Riyad Makaev – Doğruhaber/Analiz

İnsanoğlu çok uzun yaşayan ve ne zaman öleceğini bilen bir varlık değildir. Dolayısıyla, inanan birinin yaşadığı müddetçe şerefli yaşamak, Yüce Yaradan’ın hükümlerine riayet etmek elzemdir. Yaratan Allah (C.C.) güzel bir dünya yaratmış ama; aynı zamanda önümüze bir imtihan da koymuş. Allah (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır, “İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, “İman ettik” demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.” (Ankebût Suresi/2-3) Dolayısıyla, dünyaya gelen her insan mutlaka sınanacaktır. Allah (C.C.) bizi geçemeyeceğimiz imtihan ile sınamasın...

Türkiye’ye hicret etmiş, aramızda yaşayan binlerce tanımadığımız güzel Müslümanlar var. Belki, bazıları bizim komşularımızdır, bazıları ise başka şehirlerde ikamet ediyorlardır. Fakat, bu insanlardan bazıları ise birer kahramandır. Çünkü, Allah’a verdiği sözü tutarak, tüm zorluklara rağmen şerefli bir hayat sürdürüyorlar. Böyle yiğitlerden bir yiğit İstanbul’da yaşıyordu. Gizlenmek zorunda idi. Bu yiğit Çeçenistan'ın efsane komutanı ve Türkiye halkının yakından tanıdığı Şamil Basayev’in yakın arkadaşı Kazbek (Hasan Timurbulatov) idi. İkinci Çeçen-Rus savaşı sırasında tedavi amacıyla Türkiye’ye gelmişti. Rus zulmüne karşı ilk günden beri Şamil’in yanında yer alıp, omuz omuza savaştı. Sağlık nedenleriyle geri dönemedi, kaldı gurbette... Fakat, Türkiye’de de rahat durmadı. Koştu Müslümanların yardımına. Çeçenistan’da fiili çatışmalar bitmiş, psikolojik ve korku savaşı devam ediyordu. Kazbek savaş bitti diye geri dönseydi, davayı satsaydı, arkadaşlarına ihanet etseydi, Allah’a verdiği sözünü unutsaydı, “dünya nimetlerine” kavuşur ve Çeçenistan’da önemli görevlere gelebilirdi. Fakat, Kremlin’in atadığı bir kuklasının kölesi ve hizmetkarı olarak yaşardı, kendi silah arkadaşlarına ve dava arkadaşlarına ihanet etmek zorunda kalacaktı. Birçok tanıdığı, yakın arkadaşı geri dönmüştü ve “dünya nimetlerine” kavuştuklarını kendisi görüyordu ama Kazbek Allah’a verdiği sözünden dönmedi... Gurbete gelen diğer muhacir kardeşlerine yardımcı oluyordu. Hayatını muhacirlere yardımcı olarak geçiriyordu. Kendi çocuklarını da Kur’an hafızları olarak yetiştirdi. Çok sevdiği Çeçenistan’ı özgür bir ülke olarak göremedi ama; asla ihanet etmedi. İşgalcilerin yanında yer almadı ve bir gün mutlaka Çeçenistan’ın özgürlüğüne kavuşacağına inanıyordu. İstanbul’da koronavirüse yakalandı, ağırlaştı ve hastaneye kaldırıldı. Bir buçuk ay yoğun bakımda kaldı... Acı çekti... Hiç bir kul günahsız değildir. Allah çektiği acı, gurbette yaşadığı zorluklar ve yaptığı iyilikleri günahlarına kefaret sayar ve şehadet mertebesine yükseltir inşaallah... Kazbek, Rus zulmüne karşı durarak vatanını terk etmek zorunda kalan birçok Müslümandan bir tanesidir. Geçen günlerde aynı şekilde koronovirüse yakalanarak Şamil Basayev’in annesi de Türkiye’de vefat etmişti. Gurbette yaşamak ve dünya imtihanına dayanmak çok zordur. Akrabalardan uzak, köyünden ve arkadaşlarından uzak, doğduğu memleketine hasret kalarak, her sokakta bir tehlike, her an bir ihanete uğramaktan korkarak yaşamak çok zordur.

Bazen böyle yaşayan muhacirleri düşünelim... Onlara dua edelim ve yardımcı olalım... Sadece dinlemek, onlarla sohbet etmek bile onlara büyük bir güç verebilir. Filistinli, Mısırlı, Suriyeli, Kafkasyalı muhacirleri anlamak, onların gözleriyle dünyaya bakmak, hikayelerini dinlemek bize çok şey öğretir. Kazbek çok mütevazı bir hayat yaşadı, Allah’a verdiği sözünü tuttu ve bir mümin olarak Allah’ın rahmetine kavuştu. İnşallah bir gün Çeçenistan’ı da özgür bir ülke olarak görürüz. Çeçenistan hala Rus işgali altındadır. Birçok insan Çeçenistan’ı terk edip Türkiye’ye ve Avrupa ülkelerine sığınmak zorunda kalıyor. Şu ayet ile bitirelim, “Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” (Lokman Suresi/34)