Doğru-Köşe

Dünkü kabine toplantısının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı, seçimlerin 2023 yılında, vaktinde yapılacağını söylese de Ankara kulisleri pek de öyle demiyor.

Yine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, yaptığı basın açıklamasında seçimlerin 18 Haziran 2023’te yapılacağını üzerine basarak söylüyor ama bunun öyle olacağı hala kesin değil.

Hükümet ve Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaları dikkate alsak dahi seçim kararını verecek asıl kişinin Devlet Bahçeli olduğunu unutmamak gerek.

AK Parti ve MHP arasındaki zorunlu ittifakın çatırdadığı Ankara’dan duyulur hale geldi. Bu çatlığın içinden çıkacak sesle Türkiye kendisini bir anda seçim arenasında bulsa hiç şaşırmam. Ak parti ve MHP oylarının giderek düştüğünü gösteren son anketler seçimin kapıda olduğunun sinyalini veriyor.

Helalleşme ve birbirlerini affetme yarışına giren siyasi partilerin yaptıkları hazırlıklar AK Parti’nin icraatlarından rahatsız olanları kendi saflarına katma çabaları işe yarıyor gibi...

Kararsızların oylarına talip olan siyasi partiler onları kazanmak için kollarını sıvadılar.

Hükümet ve MHP’nin ise bu durumda kendilerini kurtarmak için yeni bir arayışa girmeyeceklerinin garantisi yok.

Siyasi partilerin ittifakı çıkar ve menfaat üzerine kurulmuş çıkar ilişkisinden başka bir şey değildir. Çıkarının erken seçimde olduğunu düşünen MHP’nin kimi kurmayları düşen oylarını tekrar yükseltmek için muhalefette kalmanın daha doğru olduğunu düşünüyorlar. Şimdilik azınlıkta olan bu kurmayların sayısı çoğaldığı takdirde bir gece yarısı Devlet Bahçeli’nin seçim tarihini açıklaması an meselesi gibi görünüyor.

AK Parti kaybedeceği bir yarışa girmek istemese de muhalefetin baskısı ve MHP’nin rahatsızlığı yüzünden mecburi bir yola girebilir. Cumhur İttifakı’nın her ne kadar güçlü olduğu vurgusu yapılsa da bu ittifakın bağlı olduğu ipin ancak örümcek ağı kadar sağlam olduğu Ankara kulislerinde yapılan tartışmalarda ortaya çıkıyor.

Birbirlerine mecbur olan iki siyasi partinin çıkarları çatıştığı anda alınacak olan seçim kararına götürebilir.

Peki, Türkiye olarak seçime hazır mıyız? Bu sorunun cevabını ekonomistler “Hayır” olarak yanıtlasa da siyasetçiler, özellikle de muhalefet “Evet” diyor. Muhalefet partileri kötüye giden Türkiye ekonomisini düzeltme vaadinde bulundukları için ekonominin çökmüş olmasını fırsata çevirme çabasındalar. Ayaklarına kadar gelen bu fırsatı tepmek istemeyen muhalefet bu kozu iyi kullanmak için elinden geleni yapıyor.

Hükümetin “seçimler zamanında yapılacak” sözü kamuoyu için bile anlamsızlaşmışken bu sözden etkilenmeyen piyasalar hala çalkantıda. Erken seçim dışında bir çözüm arayan hükümetin eli kolu şimdilik bağlı.

“Yenilen pehlivan güreşe doymaz” dedikleri gibi her seçimde yenilgi alan siyasi partiler seçimlerin ardından dillendirmeye başladıkları “erken seçim” söylemleri bu kez karşılık görecek gibi...

Erken seçim taraftarı olmayan hükümetin masasında duran ve kangren olmuş kimi sorunları çözmesi için ciddi adımlar atması beklenirken hiçbir şey yokmuş gibi kafasını kuma gömüp “güçlü olan hükümetimizi ekonomiyle vurmaya çalışıyorlar” söylemleri doğru bile olsa bu çözüm için yeterli değildir. Adım atmadan sadece söylemlerle halkı ikna etmeye çalışan hükümetin bu gidişatı değiştirmesi lazım.

Hükümetin son demlerini yaşadığını iddia eden muhalefetin, hükümetin yerine geçmek için erken seçim istemesinden daha doğal bir şey olmasa gerek.

Hükümet her ne kadar erken seçim yok dese de erken seçimin ayak sesleri kulaklarımızı tırmalayacak hale geldi.