Adalet Bakanı Gül, özel bir televizyon kanalında gündemi değerlendirdi. Adaletin insanlığın var olduğu günden beri hep aranan, kâinatın, yeryüzü ve gökyüzünün üzerine durduğu temel bir değer olduğunu belirten Bakan Gül, her dönemde adaletin gündem olduğunu belirtti. Türkiye'nin 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de darbe dönemi yargılamalarından geçtiğini ifade eden Gül, "27 Mayıs kendi hukukuyla darbecileri meşrulaştırmıştır. 12 Eylül döneminde bir sağdan, bir soldan diyerek, yaş büyütülerek idam edilen uygulamalara şahit olduk. 28 Şubat'ta brifing alan ve bu brifinge göre hareket eden yargı vardı. Sonrasında FETÖ'nün kumpas davaları. Kendisi gibi olmayanı dinleyen, milyonlarca insanı dinleyen, talimatla kararlar çıkartan, Anayasaya, hukuka, kanuna değil, kendi hiyerarşik, paralel yapısına göre karar veren bir yapı. Birçok örnekleriyle insanların düşüncesinden, dilinden, kıyafetinden, yaşam tarzından dolayı ötekileştirildiği ve yargının da aparat olarak kullanıldığı dönemleri Türkiye'de yaşadık. Bunlar eski Türkiye'nin örnekleriydi." diye konuştu.
Yargının 15 Temmuz'daki duruşundan rahatsız olanların itibarsızlaştırma kampanyaları var
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yargının ilk defa bir darbe girişimini anında yargıladığını anımsatan Bakan Gül, şöyle devam etti:
O gün 251 insanımızın şehit olduğu bir geceyi yaşadık. 15 Temmuz'dan itibaren Türkiye'de demokrasiye, hukuka, anayasaya saldırı olduğunda yargı daha ilk saatlerde 'Cuntacıları, darbecileri, hukuku engellemek isteyenleri derhal yakalayın' diye talimat verdi. Türk yargısı için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Yargının, milletin yargısı olmasına dönük çok önemli bir milattır 15 Temmuz. Ve darbeye selam duran, brifinge selam duran, insanların inancına, kültürüne diline, kültürüne öteki mantığıyla bakan anlayış yerine millete, demokrasiye, seçilmişe yönelik saldırı karşısında 'Ben Anayasayı korurum' diyen bir yargı orada devreye girmiştir. Demokrasiyi koruyan, hukuku koruyan bir yargı. Esas itibariyle de burada yargının bu duruşundan rahatsız olanların da mevcut duruma yönelik bir itibarsızlaştırma kampanyası da olduğu açık. Elbette her mesele çözülmüş, her şey güllük gülistanlık, her şey çok iyi diyemeyiz ama daha iyiye gittiği yönünde bir hakkı teslim etmek lazım. Son tahlilde insanın olduğu yerde hatalar olabilir ama daha iyiye doğru gidiyoruz. O yüzden çalışmalarımızı da buna göre sürdürüyoruz.
Yargı asla ele geçirilebilecek bir mevzi, bir merci değildir
Bakan Gül, 15 Temmuz darbe girişimini yargılayan yargıya sistematik bir şekilde saldırı olduğunu vurgulayarak, yargının korunması gereken bir kurum olduğunu belirtti. Yargıya yönelik ithamları kabul etmenin mümkün olmadığını kaydeden Gül, "Esas itibariyle de burada yargının bu duruşundan rahatsız olanların da mevcut duruma yönelik bir itibarsızlaştırma kampanyası da olduğu açık. Yargı asla ele geçirilebilecek bir mevzi, bir merci değildir. Yargı Türk milletinin yargısıdır. Hepimizin yargısıdır. Yargı göz bebeğimiz gibi korumamız gereken bir kurum. Dolayısıyla bu tür yargıya yönelik ithamları kabul etmek mümkün değil. Yargı özellikle FETÖ'den arındıkça inşa süreciyle beraber eksikliklerini telafi ederek yoluna devam etmektedir. Elbette her mesele çözülmüş, her şey güllük gülistanlık, her şey çok iyi diyemeyiz ama daha iyiye gittiği yönünde bir hakkı teslim etmek lazım. Son tahlilde insanın olduğu yerde hatalar olabilir ama daha iyiye doğru gidiyoruz. O yüzden çalışmalarımızı da buna göre sürdürüyoruz."
