' düşüncesiyle hareket etmeye başladı. Bugün gübre geçen seneye göre yüzde 180 arttı. 4 bin 700 olan gübre şu an 12 bin TL, o da karaborsada. Artık neredeyse bir litre mazot bir dolar olacak. Şu an bu durumda ülke ekonomisi kaybediyor." ifadelerini kullandı.

İnsanların hiçbir şey olmasa bile ekmeksiz kalamayacaklarını söyleyen Öter şunları söyledi:

Bir takım elbiseyle yamalayarak 4-5 yıl idare edebilirim, araç kullanmayabilirim ama ekmek olmadığı zaman kimse beni, seni, sizi tutamaz. Ekmek Allah'ın verdiği canı yaşatan gıdadır. Defalarca yetkililere çağrıda bulunduk, Allah rızası için çiftçilik müessesesine acil bir şekilde el atılsın. Uzmanlar sahaya insin, bu ülke insanının sofrasına gelen gıda için çiftçinin durumunu sormaya, görmeye gelsinler.

"Dünya ülkeleri için gıda sektörü birinci strateji haline gelmiştir"

Dünya ülkelerinin gıda üretimini birinci derece öncelik haline getirdiğini söyleyen Öter, "Özellikle salgından sonra dünya ülkeleri için gıda sektörü birinci strateji haline gelmiştir. Kimi ülkeler için öncelik eğitimdir, kimisi için silah, kimisi için teknoloji ama şu an herkes gıda diyor. Rusya yılda 85 ile 90 milyon ton arasında buğday üretir. Bunun 35 milyonu kendi halkına geriye kalanıysa satardı, artık kimse temel gıda maddesini satmıyor. Tarım Bakanlığımız yurt dışından 5 bin TL'ye mısır alıyor, burada görev zararı göstererek 3 bin TL'ye besicilere veriyor. Çünkü böyle yapmazsa üretim olmaz, yumurta olmaz, et olmaz. Milli ekonomiden görev zararı gösterdiğiniz o paranın 4'te 1'ini çiftçilere mazot, gübre, ilaç, elektrik, tohum gibi girdi maliyeti olarak destek gösterirseniz sorunlar çözümlenir." diye konuştu.

"Bu sene çiftçimiz, Mardin'in 3 katı olan Konya toprağından daha fazla rekolte elde etti"

Öter, "Elektrik artık çiftçinin canını yakıyor. Bu sene bölge çiftçimiz Mardin'in 3 buçuk katı olan Konya toprağından daha fazla rekolte elde etti. Burada da İç Anadolu'da da kuraklık oldu. İki taraf da kuyulardan sulama yapıyor ama topraklarımız o kadar verimli ki yılda 2 ürün elde ediliyor. Orada dönümünden 200-250 kilo elde edilirken buradan 700 ile 900 kilo arası elde ediliyor. Burada üretilen ürün fabrikalarda işleniyor ve Türkiye'nin dört bir tarafına dağılıyor. Yani çiftçi ülkeyi besliyor. Biz dünyanın en büyük 2 nehri olan Dicle ve Fırat'ın ortasında olmamıza rağmen hâlâ elektrikle kuyulardan su çekiyoruz. 47 sene önce GAP projesinin temeli atıldı ama maalesef hâlâ tamamlanmadı. Ve çiftçi o elektriği kullandığı zaman ürünün tamamını da satsa kar edemiyor." şeklinde konuştu.

"Mardin çiftçisi diğer illere nazaran 10 kat ödeme yapıyor"

Bölgede çiftçileri en çok zorlayan maliyetin elektrik olduğunu dile getiren Öter, "Şu an bölgemizde elektrikle sulama yapan tüm çiftçilerin borcu var. Ödemiyor değil ödeyemiyor. Elektrik şirketiyse elektriği parayla alıp sattığı için parasını alamadığı ürünü kesiyor. Elektriği özelleştirip bu duruma getiren kim? Hükümetimiz. Çiftçinin iflasa sürüklenmesine neden olan düzenlemeleri yapan kim? Hükümetimiz. Bunu düzeltecek olan kim? Hükümetimiz. 6 ilimize elektrik dağıtımı yapan Dicle Elektrik (DEDAŞ) 2 milyara yakın alacağı olduğunu söylüyor ve bunun 1,4 milyarı Mardin çiftçisine ait. Çiftçinin bunu ödeyebilmesi için araziyi bile satması gerekiyor. Bazı basın yayın organlarıysa 'bunlar kaçak elektriğe alışmışlar' gibi sözlerle bölge insanımıza, cefakâr çiftçimize bilerek veya bilmeyerek hakaret ediyorlar." dedi.

