Dünyada 420 milyondan fazla kişinin diyabet hastası olduğu bilinirken Türkiye’de ise bu rakamın 10 milyonu aştığı tahmin ediliyor.
Diyabetin artmasında beslenme alışkanlıklarının ve yaşam tarzının önemli rolü olduğunu vurgulayan uzmanlar, diyabetin vücutta pankreas adı verilen salgı bezinin insülin hormonu üretememesi sonucu gelişen ve ömür boyu süren bir hastalık olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye'de 20 yaş ve üzerindeki her 7 kişiden birinde diyabete rastlandığına dikkat çeken uzmanlar, diyabetten korunulmaması ve gerekli tedavinin yapılmaması halinde birçok hastalığa neden olduğunu belirtiyor.
Diyabetin en önemli belirtilerinin sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, kilo kaybı, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyileşmesi, el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma olduğunu bildiren uzmanlar, bu belirtileri olan kişilerin ihmal etmeden doktora başvurmaları ve diyabetin erken tanısının diyabete bağlı komplikasyon gelişimini ve ölümleri engellediğini ifade ediyor.
Diyabetin her geçen gün adeta bir çığ gibi büyüdüğünü belirten Gaziantep Doktor Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doktor Eren İmre, diyabet hastalığına yakalananların sayısının arttığına dikkat çekti.
Hastalığın artmasının baş sorumlusu olarak şişmanlığın gösterildiğini belirten İmre, hareketsizlik, hazır gıdalar ve katkılı yiyeceklerle beslenmenin fazla kilolara ve fazla kiloların da diyabete yol açtığını dile getirdi.
“Diyabet günümüzün önemli bir problemidir”
Diyabet’in (şeker hastalığı) kandaki şeker miktarının yükselmesi ile kendini gösteren ve doğru tedavi edilmediğinde ciddi komplikasyonlara yol açabilen önemli bir hastalık olduğunu belirten İmre, “Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, kanda şekerin yüksekliği ile karakterize bir hastalıktır. Diyabet hastalığı, kalp hastalıklarına, böbrek hastalıklarına ve körlüğe kadar giden problemlere yol açan, günümüzün önemli bir problemidir.” dedi.
“Diyabet milyonlarca kişiyi dünyada etkileyen bir hastalık”
Açlık kan şekerinin 126 miligramın üzerinde olmasının diyabet tanısının koyulabilmesi için yeterli olduğunu belirten İmre, “Tokluk şekeri herhangi bir zamanda bakılan şeker, 200'ün üzerinde ise ve hastanın çok su içme, idrara çıkma, kilo kaybı gibi şikayetleri varsa; bu durumda yine şeker hastalığının tanısını koyabiliyoruz. Diyabet hastalığı günümüzün önemli bir problemi ve pandemisi söz konusu. Milyonlarca kişiyi dünyada etkileyen bir hastalık ve bu hastalığın kontrol altında olduğunu da maalesef söyleyemiyoruz. Sürekli olarak bir artış söz konusu. Hasta sayısı maalesef ivmelenerek artmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Hastalar prediyabet (gizli diyabet) olduğunun farkında olmuyorlar”
Diyabetin 2 çeşidi olduğunu ifade eden İmre, “Diyabet hastalığının en çok karşılaşılan tip 1 ve tip 2 diyabet çeşidi var. Tip 1 diyabet için kanda birtakım otoantikorlar söz konusu, kişinin yapısıyla da ilgili bir durum var. Tip 1 diyabet otoimmün hastalık zemini olan kişilerde bir viral enfeksiyon veya araya giren bir travmayla bir anda ortaya çıkabilmektedir. Tip 1 diyabet hızlı bir şekilde ortaya çıkmakta ve genelde ‘şeker koması’ dediğimiz bir durum ortaya çıkar. Burada kimi hastalarda daha öncesinde bu antikor pozitifliği saptanabiliyor. Bu kişileri de takip ediyoruz. Bu hastalarımızdan mümkün olduğunca kilo almamaları ve yediklerine dikkat etmelerini istiyoruz. Çoğunlukta çocuklarda gözüktüğü ve ani ortaya çıktığı için fazla da engelleme şansınız olmuyor. Ama tip 2 diyabet daha fazla gözüken tip ve hastalığın yüzde 90-95’i tip 2 diyabet. Tip 2 diyabet tanı konmadan daha öncesinde büyük ihtimalle zaten hastalarda var oluyor. Hastaların kimilerinde semptomlar oluyor kimilerinde olmuyor. Hastalar prediyabet (gizli diyabet) olduğunun farkında olmuyorlar. Bir sebepten dolayı doktora gittiklerinde şekerleri yüksek çıkabiliyor. Daha şiddetli semptomlar ortaya çıkınca hastalık saptanabiliyor. Genelde semptomlar çok su içme, çok idrara çıkma, şeker yüksekse kilo verme problemi yaşıyorlar. Ya da kilo alma, ayaklarda uyuşma, halsizlik, yorgunluk gibi semptomlarda olabiliyor. Bu şekilde hastalığı hissetmeye başlıyorlar. Sonrasında tetkikler de saptıyoruz.” şeklinde konuştu.
