Mehmet Sait Çelik
HÜDA PAR Ankara İl Başkanı Ahmet Karaarslan, Ankara'nın Elmadağ ilçe Başkanı İsmail Yardımcı ile birlikte il ve ilçe teşkilat üyeleri ve halkla buluşan Yapıcıoğlu, yaptıkları çalışmalar ve gündeme dair güncel konular hakkında konuştu.
Teşkilat üyeleri ve halkın merak ettiği sorulara da cevap veren Yapıcıoğlu, Türkiye'de ekonomi sisteminin zengin dostu, fakir fukaranın ise canına okuyan bir hal aldığını söyledi. Türkiye'nin ekonomi ile ilgili en büyük 3 sorununun olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "İktisat fakültelerimizde ve iktisat dersinin okutulduğu diğer bölümlerde kapitalist iktisat teorisini, iktisat ilmi ya da ekonomi ilmi diye okutuyoruz. Halbuki bu bir teoridir. Yani bunu okutuyorlar. Bununla şunu demek istiyorlar yol varsa budur, başka yol bilmiyoruz. Yani bu kapitalist sistemin dışında başka bir iktisat nizamı, kur sistemi olmaz. Bu birinci yanlış. Önce belki yanlışı buradan düzelterek işe başlamak lazım. Tamam bu teori de okutulacak ve tanıyacaksınız. Çünkü bu teori neredeyse dünyanın tamamında uygulanıyor. Ama bu tek alternatif değil. Başka yollar da var." dedi.
"KAPİTALİZMİN BİZE DAYATMASINDAN DOLAYI BİZ KAZANCIMIZDAN FAZLA HARCIYORUZ"
Yapıcıoğlu, "Belki de kapitalizmin dayatmasından dolayı biz kazancımızdan fazlasını harcıyoruz. Yani hem fert hem aile hem şirketler hem yerel yönetimler (belediyeler) hem de merkezi hükümet olarak. Bakın her sene bütçe yapılıyor ve bütçede mutlaka açık oluşuyor. Bu sadece Türkiye’ye özgü bir şey de değil. Neden böyledir? Bunun da yine kapitalizmle bağlantısı var. Kapitalizmde para maldır, metaldir, alınıp satılır. Ama bizim inancımızda para bir şeyi alıp satmak için bir vasıtadır, bir aracıdır, değişim aracıdır. Trampa usulünde siz simit verip bardak alamazsınız, simit yapar satarsınız, parasını alırsınız, o para ile gider bardak alırsınız. Yani para kendisi alınıp satılacak bir mal değildir. Ama kapitalizmde para alınıp satılır… asıl sistem bunun üzerinden döner. Para alışverişiyle para alıp satma. Şimdi bir adamın malı para ise, para biriktirdiyse, kasalar dolusu, kamyonlar dolusu parası varsa bunu satacak. Kime satacak? Satmak için birilerinin gelirinden fazla harcama yapması lazım ki ona borç versin. Borç verecek ki ondan faiz alsın. Sistem bu." ifadelerini kullandı.