Öter, "Bugün Çukurova'da mısır ekene 1 kuruş, burada mısır ekene 10 kuruş geliyor. Yani Mardin çiftçisi 10 kat ödeme yapmak zorunda kalıyor. Neden? Çünkü orada Seyhan Barajı var. Oysa Fırat ve Dicle nehri Seyhan'ın birkaç katı büyüklüğünde." dedi.

"Gaziantep mercimek fabrikalarıyla doluydu, 3-4 tanesi dışında hepsi hurdaya döndü"

Dünyaca ünlü tescillenmiş kırımızı mercimeğin bitme durumuna geldiğini söyleyen Öter, "Dünyada marka olduğumuz kırmızı mercimek bitti bitiyor. İnsanlarımız dağlık bölgelerde hayvancılık yapar, diğer ülkelere Kurban Bayramı'nda canlı hayvan-kurbanlık gönderirlerdi. Bugün ülkenin herhangi bir yerinde bir markette dolabı açıp etin üzerine baktığınızda Brezilya ve Sırbistan'ın angus ve bufalo etlerini görürsünüz. Yani daha önce bizim üretip dışarıya sattığımız ürünleri bugün biz dışardan almaya başladık. Hal böyleyken dolar krizi de olur. Ama biz satıp dışardan döviz getirseydik o zaman farklı şeyler konuşuyor olurduk. Bu bahsettiklerimiz iddia veya söylem değil çünkü daha önce yaptık." ifadelerini kullandı.

Öter, "Gaziantep mercimek fabrikalarıyla doluydu. Bugün 3-4 tane kaldı, gerisi hepsi hurdaya döndü. Çünkü biz 80'li yıllarda Kanada'ya mercimek satarken şimdi onlardan alıyoruz. Şu an dünyanın bir numaralı ithalatçısı konumuna geldik. Kaç tane tanıdık çiftçi varsa onlara '2'nci ürünü ekecek misiniz?' diye soruyorum, 'ekmeyeceğim, tohum alamam' diyor. Eğer 90'lı yıllarda güvenlik gerekçesiyle köylülerimiz köylerinden çıkmayıp korunsalardı bugün ne et ne süt ne de buğday gibi ürünleri yurt dışından alırdık. Bu köylü halimizle tarım sektörünün bir bileşeni olarak bunların farkındaysak, dünyayı okuyan bu kadar uzmanımız var, bunların farkında değil midir?" dedi.

"Tarımın tekrar cazibeli hale gelmesi için bu konuyla ilgili seferberlik ilan edilmeli"

Yetkililerin derhal harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Öter, şunları söyledi:

"Geçen sene kurak geçti, birkaç gün sonra aralık ayına gireceğiz buraların yağmurdan sel olması gerekirken 2 yıldır kurak geçiyor. Çiftçi mecburen kuyulardan elektrikle su alacak. Tarım sektöründe çalışan Orta Doğunun en büyük hububat merkezinin başkanıyım, bu vahim durumu görüyoruz ve hükümete sesleniyoruz. Tarımın tekrar cazibeli hale gelmesi için bu konuyla ilgili seferberlik ilan edilmeli. Vicdanlı ve vatansever olan, işinin ehli insanlar sahaya gelsinler ve durumu burada gözetlesinler, empati kursunlar. Gerekirse çiftçiye mazotu bedavaya versinler. En azından elektrik ve mazottan vergiyi indirebilirler. Maalesef bugüne kadar çağrılarımız sonuçsuz kaldı. Ama inanıyorum ki özellikle bu dolar krizinden sonra Hükümet de tarım ve hayvancılığın tekrar üretime geçip gelişim göstermesi için gerekli adımları atacaktır. Aksi halde ülkede zarar görür, hükümet de bunun vebalini ödeyemez. Çiftçi deyip geçmeyelim." (İLKHA)