Malumunuz “Kürt HAMASI” kavramı, Öcalan’ın son yıllarda vazgeçemediği kavram klasiklerinden birisi haline gelmişti. Bu kavramın Öcalan’ın beynini kemirmeye başlaması ise, Kürt illerinde İslami aktiviteler kapsamında düzenlenen mitingler ve Kutlu Doğum programlarının düzenlenmesi ile olmuştu.

Yıllardır da bu kavram “Önderliğin komplo deşifresi”nin temel argümanı haline geldi. Tüm “komplo” tezlerini kendisinin “imhası” üzerine kuran Öcalan, “Kürt HAMASI” diye tabir ettiği İslami camiayı da aynı çerçevede değerlendiriyor. İşin garip tarafı ise, “Önderlik”in meziyetlerini anlatırken süreci ta İttihat ve Terakki’den hatta bazen Sümerlerden ele alırken ne hikmetse “tasfiye” sürecini sadece AKP’nin iktidarda bulunduğu son sekiz senelik süre zarfına hapsetmeye çalışmasıdır. Öcalan’a göre oluşan her olay, yaşanan her durum, neredeyse tüm sivil aktivitelerin tek bir amacı var: O da “Önderliğin tasfiyesi.” Psikiyatride buna ne denir bilemem ama, hiç de sağlıklı bir halet-i ruhiyeye tekabül etmediği apaçık ortada!

Tekrar “Kürt HAMASI” kavramına dönersek; Öcalan son görüşmesinde bu kavramı da infaz edeceğinin işaretini verdi. Şimdiye kadar “Kürt HAMASI”nı AKP’nin komplosuna indirgeyen Öcalan’ın bu hafta nedense kafası karıştı: Hizbullah… HAMAS…

 Kullandığı şu cümlelere bakalım: “Yine AKP, Hizbullah ve Hamas tarzıyla KCK operasyonlarıyla boşalan legal alanı doldurmaya çalışıyor. Hizbullah mı Hamas mı? Buna çok karar veremedi. Hizbullah İran’a dayandığı için bunu Hamas tarzında geliştirmeye çalışıyorlar. Daha iyi anlaşılması için FKÖ örneği verilebilir. Bizi bir nevi FKÖ konumuna getirip bizim karşımızda Hamas’ı -daha önce bunu Kürt Hamas’ı olarak tanımlamıştım- Kürt Hamas’ını yaratmaya çalışıyorlar. Bu, bir parti şeklinde olmayabilir, sivil toplum şeklinde de bu boşluğu doldurabilirler.” Eyvallah!..

Aslında Öcalan büyük ihtimalle farkında olmadan taşıdığı endişeyi deşifre ediyor: FKÖ ya da “Kürt FKÖ’sü”. FKÖ’nün serüvenine ve en son geldiği hazin noktaya elbette vakıf olan birisidir Öcalan. Ancak başkasını suçlamak yerine kişi ya da kurumların konumlarını sağlıklı değerlendirmekten hareketle FKÖ’leşmeye ne derece meyyal olduklarını fark etmesi, dahası, FKÖ’nün yaptığı yanlışlar zincirinden ders alınması, “Kürt HAMASI” suçlamasından daha kıymetli olabilirdi. Burada “Kürt HAMASI” derken başkalarını suçlama gayretleri, kabul edilmelidir ki FKÖ’leşme hastalığından kurtulmak için uygun bir tedavi yöntemi değildir. Kaldı ki “AKP, Hizbullah mı, HAMAS mı buna karar veremedi” derken aslında Öcalan, kendi iç dünyasında yaşadığı çelişkiyi sözlerine yansıtmış oluyor.

Herhal-u karda bir FKÖ gerçekliği ile karşı karşıyayız. Ama şuna karar verilmeli: Hangi FKÖ? Barguti’nin FKÖ’sü mü; Dahlan’nın FKÖ’sü mü? Asıl Öcalan’ın üzerinde yoğunlaşması gereken bu olmalı değil midir?