22 Ekim tüm dünyada "Uluslararası Dünya Kekemelik Farkındalık Günü" olarak kabul ediliyor. Bu özel günde kekemeliği olan bireylere yönelik toplumsal bilinç oluşturulması ve sosyal olarak oluşturulan dezavantajlı durumu ortadan kaldırılması hedefleniyor.

Özel bir üniversiteni Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Emrah Cangi, Türkiye’de yaklaşık 1 milyon bireyin bu bozukluğu yaşadığının tahmin edildiğini söyledi.

Kekemeliği olan bireylerin, yaşamlarının her alanında pek çok bariyerle karşılaştığını kaydeden Cangi, "Bu bireyler hayallerindeki okulu okumayabiliyor veya düşledikleri mesleği tercih etmeyebiliyorlar. Bu noktada özellikle toplumun tutumu ve tepkileri, yaşanan kekemelik şiddetini ve kekemeliği olan bireylerin her alanda katılımını ve yaşam kalitelerini ciddi şekilde etkilemektedir. Böylece kekemelikle ilgili deneyimler okul ve meslek hayatında, sosyal yaşamda ve romantik ilişkilerde daha da olumsuz hale gelebilmektedir." dedi.

Zorbalıklara maruz kalabiliyorlar

Kekeleyen bireylerin yaşadıkları sorunlara sayısız örnek verilebileceğini kaydeden Cangi, "Örneğin kekemeliği olan bir öğrenci çok yetenekli olmasına rağmen hiçbir zaman kendisini gösteremeyebiliyor. Belki de toplum olarak sözel iletişim becerilerini fazla önemsiyoruz. Ayrıca kekemeliği olan öğrenci ne zaman söz almak istese diğer öğrenciler söze giriyor. Bu öğrenciler sıklıkla zorbalığa da maruz kalıyor." ifadelerini kullandı.

Kekemelik engelli olarak tanımlanabiliyor

Kekemeliği olan bireylerin sıklıkla yaşadığı diğer sorunların meslek seçimi, istihdam ve askerlik konuları olduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Cangi, "İşverenler kekemeliği olan bireyi ‘engelli’ olarak tanımlayabilmektedir; böylece bu bireyler işe alınmakta zorluklar yaşamaktadır. Elbette, bazı mesleklerde konuşmanın akıcılığı, zamanlaması, ritmi çok önemlidir ama bu meslekler aslında oldukça sınırlı sayıdadır. İş görüşmelerinde kekemeliği olan bireyler için çok adaletsiz değerlendirme yöntemleri kullanılabilmektedir. Örneğin adaylarla bir grup olarak görüşülmekte ve tipik bir problem durumu verip kısıtlı zamanda çözümlerini anlatmaları beklenmektedir. Kekemeliği olan erkekler için askerlik ve askerlikle ilgili görevlerdeki iletişim şekli çok ciddi bir stres konusudur. Bu nedenle askerlik süreciyle ilgili bazı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir." diye konuştu.

Bu bireylerin günlük hayatta basit dediğimiz pek çok konuda zorluk çekebildiğini ifade eden Cangi, alışveriş yapma, bir kafede istediği içeceği sipariş etme veya telefonla görüşme gibi birçok zorluk söz konusu olduğunu söyledi. Cangi, toplu taşımada inecekleri yeri söyleyemediğinden diğer yolcularla sonraki duraklarda inen bireyler olduğunu, bu nedenle her gün kilometrelerce yol yürüyebildiklerini ifade etti.

Kekemelik komik ya da dramatik değil

Kekemeliği olan bireylerin yaşamlarını kolaylaştırmak için yapılması gereken pek çok şey olduğunu kaydeden Cangi, "Konuya sadece kekemelik özelinde de bakılmamalıdır, tüm yetersizliklere ve bozukluklara yönelik tutumlar üstünde durulmalıdır. Tüm bozukluklardaki gibi, kekemeliği olan bireylere de üzülmemiz, acımamız ya da sözlerini kesip yardımcı olmamız onlara iyi gelmemektedir. Tiyatroda-sinemada ya da toplumun genel tutumlarında kekemelik hala biraz gülünç bir şey olarak görülüyor. Bu durum kekemeliği olan bireylerin sosyal katılımını etkilemekte ve olumsuz duygular hissetmelerine yol açmaktadır. Oysa topluma şu öğretilmeli: Kekemelik komik ya da dramatik değil." dedi.

Kekeme bireylerin sosyal yaşama katılmaları sağlanmalıdır

Kekeme bireylerin hayatlarının kolaylaştırılması ve sosyal hayatın içerisinde yer almaları için topluma da görevler düştüğünü belirten Dr. Öğretim Üyesi Emrah Cangi, "Biz bir toplumuz ve birbirimizin hayatını kolaylaştırmamız gerekiyor. Okullarda, ailelerde başlayan bir anlayışa ihtiyacımız var. Kekemelik dostu bir çevre oluşturmamız gerekiyor. İnsani yönünün ötesinde, ayrıca bu bir milli servet. Sırf kekemeliğinden dolayı, bu insanlar kendi potansiyellerini saklıyorlar. Günlük hayatta yardımcı olacağını düşündüğümüz birçok şey aslında bu bireyleri çok üzüyor. Oysa birkaç basit şeye dikkat etsek; örneğin hazır olmadıklarında konuşmaya zorlamasak, onların ‘nasıl’ değil de ‘ne anlattıklarına’ odaklansak, mimiklerimize dikkat etsek, söz sırasına dikkat etsek veya acele ettirmesek, yani sözlerini bitirmeden söze girmesek sorunun önemli bir kısmı hafifleyiverecek. Onlar ne çabalarla bize uymaya çalışıyorlar. Sanırım biraz da bizim onlara uymaya çalışmamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)