Peki, Sahabe kime denir? Sahabe ne demek? Ashap ne demek? İşte sahabeyle ilgili merak edilen soruların cevabı...
Ashap ne demek?
Peygamberin arkadaşları olan Ashap, İslâm karşıtları tarafından tehdit ve işkencelere maruz kaldılar; yurtlarını, mallarını, eşlerini ve çocuklarını terk edip başka yerlere hicret etmek zorunda kaldılar, şehit edildiler ancak inançlarından, Allah’a ve Resulüne olan bağlılıklarından tâviz vermediler.
Ashap, çoğulu ise sahabe kelimesi Arapça bir terimdir. Peygamberi görmüş konuşmuş Müslümanlara bu isim verilmiştir.
Sözlükte “bir kişiyle birlikte bulunmak, onunla dost ve arkadaş olmak” anlamındaki sohbet kökünden türeyen sahâbe sâhibin çoğuludur.
Sahabe kime denir?
İbn Hacer el-Askalânî sahabeyi “Hz. Peygamber’e mümin olarak erişen ve Müslüman olarak ölen kimse” şeklinde tarif etmiştir (el-İṣâbe, I, 6).
Cumhurun görüşüne göre: Sahabe olmak için Resûl-i Ekrem’i uyanık iken bir an bile görmek yeterlidir. Kendisiyle uzun zaman beraber olmak, yolculuk etmek veya gazâya gitmek ya da kendisinden hadis rivayet etmek şart değildir ancak Resûlullah ile görüşüp sohbet eden bir sahabenin Müslüman olarak ölmesi şarttır.
Müslüman olmadan önce Hz. Peygamber’i görmekle beraber onun vefatından sonra İslâmiyet’i kabul eden kimselerle Resûlullah’ın huzurunda Müslüman olduktan sonra irtidad eden ve bu hal üzere ölen kimseler sahabe kabul edilmez.
Hz. Peygamber’i rüyada görmekle de sahabe olunmaz.
Sahabenin önemi
Sahabe nesli Resûl-i Ekrem’e gösterdiği bağlılık ve teslimiyet, ona verdiği destek, hem hayatında hem vefatından sonra İslâm’ın yayılması ve doğru anlaşılması için yaptığı olağan üstü çalışmalar sebebiyle dinde önemli bir yere sahiptir.
Bundan dolayı Resûl-i Ekrem ümmetin onları örnek almasını tavsiye etmiş ve sahâbe çizgisini getirdiği dinin ve kurduğu sistemin devamı olarak göstermiştir (Tirmizî, “Îmân”, 18).
Sahabenin faziletleri
Kur’ân-ı Kerîm’in “insanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet” diye tanıttığı sahâbîler (Âl-i İmrân 110) ümmet içinde en değerli ve faziletli nesil kabul edilmektedir. Bu değer ve fazileti, taşıdıkları güçlü iman ve örnek davranışları sayesinde elde etmişlerdir.
Cenâb-ı Hak ashabı Kur’an’da övmüştür.
Mutedil bir ümmet olduklarını (Bakara 143),
Allah ve resulüne iman edip tam teslimiyet gösterdiklerini ve büyük ecir kazandıklarını (Âl-i İmrân 172, 173), Allah’ın kendilerinden, kendilerinin de Allah’tan razı olduğunu ve ebedî kalacakları cennetin onlar için hazırlandığını (Tevbe 100) bildirmiş; Allah’a ve resulüne yardım eden sâdık müminler olduklarını (Haşr 8), ihtiyaç içinde bulunmalarına rağmen başkalarını kendilerine tercih ettiklerini ve kurtuluşu hak ettiklerini (Haşr 9),
gerçek müminler olarak bağışlanacaklarını ve âhirette cömertçe rızıklandırılacaklarını (Enfâl 74) haber vermiştir. Hz. Peygamber de fedakârlıklarını birlikte yaşayarak gördüğü ashaptan bahsederken onları “insanlık tarihinin en hayırlı nesli” (Buhârî, “Feżâʾilü aṣḥâbi’n-nebî”, 1; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 211, 212), “ümmetin en hayırlıları” (Müsned, V, 350), “cehennem ateşinin yakmayacağı kimseler” demişti. (Tirmizî, “Menâḳıb”, 57)
Kaç sahabe var?
Kesin sayısı bilinmemekle beraber bazı görüşler vardır.
İmam Şâfiî, Hz. Peygamber’i gören ve ondan rivayette bulunan sahâbe sayısının 60.000 civarında olduğunu, Ebû Zür‘a er-Râzî, Resûl-i Ekrem’le birlikte Tebük Gazvesi’ne 70.000, Vedâ haccına 114.000 kişinin katıldığını, Ebû Mûsâ el-Medînî ise Hz. Peygamber vefat ettiğinde onu gören ve kendisinden hadis rivayet eden sahabe sayısının 100.000’den çok olduğunu belirtmektedir.