Yargının ideolojisi adalettir
Adalet Bakanı Gül, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) anayasal bir kurum olduğunu, dedikodu ve yıpratmaya yönelik ifadelerin dışında gerçek olgu ne varsa bunun üzerine gidildiğini ifade etti. Yargının adaletten başka hiçbir ideolojisinin olamayacağını vurgulayan Bakan Gül, "Yargı mensubunun tek ideolojisi vardır adalet. Adaletten başka hiçbir ideoloji kabul edilemez. Türk yargısı, Türk milletine hizmet eder. Onun dışında hiçbir yaklaşımı kabul etmiyoruz. Anayasa ve kanunlar dışındaki başka bir yerden talimat alan bir yapı olursa onlarla mücadelemizi sürdürürüz. Asla kabul edemeyiz. Hiçbir kişisel görüş yargıda egemen olamaz. Yargıya egemen olacak tek görüş adalettir. Adaletten başka hiçbir görüş egemen olamaz. Bu konuda milletimizin adaleti beklediği ve gözünü güvenerek diktiği yargıyı lekelemeye kimsenin bu hakkı yoktur. Dedikoduların hiçbir hukuki temeli yok." diye konuştu.
Yargıya kimse tavsiye, telkin ve talimatta bulunamaz
10 büyükelçinin yayımladığı bildiriye de değinen Bakan Gül, yargıya yönelik saldırıya karşı, ülkenin onurunu koruyan bir tepki verildiğini söyledi. Türkiye'nin egemen bir güç olduğunu kaydeden Gül, "Türkiye birileri tarafından terbiye edilmeye yönelik terbiye odasında oturtulan, talimat verilen, parmak sallanan bir ülke değildir. Türk yargısına yürüyen bir dava ile ilgili kimse tavsiye, telkinde, talimatta bulunamaz. Bu Viyana Sözleşmesi'ne de aykırı. Bu davranıştan vazgeçilmesi bir başarıdır. Bundan sonra artık hiç kimsenin Türkiye'nin içişlerine, egemenliğine yönelik saldırıda bulunmayacağına düşünüyorum. Bu konuda da Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin hukukunu, Türk yargısına yönelik haksız saldırıya karşı da çok önemli ve gerçekten yerinde bir duruş sergilemiştir." dedi. Bu konudaki yargısal sürecin ve uluslararası sözleşmeler çerçevesindeki prosedürlerin devam ettiğini ifade eden Bakan Gül, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hukuku ve uluslararası sözleşmelere yönelik yasal ve iç mevzuatta düzenlemeler yaptığını hatırlattı.
Türk yargısının kimsenin baskısıyla hareket etmeyeceğinin altını çizen Gül, "Hakimler ve savcılar, önündeki milyonlarca dosyada delile göre karar verir. Telkine kulağını kapatır, adalet figürünün gözü kapalıdır. Adalet figürü sanığın önündeki dosyadaki kişinin kimliğine failine bakmaz, dosyadaki delile göre karar verir. Dolayısıyla bu konudaki genellemeleri total bir yaklaşımda yargıya yönelik bu konudaki suçlamaları kabul etmek doğru değil" diye konuştu. Bakan Gül, yargısal süreçlere herkesin saygılı olması gerektiğini de vurguladı.
Yargı reformu kapsamında hedeflerin yüzde 50'ye yakını gerçekleştirildi
Yargı Reformu Strateji Belgesinde yer alan hedeflerin yüzde 50'ye yakınını hayata geçirdiklerini söyleyen Bakan Gül, "İnsan onuru için yaşar. Devlette insanın onurunu korur. Bu çerçevede biz 2023'e kadar insan hakları anlamında vatandaşımızın hangi alanlarda haklarına yönelik uygulamada mevzuatta eksiklikler var bunları tespit edelim ve bu konuda da devlet olarak kendimize bir ev ödevi çıkartalım bunları yapalım diye bir yol haritası çıkardık. Bunu yaparken de toplumun her kesimiyle oturduk, tartıştık, dinledik." dedi.
İnsan Hakları Eylem Planı hazırlanırken de sadece bir kesimin görüşüyle hareket edilmediğini belirten Gül, "Türkiye'de benim bir sözüm var diyen hangi görüşte olursa olsun tüm siyasi partilerle oturduk ve insan hakları nasıl daha iyi olur nasıl güvence altına alınır diye bir yol haritası ortaya kondu. Ve 'Özgür birey, güçlü toplum daha demokratik Türkiye' sloganıyla, başlığıyla bir yol haritası ortaya koyduk. Bu reformları hayata geçirmek bir taahhüttür, milletimize sözümüzdür" diye konuştu.