"HÜDA PAR İKTİDARINDA ZARURET YOKSA GELİRİMİZ NE KADARSA GİDERİMİZ DE O KADAR OLACAK"
Kapitalist sisteme son verilmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, şunları aktardı: Biz diyoruz ki buna bir son vermek lazım. Bütçenin denk olması lazım. Ne kadar gelirin varsa o kadar harcayacaksın. Bazen zaruret olur, Allah mecbur etmesin, zira bazen ağır bir hastalık gelir, aile bütçesine de sizin gücünüz yetmez, gidip borçlanmak zorunda kalırsınız. Duruşundan dolayı karşılıksız bir şey borç alamayan bazı insanlar bazen zaruretten gidip bankadan da kredi çekmek zorunda kalabiliyor. Ben onları ayrı tutuyorum. Ya da ülkede Allah korusun bir savaş patlak verdi. Sizin paranız yok. Ne yapacaksınız? Kazma kürekle savaşamazsınız! Paranız yoksa krediyle de olsa borç da olsa gidip silah alırsınız, almak zorundasınız. Bu gibi şeylerden ben bahsetmiyorum ama zaruret yoksa gelirimiz ne kadarsa giderimiz de o kadar olacak. HÜDA PAR iktidarında bu böyle olacak. Borçlanmayacağız biz. Bizim bir tane belediyemiz var. 2019'da seçildi. İşte 2021'nin sonuna yaklaşıyoruz. 2 buçuk senedir tek kuruş borç almadı. Üstelik geliri yetmediği halde bir sürü birikmiş borç var. Ama 'hayır ben borç almayacağım' diyor. Ben o faiz günahına ortak olmayacağım. İnşallah biz merkezi ya da yerel yönetimlerde iktidara gelirsek borç almayacağız. Allah mecbur etmesin, mecburiyet olmazsa biz borçlanmayacağız.
"AZ ÜRETİYOR ÇOK TÜKETİYORUZ"
Üretimden fazlasını tükettiğimize dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Biz üretmiyoruz, üretimimizden fazlasını tüketiyoruz. Az üretiyoruz, çok tüketiyoruz. Ürettiğimizden fazlasını tüketmemiz iktisadi bir hastalıktır. Sadece ihtiyaçtan dolayı değil, çok sefer israf ediyoruz. Kesin olarak bu israfın önüne geçilecek ve en başta merkezi hükümetin harcamalarından başlamak suretiyle israfı durdurmak lazım. Bu üç hastalık tedavi edilirse emin olun Türkiye'nin geliri 84 milyon değil, 184 milyon kişiyi beslemeye yeter. İsraf gelince bereket kaçıyor, faiz gelince bereket kaçıyor, bereketimiz kaçmış. Yoksa zengin bir ülkeyiz. Bu küresel hastalığın Covid-19 salgınının etkisiyle şu anda Türkiye ve bütün dünyada ekonomik dengeler bozuldu. Ama bu dönemde de kapitalistler yani para satanlar kârlarını katladılar. Hem de normal dönemlerde kazandıklarından daha fazlasını kazandılar." ifadelerini kullandı.
"SALGIN SÜRECİNDE KÜRESEL ZENGİNLER SERVETLERİNE SERVET KATTILAR"
Devamında Yapıcıoğlu, "Salgın sürecinde küresel sayılı zenginler servetlerine servet kattılar. Servetini artıran en az yüzde 40-45 artırmış. Bazıları servetini yüzde 250, yüzde 300 arttırmış. Bu bir buçuk yıllık salgın döneminde bu şartlarda bile Türkiye'nin ekonomisi küçüldü. Bütün dünyadaki ekonomik krizle beraber Türkiye de etkilendi. Ama hala kişi başına milli gelir 8 bin dolar dolayında. 8 bin dolar ne kadar? Kaba hesap 75 bin deyin, hadi 72 bin olsun. Aylık 6 bin lira ediyor. Aile başı değil, kişi başı. Mesela 5 kişilik bir aile için ortalama 30 bin lira bizim gelirimiz var. Peki kaç ailenin aylık 6 bin lira geliri var. O gelir dağılımında çok ciddi bir adaletsizlik oluyor. Niye adaletsizlik oluyor? Çünkü bu sistemde dilenciden bile vergi alınır. Vergide teşvik sistemiyle o paralar bazı zenginlere aktarılır. Ya da onların vergi borçları silinir. Sistem bu." dedi.
