Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dünya Ruh Sağlığı Günü ve koruyucu ruh sağlığının önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İnsanın mutlu olmadığı bir toplumda maddi refahın yükselmesinin hiçbir yararı olmayacağını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "ABD’de yapılan bir çalışmada elde edilen istatistiki verilere göre 1950 ile 2000 arasında gayrisafi millî hâsıla kişi başı 20 bin dolardan 35 bin dolara çıkmış. Aynı şekilde psikolojik refah düzeyi de ölçülmüş.  Kendini çok mutlu hissedenlerin oranı hep yüzde 30 civarında kalmış. Maddi refah artmış ama psikolojik refah aynı paralellikte artmamış. Manevi refah aynı paralellikte artmamış. Bu tespitler üzerine bilim çevrelerinde bununla ilgili projeler yapılıyor. Çözümler üretiliyor.  Bu nedenle Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde tema olarak   eşitsizliklere dikkat çekiliyor." diye konuştu.

Akıl muhakeme denilen zihin kısmının beynimizin ön bölgesine komut verdiğini, böylece bedenimizin ya tembelliğe ya da enerjiye yönlendiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişinin yardım ederek ve küçük başarılar elde ederek mutlu olduğunu söyledi.

Hayatı anlamlı yaşamanın ruh sağlığı için çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hareketli olmanın da psikolojik sağlamlık üzerinde olumlu katkılar sağladığına dikkat çekti.

Olumlu uyanıklık psikolojik sağlamlık sağlıyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: "90-100 yaşında kişiler vardır. Vücutları yaşlandığı halde enerjik ve aktiflerdir. Alzheimer’ı önleyen en önemli şey budur: Zihinsel ve bedensel aktivite. Bir insan ne kadar hareketliyse, günde 5 bin adımdan az olmamak üzere hareket ediyorsa olumlu bir uyanıklık içerisindedir. Stresli bir uyanıklık içinde değil. Amaca yönelik küçük başarılar elde edecek, işi bitirmenin tatminini yaşayacak, birine yardım etmenin tatminini yaşayacak, birisini sevindirmenin tatminini yaşayacak. Böyle küçük başarılar, kişiye beyinde mutluluk hormonu salgılatıyor. Daha önce ruh sağlığı diyorduk, şimdi psikolojik sağlamlık diyoruz. Çünkü ruh sağlığı dediğimiz zaman hastalık olmaması anlaşılıyordu. Ruh sağlığı, hastalıklarının olmamasının dışında, kişinin yeni ruhsal patolojilere, başka hastalıklara karşı da dirençli olabilmesi, iyilik halinde olabilmesi, dirençliliğin olması, esnekliğin olması ile mümkün. Bütün bunları öğrenirse kişi, stres yönetimi yapabiliyor gelecekle ilgili daha anlam peşinde koşabiliyor. Ruh sağlığı için anlam burada çok önemli."

Pozitif anlam yüklemek önemlidir

Anlam peşinde koşan bir kimsenin, limandan çıkan ve nereye gideceğini bilen gemi gibi olduğunu kaydeden Tarhan, "Nereye gideceğini bildiği için rüzgâr ona yardım eder. Bir gemi limandan çıkmış ama nereye gideceğini bilmiyor, rüzgâr onu istediği yere sürükler. İnsan hayat yolculuğuna çıkarken de stratejik hedefleri olacak. Kısa vadede orta-kısa vadeli hedefleri olacak. İnsan bu hedeflerden yoksunsa kendini aşamaz, kendini aşamayan insan anlam peşinde olmaz. İnsanın yemek, içmek, üremek gibi temel ihtiyaçları dışında sevmek, sevilmek, toplum için bir şey yapmak, yüksek değerlere sahip olmak, kendini gerçekleştirmek gibi hedefleri de olmalı. Bu nedenle ruh sağlığı sadece psikolojik olarak hastalığın olmaması değil, kişinin kendini daha mutlu edecek alanlara yatırım yapmasıdır. Buradaki sihirli kelime, insanın ruh sağlığı için olaylara pozitif anlam yüklemek, pozitif yorumlar yapabilmek, pozitif duygu durumunda kendini tutabilmektir. Negatifi de görüp pozitif duygu durumunu da yönetebilmek önemlidir." diye konuştu.

Yüksek bir güce bağlanmak, psikolojik bir ihtiyaçtır

Salgın sürecinde insanlığın ölüm başta olmak üzere pek çok konuda çaresiz kaldığını söyleyen Tarhan, "Böyle durumlarda, her şeyi bilen, her şeyi kontrol eden yüksek bir güce inanan bir kimse bu inanmanın verdiği huzuru, dinginliği kazanıyor. Ruh dinginliği böyle kazanılır. Zihin sağlığı böyle kazanılır, beden sağlığı böyle kazanılır. Onun için yüksek bir güce inanmak önemlidir. Bağımlılık tedavisinde kullandığımız Minnesota Modeli’nde 12 basamaktan bir tanesi yüksek bir güce inanmaktır. Bu koruyucu melek ya da zihinsel sığınak olabilir. Kişiye yalnız olmadığını hissettirecek yüksek bir güce bağlanmak, insanın psikolojik bir ihtiyacıdır. Ölümü düşünen bir kimse yani öldükten sonra hayatın olduğunu, yapılan iyiliklerin karşılıksız kalmayacağını, kötülüklerin de bedellerini ödeyeceğini düşünürse insan o anda çözüm buluyor, anlam yakalıyor. Anlam yakalayabilmek için de bu spritüelite çok önemli." diye konuştu. (İLKHA)