84 milyon herkesin 'Bu benim anayasam' diyebileceği bir anayasaya Türkiye layıktır
Yeni Anayasa çalışmalarına da değinen Adalet Bakanı Gül, Türkiye'nin yeni yüzyılına girdiğini, 12 Eylül anayasasının artık eskide kaldığını söyledi. Yeni anayasanın toplumun tüm kesimleriyle birlikte hazırlanarak referanduma sunulması gerektiğini belirten Bakan Gül, "Bunu milletimizin onayına ayrıca sunmak lazım. Türkiye bir darbe anayasası ile yönetilmeyi, hala bunun yürürlükte olmasını hak etmiyor. Türkiye sivilleşti, demokratikleşti. Demokrasiye yönelik tüm saldırıları her şekilde püskürten bir Türkiye'nin, gençlerimizin, 84 milyonun yeni ve sivil bir anayasaya hakkı vardır. Bunu yapma ödevi de siyasetindir. Ben ümit ederim ki Meclis'te bu konsensüs oluşur. Türkiye'nin meselesini çözecek, daha demokratik bir hale getirecek, temel insan hakları ile ilgili güvenceleri anayasal teminat altına alacak, 84 milyon herkesin 'Bu benim anayasam' diyebileceği bir anayasaya Türkiye layıktır." ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddetle sıfır toleransla mücadele ediliyor
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin ilgili tüm bakanlıklar ve kurumlarla birlikte her türlü çalışmanın yapıldığını, bundan sonra da yapılmaya devam edileceğini belirtti. Şiddet gören kadının yargısal tüm süreçlerde yalnız bırakılmamasını çok önemli gördüklerini dile getiren Gül, "Bizim için kadına yönelik şiddet amasız, fakatsız, toleranssız bir şekilde sonuna kadar mücadele edilmesi gereken temel bir alan. Kadına yönelik şiddete ilişkin soruşturma büroları kuruldu. Yani işi esas itibariyle ihtisas anlamında hem savcılıklarda hem mahkemelerde bir kadının mağduriyeti söz konusu olduysa spesifik ihtisas anlamında oraya odaklanan bir anlayış ortaya konuldu. Bu soruşturmaların daha hızlı yapılmasını da sağladı" dedi.
Hakaret bir özgürlük olamaz
Hiçbir insanın kendi onuruna ve haysiyetine karşı saldırıyı ve hakareti kabul etmeyeceğini ifade eden Gül, "Kimsenin kimseye hakaret etme, sövme özgürlüğü yoktur. Eleştiri elbette olabilir, farklı görüşlerimiz olabilir. Katılmadığımız görüşler olabilir. Bunları medeni bir şekilde eleştiride bulunabilirsiniz ama gerek sokakta gerek sosyal medyada hiç kimsenin bir başkasına hakaret, sövme hakkı, özgürlüğü yoktur. Hakaret bir özgürlük olamaz. Bu konuda yasal ve idari olarak neye ihtiyaç varsa çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu konu temel bir konudur." diye konuştu.
1 milyon 600 bin dosya arabuluculuk ile çözüme kavuştu
Adalet Bakanı Gül, 2011'de bir hakime düşen dosya sayısının bin 145 olduğunu, bu sayısının 2021 yılı içinde 709'a indiğini söyledi. Yargının nitelikli karar vermesinde dosya sayıları ve iş yükü belirleyici olduğunu kaydeden Gül, arabuluculuk, uzlaştırma gibi alternatif çözüm yollarıyla yargısal süreçlerin hızlandığını belirtti. Bakan Gül, hukuk uyuşmazlıklarında uygulanan arabuluculuk ile 1 milyon 600 bin dosyada tarafların mahkemeye gitmeden el sıkışarak anlaştığını ve 1 ay gibi kısa sürede hakkına kavuştuğunu dile getirdi. Vatandaşların yargıdan 2 temel beklentisinin olduğunu ifade eden Gül, "Bunlar: 'Benim meselemle ilgili adil bir karar ver ve bu kararı da makul sürede ver.' Yani bu iki haklı talebi yargının gerçekleştirmesi gerekir. Biz yürütme olarak bu gibi teknik imkanları hazırlarız. Yasama mevzuat önündeki engelleri ortadan kaldırır ve ondan sonra da karar artık hakim savcıların, yargı mensubunun vereceği adil karara düşer." şeklinde konuştu.
Devlet ile vatandaş arasında idari sulh
Bakan Gül, idari sulh mekanizmasını da önümüzdeki süreçte uygulamaya koymayı hedeflediklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Vatandaşın devlet ile olan uyuşmazlıklarında yine mahkemeye gitmeden bir masa etrafında oturup konuşmasına yönelik bir sistem üzerine çalışıyoruz. Mahkemeye gitmeden önce devleti mahkemeye vermeden ya da devlet vatandaşı mahkemeye vermeden önce bir masa etrafında oturup konuşacaklar anlaşacaklar. Anlaşma yolu olunca hiç kimse birbirini mahkemeye vermeyecek. Böylece vatandaş devletle, devlet vatandaşla mahkemelik olmayacak. İdari sulh dediğimiz bu mekanizma da inanıyorum ki önümüzdeki dönemde meclisin takdiriyle kanunlaştığında burada da vatandaşlarımız daha etkin bir şekilde idari uyuşmazlıklar çözülecek. Vatandaşlarımız şunu bilsin Türkiye'de adalete erişim anlamında sorunları çözme yönünde hükümetimiz kararlı bir şekilde devam ediyor. Bunların meyvelerini de alıyoruz ama daha yapılacak elbette önemli işler var.