"RABBİM LÜTUF EDER VE BİZ İKTİDARA GELİRSEK VERGİYİ ZENGİNDEN ALIP FAKİRE VERECEĞİZ"
Yapıcıoğlu, "Rabbim lütuf eder ve biz iktidara gelirsek bu sistem tersine çalışacak. Biz zenginden alacağız, fakire vereceğiz. Mesela biz diyoruz ki asgari ücretliden bir kuruş vergi alınmayacak. Biz diyoruz ki zorunlu ihtiyaçlardan vergi alınmayacak. Bir insanın hayatını idame ettirebilmesi için birkaç zorunlu ihtiyacı var. Yeme içme, giyinme, barınma, ısınma, enerji, eğitim ve sağlık gibi zorunlu hizmetlerden vergi alınmayacak. Ama şimdi Türkiye'de ne oluyor? Birisi zaruretten dolayı, aç kaldığı için gidip üç kuruş biriktirip iki somun alacak kadar para kazandıktan sonra utancından evine çekilen ve o parayla karnını doyuran insanlar bile vergi veriyor. Niye? Çünkü ekmek alırken vergi veriyor, yağ alırken, yumurta alırken vergi veriyor. Hatta sadece vergi değil faiz de veriyor. Nasıl faiz veriyor? Çünkü devletin aldığı vergilerin önemli bir kısmı aldığı borçların faizine gidiyor. Bu sistem zulüm dolu." şeklinde belirtti.
"TÜRKİYE'DE KÂĞIT ÜZERİNDE ÇOK KAZANAN ÇOK VERGİ VERİYOR AMA GERÇEKTE ÖYLE DEĞİL"
HÜDA PAR'ın iktisat politikasında neler olacağı hakkında bilgiler veren Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: Zaruri ihtiyaç maddelerinden vergi alınmayacak, asgari ücretli de parasını alıp cebine koyacak. Vergiyi kim verecek? Vergiyi çok kazanan verecek. Şu anda da kâğıt üzerinde çok kazanan çok vergi veriyor ama gerçekte öyle mi? Gerçekte öyle değil. Niye öyle değil? Çünkü Türkiye'de toplanan verginin ortalama 3'te ikisi dolaylı vergi. Ne demek dolaylı vergi. Siz harcarken vergi veriyorsunuz. Bu KDV, ÖTV ve Özel İletişim Vergisidir. Yani ya mal ithal ederken ya da iç piyasadaki malı satarken bu vergiler alınıyor. Hazine bu şekilde dolduruluyor. Yani kamu harcamaları bu şekilde finanse ediliyor.
“SİSTEM ZENGİN DOSTU, FAKİR FUKARANIN CANINA OKUYOR”
Son olarak Yapıcıoğlu, "2021 bütçesinde de geçen sene sonu yapılan bütçede faize ayrılan para 181 milyar TL… yetecek mi? Bilmiyoruz… Bütçe gerçekleşmelerine bakacağız. Yani gerçekten o kadar mı yoksa daha fazla mı gidecek? Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım. Buna itiraz eden var mı? Yok. Ama herkes 'Bu sistemde problem yok, sistem iyidir ama sistemi idare edenler ekonomiyi çok kötü idare ettiği için biz bu duruma düşüyoruz. Biz gelirsek bu sistemi çok iyi idare ederiz.' diyorlar. Sistem bu olduktan sonra sen nasıl idare edersen et fark etmez. Çok iyi idare edenler gidiyor IMF'ye 'evet efendim' diyor. 'Tamam sen bana şunu şunu ver, ben sana faizini tıkır tıkır ödeyeceğim' diyor. IMF, 'Sık kemeri, benim borcumu ver kardeşim. Benim faizimi öde, eğer paran yoksa dar gelirli kemerini sıksın.' diyor. İyi idare edeceğini söyleyenler de böyle idare edeceklerdir. Biz diyoruz ki 'hayır' biz bu sistemi değiştireceğiz. Sistem değişmeli. Çünkü sistem zengin dostu, fakir fukaranın canına okuyor. Özet olarak, buna temel olan şeyler düzeltilirse sorunlarımızın yüzde 90'ı hal olmuş olur." dedi.
(İLKHA)