Başta anne babalar olmak üzere başkalarının yönlendirmeleriyle hareket eden çocukta öz güveni düşük bir karakter oluşabildiğine dikkati çeken Uzman Psikolog Sadık Sun, anne-babanın kurallar konusunda tutarlı olması ve öfke kontrolünü sağlayabilmesi gerektiğini belirterek çocuklara hangi tekniklerle yaklaşılmalı konularını ele aldı.
Uzman Psikolog Sadık Sun
"Çocuklardaki bazı davranış bozuklukları zararlı alışkanlıklara meyletme ihtimalini kuvvetlendirir"
Çocuklarda son zamanlarda baş gösteren psikolojik ve sosyolojik problemlere değinen Sun, "Çocuklarda, son zamanlarda tırnak yeme, parmak emme, tuvalete gitmeyip altına kaçırma ve uykuyla ilgili problemlerin yanı sıra odaya girip uzun süre çıkmama ve odada ne yapıp ettiğini kimsenin bilmemesi gibi durumlar başladığında çocukta zararlı alışkanlıklara meyil göstermiş olma ihtimali olabilir." diye belirtti.
Sun, "Bunun haricinde biraz daha mesafeleşme kısımları var. Çocukta ders başarısının düşük olması, okuldan kaçması, arkadaş çevresini ve kiminle konuşup görüştüğünü aileden saklaması gibi durumlarda, ailenin çocuğa karşı alarm sistemini devreye geçirmesi gerektiğini söyleyebiliriz." dedi.
Yemek yememeyle ilgili son dönemlerde anne babalardan çok fazla şikâyet geldiğini belirten Sun, çocukların pandemiden dolayı evde daha sık zaman geçirmekle beraber enerjilerini atamadıklarının altını çizdi.
"Başkalarının yönlendirmeleriyle hareket eden çocukta öz güveni düşük bir karakter oluşabilir"
Enerjisini atamadığından mutlu olamayan çocuklarda iştahsızlık baş gösterebildiğine dikkati çeken Sun, "Çocuklarda olduğu gibi yetişkinler olarak biz de mutsuzsak veya stresliysek iştahımızda bir düşme meydana gelebilir. Onun için ne yapılması gerektiğini ve çocuktaki stres faktörünü bir şekilde tespit etmek gerekir. Aile içi geçimsizlik varsa ve bu çocuğa yansıtılıyorsa bu da çocukta iştahsızlığa yol açabilir." ifadelerini kullandı.
Anne baba yemeği hazırlarken çocuğun görsel olarak hoşlanabileceği tabaklarda sunması gerektiğini, tabağın büyük olmasının çocukta o yemeğin fazla görünmesine yol açmakla beraber reddetme ihtimalinin bulunduğunu hatırlatan Sun, şunları söyledi:
Aile, yemeği çocuğun acıktığı saate ayarlamakla beraber sofraya birlikte oturmalıdır. Çocuğun yemeği reddetmesi durumunda ailenin zorluk göstermesi; çocuğun ileriki hayatında hayır diyemeyen, kendi istek ve arzularını yerine getiremeyen, başkasının hal ve hareketleriyle ya da istekleriyle hareket eden bir çocuğa dönüşmesi öz güveni düşük bir birey oluşmasına sebebiyet verilebilir. Bu açıdan anne ve babanın çocuğu zorlamak yerine belli bir saat belirlemesi gerekir.
"Anne-baba kurallar konusunda tutarlı olmalı, öfke kontrolünü sağlayabilmeli"
Bazı çocukların yemek öncesi abur cubur tüketmesi de iştahsızlığa yol açabileceğine de vurgu yapan Sun, varsa böyle bir durum bunu ortadan kaldırmak veya yemek sonrasına ertelemenin daha doğru bir yaklaşım olduğunu dile getirdi.
Çocuklar üzerindeki öfke kontrolü hakkında ebeveynlere birtakım tavsiyelerde bulunan Sun, "Kişide bir isteğin veya arzunun önüne geçilmesi durumu öfke duygusunu ortaya çıkartır. Anne baba kurallar konusunda tutarsızsa, öfkeye bir şekilde mahal verdiyse, anne baba öfkeli bir şekilde birbirlerine bağırıp sorunlarını çözmede öfkeyi kullanıyorlarsa, çocuğun istek ve arzularını çocuk öfkelendikten sonra yerine getirdiyse çocuk bağırarak, çağırarak ve ağlayarak öfkeyi bir silah olarak kullanmaya başlar. Nihayetinde ağlamak da öfkenin farklı bir versiyonudur." şeklinde konuştu.
Öfkeli çocuklara hangi tekniklerle yaklaşılmalı?
Sun, "Çocuk enerjisini boşaltamamışsa, yeterince mutlu değilse veya hayatıyla ilgili bir şeyler ters gidiyorsa bu çocukta içten içe bir baskılanma ve baskılanmanın akabinde öfke duygusunun ortaya çıkmasına yol açabilir. O açıdan anne babanın kendi aralarında net olmaları, koyduğu kurallara kendilerinin uymaları ve aralarında tartışma ya da problem oluşturacak hal ve hareketlerden kaçınarak çocuğa iyi bir rol model olmaları öfke duygusunun azalmasında önemlidir." dedi.
Çocukta öfke konusunda bazı yöntem ve teknikler olduğunu belirten Sun, bunu örneklendirerek "Örneğin; 'şu an öfkelisin, kızgınsın, öfkelendiğin şeyi istersen konuşalım' demesi, çocuk öfkelendiği veya kızdığı zamanlarda anne babanın ortamı terk etmesi gerekir. Çocuğun istediği şey görünür hale gelmekse ve bunu öfkeyle gerçekleştiriyorsa, çocuğa istediği şeyi vermemek gerekir. Yani bir şekilde ağladığında ya da öfkelendiğinde 'anne babam beni görmezlikten geliyor' duygusunu bırakmasına vesile olabilir." diye belirtti.
"Kısa süreli kontrol sağlamaktansa çocuktaki öfke ortadan kaldırılmalı"
Öfkelenme kızma duygularının normal haller olduğunu söyleyen Sun, "Çocuk, istek ve arzularını öfkeyle gerçekleştirmeye başladıysa burada ilk başta anne ve babanın 'bizden kaynaklanan herhangi bir durum, sebep var mı?' şeklinde kendilerini sorgulaması, aynaya dönüp bakması, daha sonra çocukla ilgili varsa karşılanmamış arzu ya da sıkıntısı, bunu çözmesi gerekir. Çünkü bunlar öfkenin tezahürü olarak sonradan ortaya çıkabiliyor." ifadelerini kullandı.
Hem öfke hem iştahsızlık hem de davranış problemlerindeki noktanın çocuğun sevgi ve ilgiyle yetiştirilmesi, katiyen dayak ve şiddetle yetiştirilmemesi olduğuna dikkati çeken Sun, "Bunlar belki çocuk üzerinde kısa süreli kontrol sağlayabilir. Ama o korku-kaygı duygusu ortadan kalktığında çocuk eskisinden çok daha kötü bir şekilde davranış problemleriyle ailesinin karşısına çıkabilir. Bu açıdan sevgi, muhabbet ve ilgimizi çocuktan eksik etmediğimizde, koşulsuz bir şekilde çocuğumuzu sevdiğimizde ve kucakladığımızda çocuktaki öfke ortadan kalkar. "şeklinde konuştu. (İLKHA)