Bütün canlılar insanlık ailesine bir emanettir
Adalet Bakanı Gül, geçen temmuz ayında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu'na ilişkin de konuştu. Bütün canlıların insanlık ailesine bir emanet olduğunu, yapılan düzenlemeyle hayvanların 'mal' olmaktan çıkıp 'can' olarak değerlendirildiğini kaydeden Gül, "Sahipli, sahipsiz hayvan ayrımı ortadan kaldırıldı. Önceden para cezası verilirken bu ceza hukukunun konusu haline geldi. Hapis cezası verilecek şekle geldi. Ama ne yaparsak yapalım bir defa bakış açısı önemli. Tüm varlıkları bir emanet olarak görmeyince bu tür maalesef insanlık dışı uygulamalar oluyor. Umarız bu kanun da uygulamada bir farkındalık oluşturur, hiçbir cana hiçbir varlığa karşı kötü muamele, eziyet, işkence görmeyiz. Çok değerli bir düzenlemeydi ve uygulanıyor" dedi.
İstanbul Havalimanı Adliyesinden 13 bin kişi faydalandı
Adalet Bakanı Gül, İstanbul Havalimanı Adliyesi'nde 7 gün 24 saat hakim-savcı ve adliye personelinin görev yaptığını hatırlattı. Vatandaşların yargıya erişimini güçlendirmek için adımlar attıklarını aktaran Gül, "Bu dakika itibariyle yurt dışına çıkacak vatandaşlarımızın yargısal bir durumu ortaya çıktığında, oradaki mahkemeden işlemini yerine getiriyor. Bu çok kolaylaştırıcı bir uygulama. Duruşma salonu var, hakimler var. Dönüşümlü bir şekilde 7 gün 24 saat adliye orada hizmet ediyor. Bugüne kadar Havalimanı Adliyesinde 7 bin 344 kişi için yakalama emri, 5 bin 840 kişi için soruşturma işlemi yapıldı. Yani 13 bin kişi bundan yararlandı. Biz bunu Sabiha Gökçen Havalimanı ve Antalya için de çalışıyoruz. Bu da hayata dokunan başlıklardan biri oldu." diye konuştu.
Yargı dosyadaki delilden yola çıkarak karar verir
Yargının delillere göre hareket ettiğini vurgulayan Bakan Gül, "Sosyal medyada yazıldı, yargı oraya bakarak karar veriyor demek, yargıya büyük bir haksızlık olur. Bu anlamda sosyal medyada delil anlamında bir konu varsa savcı, kolluk bunu dikkate alabilir. Ama sosyal medyada yazıyor diye, orada böyle istiyorlar diye hakim savcı karar vermez. Yargı konjonktürden, beklentilerden değil dosyadaki delilden yola çıkarak karar verir" dedi.
Evde adalet hizmeti yargıya erişimde avantaj sağlıyor
Bakan Gül, İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında özellikle dijital imkanları hizmete sunduklarını, yargısal süreçlere hasta, yaşlı, engelli, bakıma muhtaç kişilerin adalete erişimine yönelik düzenlemeler yaptıklarını belirtti. Bakan Gül, bu kapsamda hayata geçirilen 'Evde adalet hizmeti'nin yargıya erişim konusunda büyük avantaj sağladığını kaydetti.
Lekelenmeme hakkından 453 bin kişi yararlandı
Bakan Gül, 3. Yargı Paketi ile kanunlaşan e-duruşmanın Türkiye genelinde 915 mahkemede uygulandığını söyledi. Adli süreçlerde çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve mağdurların kendilerini adliyelerde yalnız hissetmemeleri için Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri kurduklarını aktaran Gül, ayrıca 105 adliyede kurulan 110 Adli Görüşme Odaları (AGO) ile de özellikle şiddet mağduru kadın ve çocukların yargısal süreçlerde ikincil örselenmelerinin önüne geçildiğini kaydetti. Adalet Bakanı Gül, lekelenmeme hakkı uygulamasından da bugüne kadar 453 bin kişinin yararlandığını, vatandaşların onurunun korunduğunu vurguladı. (İLKHA)