“Kilonun kontrol altında olması lazım”
Tip 2 diyabette çevresel etkenlerinde çok ön planda olduğuna dikkat çeken İmre, “Yani genetik etkilenme ve genetik etkiler de söz konusu. Ama çevresel etkilenme ve etkiler çok ön planda. Bunlar diyet, kilo, obezite ve kimi zaman kullanılan ilaçlar diyabetin belirgin bir şekilde ortaya çıkmasını sağlıyor. Biz saptadığımızda da tip 2 diyabeti genellikle ilerlemiş hastalık gibi görüyoruz. Engellemek için tabi ki çevresel etkiler çok ön planda olduğu için bunlara yönelik müdahalede bulunmak lazım. Bunun için ne yapmak lazım? Kilonun kontrol altında olması lazım. Kilo alınmamalı, fazla kilolardan kurtulması gerekmektedir. Bunu sağlamak için de diyet ve egzersiz yapmak önemlidir.” diye konuştu.
“Tip 2 diyabet tedavi edilmezse kalıcı hasarlara yol açabilir”
Şeker hastalığının 40 yaşından sonra ortaya çıkışında bir artışın olduğunu belirten İmre, şunları söyledi:
“25-39 yaş arası grupta da halk arasında ‘gizli şeker’ diye söylenen prediyabet söz konusudur. Daha öncesinde belki farkındalık bu kadar değildi ve şikayetler olduğunda hastalık saptanıyordu. Fakat şu anda ameliyat olmadan önce tetkik edilirken de şans eseri saptanan hastalar var. Ama aynı zamanda diyabette zaten bir artış da söz konusu ve daha genç yaşlarda ortaya çıkması büyük ihtimalle sadece farkındalıkla açıklanamaz. Büyük ihtimalle çevresel etmenlerde ki bozulma çok daha fazla, hayatımızda organik yiyeceklerin oranına azalmış durumda. Bu etkiler ile birlikte bir artış söz konusu gibi gözüküyor. Özellikle 40-49 yaşında ilk olarak yüzde 10 üzeri saptanmaya başlıyor. Sonrasında da şeker hastalığının yüzde 10’nun üzerinde bir sıklığını görüyoruz.”
Diyabetin tüm dünyada hızla artan bir hastalık olduğuna dikkat çeken İmre, diyabetten korunmanın püf noktaları ile ilgili önemli bilgiler verdi.
Düzenli fiziksel aktivitenin diyabet hastalığına yakalanma riskini düşürdüğüne de dikkat çeken İmre, özellikle kilo almanın önüne geçilmesi gerektiğini belirterek, “Doğru beslen, hareket et ve diyabetten korun.” çağrısında bulundu.
“Diyabet kontrol altına alınmazsa organ hasarlarına yol açıyor”
Diyabet hastalığının tek başına bir hastalık olmadığının altını çizen İmre, “Diyabet yanında başka hastalıkları da beraberinde getiriyor. Öncelikle kalp hastalıkları açısından maalesef diyabet hastaları risk altında ve hipertansiyonla birlikteliği çok fazladır. Diyabet hastasının tanısı konduğu andan itibaren bu hasta bir kalp hastası kabul edilebilir diye de düşünmekteyiz. Kalp hastalığının dışında böbrek hastalığına yol açmakta ve yıllarca süren diyabetin kronik böbrek hastalığının ve hemodiyalizlerin en önemli sebebi olduğunu bilmekteyiz. Yine gözle ilgili problemlere yol açmakta ve körlüğe yol açan önemli bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle de biz şeker hastalarına her yıl mutlaka göz muayenelerini yaptırmalarını öneriyoruz. Göz dibi incelemesi ile şekere bağlı bir göz hastalığı saptanması halinde bunun tedavisi daha erkenden yapılıp, körlük gibi bir sonucun önüne geçilmesi söz konusu. Şeker hastalığı ayaklarda yanma, uyuşma, his kaybı gibi nörolojik problemlere de yol açmaktadır.” dedi. (İLKHA)