Kıta sahanlığı bir coğrafya terimi olarak sıkça duyulur. Özellikle Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan tartışmalardan de kıta sahanlığı konusudur.
Kıta sahanlığı olgusu ilk kez 1945 yılında Truman bildirisiyle ortaya çıkmıştır.
Kıta sahanlığı, kara platformu olarak da bilinir, bir kıtayı ya da kara parçasını çevreleyen görece sığ ve eğimli deniz tabanına verilen addır.
Uluslararası Adalet Divanı’nın 1969 tarihli kararında, “açık deniz altında kıyı devletinin ülkesinin ya da ülkesel egemenliğinin devamı ya da doğal uzantısı” şeklinde ifade ediliyor.
KITA SAHANLIĞI KAÇ MİL
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi Kıta sahanlığını kıyı devletinin karasularının devamında kıta kenarının dış eşiği ile sınırlı, bu eşik belirtilenden az mesafede ise karasularının ölçülmeye başlandığı mesafeden itibaren 200 deniz mili mesafe olması şeklinde tanımlanmaktadır.
KITA SAHANLIĞI ÖNEMİ
Doğal kaynakların aranması ve işletilmesi konusunda kıyı devletinin sınırlı egemenliğine tabi, güvenlik, ulaşım ve canlı kaynaklardan yararlanma açısından üzerindeki su kütlesi açık deniz statüsüne sahip, alanlar olduğu için stratejik öneme sahiptir.
TÜRKİYE YUNANİSTAN KITA SAHANLIĞI SORUNU
Ege’deki deniz yetki alanları ile ilgili bir başka temel sorun Türkiye ve Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sınırının belirlenmesi konusudur.
Ege’de Türkiye ve Yunanistan’a ait kıta sahanlığının sınırları henüz belirlenmemiştir. Şu anda ne Türkiye ne de Yunanistan Ege’de 6 deniz mili mesafesindeki karasularınının ötesinde, sınırlandırılmış bir deniz yetki alanına sahip değildir.
Türkiye, Yunanistan'ın kendisine on binlerce kilometrekarelik kıta sahanlığı kurma planını, masada deniz yetki alanlarına ilişkin ilgili ülkelerle imzaladığı anlaşmalarla, sahada ise Ege ve Doğu Akdeniz'de Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemilerinin, Yavuz ve Fatih sondaj gemilerinin faaliyetleriyle uluslararası hukuk zemininde attığı adımlarla bozuyor.