Hatırlayalım helalleşme bahsi Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu sözleri ile başlamıştı:

“Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemeyeceğimizi artık biliyoruz. Onun için artık helalleşme zamanıdır. Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım, şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum

Bu cümlelerden sonra Kemalistler ve iktidar yanlıları Kılıçdaroğlunu eleştirmeye başladı.

Kemalistler resmi tarihle hesaplaşılması korkusuna bürünmüştü.

Öyle ya Canan Kaftancıoğlu Mustafa Kemal’den hazzetmeyen biriydi. Kılıçdaroğlu, “Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar” diyordu.

Korkulmayacak gibi değildi elbette...

İktidar yanlısı yazarlar ise bu cümlelerin üzerine gidip örnek olay isteyeceğine “partiniz hangi konularda derin yaralar açtı” şeklinde sorup meseleyi deşeceğine Kılıçdaroğlu’nun samimi olmadığı söylemi üzerinden meseleyi manipüle etti.

Oysa Kemal Bey farkında olmadan iktidara gollük bir pas vermişti.

Kemalizm ile hesaplaşmak adına bundan daha güzel bir pas olamazdı ama iktidar medyası ve politikacıları (zaten uzun süredir formsuzlar) savunma duygusu ile meseleye daldılar ve bu tarihi pası kaçırdılar.

Bu iddialı söylemin nereye varabileceğini, olası sonuçlarını kestiremediklerinden topu dar alana hapsedip “HDP ile arana mesafe koyacak mısın” cümlecikleri ile zevahiri kurtarmaya çalıştılar.

Oysa geçmişin yaralarından bahsedilmeliydi.

Şeyh Said kıyamı sonrasında darağacında katledilen kişilerin mezar yerinin olmaması normal mi?

Velev ki devlete göre suç işlemiş olsalar bile devletin cesetlere el koyma yetkisi olabilir mi?

Üstada Bediüzzaman’ın kabri neden yoktu?

Sonra İskilipli Atıf Hoca niçin asılmıştı?

Ya Erzurum’lu Şalcı Şöhret Bacı

İstiklal mahkemeleri için de hatta DGM'ler için de helalleşmek gerekecekti.

“Sanığın asılmasına bilahare şahitlerin dinlenilmesine”

Ayrıca bu ülkede insanlara yıllarca Türkçe ezan okutma ve dinletme zulmü bir helalleşme konusu olabilirdi elbette.

Sonra bir halkın bir gecede cahil bırakılması basit bir mesele miydi? Helalleşelim elbette...

Ama Helalleşmenin şartı var.

Siz (kurumsal olarak) günahlarınızı ortaya dökeceksiniz halk da inandıysa helalleşir ya da helalleşmez…

Ama önce neyi helal edeceğimizi bilmemiz gerekemez mi?

İşte Kılıçdaroğlu’nun verdiği gollük pası iktidar medyası beceriksizce taca atınca gündem değişti.

Zira CHP’nin içi kaynıyordu.

Kılıçdaroğlu’nun helallaşme talebi parti içindeki Kemalistleri derinden üzmüştü.

Onlara göre CHP’nin tarihindeki tek helalleşme noktası Varlık Vergisi meselesi idi.

Zira CHP'nin 1950'den bu yana hepi topu 10 yıl iktidar olduğunu bunun da önemli bir kısmında zaten koalisyonun küçük ortağı olduğunu iddia ettiler.

Öyle ya... Bu halk CHP'nin bürokratik Cumhuriyetinin ne olduğunu bilmez değil mi?

Devletin tüm kurumlarının son bir kaç yıla kadar CHP'liler tarafından yönetildiğini bu halk bilmez sanırsınız değil mi..

Neyse biz CHP'nin tek günahına! Varlık  Vergisine gelelim.

Neydi Varlık Vergisi?

Hitler Almanya'sına öykünen CHP'lilerin gayri Müslimlerin mallarına el koyması anlamına gelen bir vergi idi.

Hakikaten büyük zulümdü bazı Rumlar bu vergiyi veremedikleri için kamplarda çalıştırılmıştı, kimileri burada hayatını kaybetmişti.

Evet Kemalistlere göre partinin tek kabahati buydu

Bundan dolayı Kılıçdaroğlu’na yüklendiler

Şeyh Said ile mi helalleşeceğiz dediler?

Başka örnekler verdiler.

Ve sonrasında Kılıçdaroğlu müthiş bir el çabukluğu ile aslında CHP’nin günahları ile hesaplaşması olan konuyu iktidarın günahları ile hesaplaşması meselesine dönüştürdü.

Bakınız sayın Kılıçdaroğlu helalleşme konusunu niçin açtığı ile ilgili soruya ne diyor

"Fay hatları üzerinde siyaset yapıyorlar. Gerginliklerden, kutuplaşmalardan çoğunluk desteği sağlayıp iktidarda kalmaya çalışıyorlar. Bu siyaset tarzı ortadan kalkmalı. Bu amaçla fay hatlarını ortadan kaldırmak istiyorum"

Yani aslında amacı AK Parti'nin bölen ayrıştıran politikaları ile hesaplaşmakmış.

İktidar yanlısı yazarı çizeri Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısına ciddi bir destek verseydi belki de Kemalizm'in günahlarını konuşuyor olacaktık

Ama öngörüsüzlük süreci tam tersi bir istikamete soktu.

Peki, Kılıçdaroğlu helalleşmeden bahsederken samimi midir diye sorulacak olursa  Deniz Baykal çarşaf açılımında ne kadar samimi ise Kılıçdaroğlu da o kadar samimidir deriz