VAN - 2011`de yaşanan depremlerde büyük hasar gören ve yıkılma aşamasına gelen tarihi Yukarı Nurşin Camii, İl Müftülüğü ve halkın destekleriyle tekrar ayağa kaldırılıyor. Medrese olarak hizmet verecek olan tarihi caminin hemen yanında 5 bin metrekarelik yeni bir cami inşası ise sürüyor.
Kapılarını İLKHA`ya açan Tarihi Nurşin Camii yetkilileri Üstad Bediüzzaman`ın buraları ziyaret ettiğini ve belli bir süre burada ikamet ettiğini hatırlatarak, burada hem bu mirası yaşatma hem de bu tarihi eserin canlılığını elde tutabilmek için gereken hassasiyeti gösterdiklerini belirtti.
"Amacımız Bediüzzaman Said-İ Nursi`nin mirasını yaşatmaktır"
2011`de yaşanan depremlerde büyük bir hasar alan ve yıkım emri verilen bu eseri ayakta tutmak için ellerinden geleni yaptıklarını belirten cami yetkilisi, "Sizlerinde gördüğü gibi buranın içini ahşap dışını da Ahlât Taşı ile döşeyip güzel bir medrese haline getirilecek ve halkın burada bilgi ilim tahsis etmesi sağlanacak. İçerisi kütüphane olacak. Yerler sedir şeklinde yani halkımız burada istediği bilgiyi alıp buradan istifade edebilecek. İnşallah burası bittiğinde sabah namazlarından sonra burada güzel bir sohbet ve ardından güzel bir çorba ikramı düşünülüyor. Burada amacımız tarihi eserin canlılığını kurumak ve Bediüzzaman Said-i Nursi`nin mirasını yaşatmaktır" dedi.
Çalışmalar son aşamada
Yaklaşık olarak bir, bir buçuk ay önce çalışmaların başladığını aktaran cami yetkilisi, "Havaların düzelmesi ile başladık. Tahminimce 15-20 gün içerisinde de medresemiz faaliyete girmiş olacak. Çok amaçlı bir medrese olacak Araştırma merkezi ve kütüphane şeklinde düşünüyoruz. Çalışmaları İl müftümüz Nimetullah Arvas Bey yürütüyor. Aynı zamanda cami derneğimiz var. Bunlarda koordine de aktif rol alıyor. Yardımların geneli ise duyarlı vatandaşlarımızdan temin ediliyor. Tabii özellikle il müftümüzün bu cami ve medrese yapımında hala devam eden büyük destekleri var" diye konuştu.
İşte Üstâd Bediüzzaman`ın Van ziyareti
Üstâd Hazretleri Van`a ilk geldiği günlerinde ilk işi, evvelâ Van kalesinin başına çıkmak oldu.
Daha sonra küçük kardeşi Molla Abdülmecid Efendi`nin evinde (Kaç gün kaldığı kesin bilinmemekle beraber) geçirdi.
Ve Üstad Nurşin Camii`nde
Bediüzzaman, Molla Abdülmecid Efendi`nin evinden ayrıldıktan sonra, artık Nurşin camiindedir. Molla Hâmid`in anlattığına göre, camiin iç kısmının bir köşesinde hücre gibi bir yer yapılmış, Bediüzzaman orada kalmaya devam etmişti. Yine Molla Hamid`in ifadelerinden anlaşıldığına göre, Bediüzzaman Van`a gittiği senenin yazı, sonbaharı ve kış aylarını bu cami`de geçirdi. Buna göre, Bediüzzaman bu cami`de 9‑10 ay kadar bir zaman kalmış oluyordu. Van`a geldiğinin ikinci senesinde, yani 1924 senesinin yaz aylarının iptidasında "Erek dağına" çıkmıştı.
Nurşin Camii ve hatıraları
Van`da Bediüzzaman Hazretleriyle yakından alâkadar olup, ona talebelik etmiş bazı zatların hatıralarından evvelâ Nurşin camii ve üstad yer almıştır.
Birincisi, İsmail Perihanoğlu Bu zat, Bediüzzaman`ın eski talebelerinden ve Van`ın eski Belediye Reisi ve Müftülerindendir. Hatıralarında özetle şunları kaydeder:
Birincisi, İsmail Perihanoğlu Bu zat, Bediüzzaman`ın eski talebelerinden ve Van`ın eski Belediye Reisi ve Müftülerindendir. Hatıralarında özetle şunları kaydeder:
"Ben Hazreti Üstâd`ı on beş on altı yaşlarında iken Van`ın Nurşin camiinde gördüm. Kopanisli Molla Yusuf, Çermikli Molla Yusuf, Molla(*) Resûl ve Molla Hamid`le beraber Üstâd`dan Nurşin camiinde ders aldık. Babam Abdülmecid Efendi de, âlim ve fazıl bir zat idi. O da Hazreti Üstâd`dan ders almıştı. Eskiden Üstâd`la babam, birlikte sık sık gezerler ve bizim eve gelirlerdi, uzun uzun sohbet ederlerdi."
İkincisi Vanlı Fahreddin Pişiricigil: Bu zat da Üstâd`ı 1923‑1924 yıllarında Van`da görmüş, bilâhare ilim tahsil ederek, âlim olmuş, vâiz olmuştur. Hatıraları şöyledir:
"Benim 1923 Ağustosu`nda Van`da Üstâd Hazretleri`yle ilk görüşmem şöyle olmuştu; Altı-yedi yaşlarında idim. Bir gün bir camiin kapısının yanından geçiyordum. Şal-şapikli, hançerli bir zatı Cami` kapısında gördüm. Ramazan ayı idi, iftara yarım saat kadar kalmıştı. Ben ona bakınca, o da bana baktı ve bana: "Aziz kardeşim, bugün iftarı yanımda aç!" Ben ise, anneme haber vermeden olmaz, dedim. Peki, öyle, ise; git annenden izin al gel. Ben ilerledim, bir adam gördüm, sordum: "Amca şu cami`deki hançerli, kamalı adam kimdir?" dedim. O adam, "Ha, oğlum o Bediüzzaman`dır." Eve gittim, anneme söyledim ve "İsmine Bediüzzaman" diyorlar, deyince annem: "Oğlum hemen git, fakat yatsı zamanında eve ulaş!" ben de, peki, dedim ve camiye gittim. İftar oldu, yemekler kondu. Kendisi mevcut cemaatin her birisine, sofranın bir tarafına oturmasını işaret etti. Cemaat oturdu. Bana da: "Kardeşim sen benimle mi, yoksa bu zatlardan istediğin birisiyle mi yemek istersin?" dedi. Hâlbuki onun önündeki yemek yalnız küçük bir kab çorbaydı. Ben ise, gururuma yedirmeyerek, "Sizinle efendim!" dedim. "Peki, aziz sıddık kardeşim" dedi. Yemeye başladık. Fakat hayatımda öyle lezzetli bir yemek daha yemiş değilim.
Yemekten sonra namaza durduk. Ben küçücük boyumla onun (İmamın) arkasında durdum. Bana döndü: "Kardeşim küçüklerin yeri arkadır. Sen büyüyünce hep inşallah mihrapta kılacaksın." dedi.
Hakikaten büyüdüm, okudum, hoca oldum. Ve hep imam ve vaizlikle hayatım geçti. Ayrıca da bütün meclislerde daima beni imam yaparlar, mihraba geçiyorum" diye anlatmış.
(Murat Dalgın - İLKHA)