Mehmet Tahir Özsoy / DOĞRUHABER
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından 2 yıl önce Diyarbakır'da başlatılan Uluslararası Selahaddin-i Eyyubi Sempozyumu'nun 3'üncüsü bu yıl yeni kurulan Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsünün ev sahipliğinde yapıldı. Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü’nün kuruluş müjdesi sempozyumda verildi. Kovid-19 salgını nedeniyle çevrimiçi olarak düzenlenen sempozyuma, dünyanın dört bir tarafından âlim, akademisyen ve hareket adamları katılım gösterdi. Rehber TV’de canlı yayınlanan sempozyum sonuç bildirgesi ile sona erdi. Katılımcılar arasında; Hamas Liderlerinden Halid Meşal, İslami Cihad Lideri Ziyad Nahale, Dünya Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği, Hindistan Alimler Birliği Başkanı Selman Nedvi, Moritanyalı akademisyen Muhammed Muhtar Şankiti, Taliban Yetkilisi Hac Muhammed Musa, Pakistan Cemaati İslami Merkezi Şura Üyesi Seyyid Bilal, İran Belucistan Ulema Heyeti Başkanı Mevlana Abdulhamid, Afrika Alimler Birliği Başkanı Said Burhan, Tunuslu Kudüs Araştırmacısı Fethi Abdulkadir, Iraklı Mütefekkir Hişam Bedrani ve Mısır İhvan-ı Müslimin Yöneticilerinden Mithat Haddad da bulunuyordu.
Kudüs, Mescid-i Aksa ve Selahaddîn-i Eyyûbî’nin İslam Ümmeti için önemine değinen konuşmacılar genel kanaatle ümmetin Kudüs etrafında tekrar ayağa kalkabileceğini belirttiler. Bu çerçevede Selahaddîn-i Eyyûbî’nin İslam birliğini sağlayarak ortaya koyduğu tecrübenin çok önemli olduğu ve bugün bundan en iyi şekilde istifade edilmesi gerektiğinin altı çizildi.
“KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA, İSLAM DÜŞMANLARININ GÜÇLÜ OLUŞUNDAN DOLAYI İŞGALE UĞRAMADI”
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, sempozyumda yaptığı konuşmada, 3’üncüsü düzenlenen “Uluslararası Selahaddîn-i Eyyûbî Sempozyumu”nun hayırlara vesile olmasını diledi. Selahaddîn-i Eyyûbî’den alınacak en güzel dersin, büyük komutanın fetih öncesi yaptıklarında saklı olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Kudüs ve Mescid-i Aksa, İslam düşmanlarının güçlü oluşundan dolayı işgale uğramamış, bilakis Müslümanların; kavmi, mezhebi ve bölgesel aidiyetlerini öncelemeleri ve asabiyetleri uğruna birbirlerine düşman kesildikleri için haçlılar tarafından işgal edilmiştir. Selahaddîn-i Eyyûbî’nin mücadele tarzından alınacak en güzel ders; büyük fetih öncesi yaptıklarında saklıdır. İslam ümmeti yekvücut, tek yumruk ve bir bedenin azaları gibi ahenk içinde hareket etmeyi başardığı zaman büyük fetihlere imza atmış, Allah’ın yardımlarına nail olmuştur.” şeklinde konuştu.
ÜMMETİN KURTULUŞU İÇİN MÜSLÜMANLAR ARASINDA SÖYLEM VE EYLEM BİRLİĞİ ŞART!
Ümmetin kurtuluşunun Müslümanlar arasındaki söylem ve eylem birliğinden geçtiğini belirten Yapıcıoğlu, şunları kaydetti: “Önümüzde iki yol var; ya yüz yıldır devam eden işgallere, katliamlara rağmen dağınık kalmaya, sahip olduğumuz aidiyetleri ümmetin maslahatının önünde tutmaya ve birbirimizle uğraşıp enerjimiz heba etmeye devam edeceğiz. Ki ehl-i iman ve vicdan buna rıza gösteremez. Ya da artık yeter, diyeceğiz ve Selahaddîn’in yaptığı gibi ümmeti düştüğü yerden şaha kaldırmak için söylem ve eylem birliği sağlayacağız. Başka da bir yol yoktur.”
“SELÂHADDÎN, PARÇALANAN İSLAM BİRLİĞİNİ KUDÜS DAVASI ETRAFINDA BİRLEŞTİRDİ”
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü Kurucu Başkanı Mehmet Eşin ise, Selâhaddîn-i Eyyûbî tecrübesinden Müslümanların en iyi şekilde istifade etmesi gerektiğinin altını çizdi. Eşin, “Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturması deneyimi, İslam tarihimizde değerlendirmesi ve istifade edilmesi gereken önemli bir dönüm noktasıdır. Selâhaddîn, mezhepçilik ve asabiyetle parçalanan İslam birliğini Kudüs davası etrafında birleştirmiş, kardeşlik şuur ve bilincini yeniden tesis etmiştir. ‘Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarıyla savaşamazlar’ sözü öylesine söylenmiş bir söz değil aksine bunun gereğini yapmıştır. Kudüs’ün istila altında ve Mescid-i Aksâ’nın varlığının tehlikede olduğu günümüz gerçekliğinde, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin deneyiminin o günden bugüne etkileriyle birlikte, derinlemesine ve bir bütün olarak ele alınması bir ihtiyaçtır.” cümlelerini kullandı.
“SELÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ’NİN EN BÜYÜK BAŞARISI, İSLAM BİRLİĞİNİ SAĞLAMASIDIR”
Tarihçi yazar Dr. Abdulkadir Turan, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin en büyük başarısının İslam birliğini sağlaması olduğunun altını çizdi. Turan, “Selâhaddîn-i Eyyûbî Hazretlerinin en büyük başarısı, Tunus’tan Hamedan’a; Diyarbakır’ın kuzeyinden Yemen’e varan bir coğrafyada İslam birliğini sağlamasıdır. Kudüs’ün fethi ve fetihten sonra elde tutulması neticesini bu başarı getirmiştir. Selâhaddin’in İslam birliği başarısı, Müslümanları sadece Haçlı istilasından kurtarmamıştır. O başarı aynı zamanda Moğol istilasını da durdurmuş ve İslam’ın mukaddes beldelerinin Moğol istilasından beri kalmasını sağlamıştır. Bu birlik, Memlûkler ve Osmanlılar üzerinden 1336/1917’ye kadar devam etmiş; onun sayesinde hicri takvimle 752 yıl boyunca Kudüs özgür kalmıştır.” şeklinde konuştu.
“SELÂHADDİN, BİRLİĞİN MÜMKÜN OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU”
Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin takip ettiği siyasetin yüzyıllar boyunca Müslümanları aziz kıldığını ifade eden Turan, son olarak şöyle konuştu: “Selâhaddin’in hedeflediği birliğin esası, İslâm’ın galip gelmesini, küfrün mağlup olmasını sağlamak ve Müslümanların heybetini İslam düşmanları arasında kırmamaktır. Selâhaddin, takip ettiği bu siyasetle, Müslümanlar arasında birliğin mümkün ve kârlı olduğunu ortaya koydu. Onun takip ettiği bu siyaset, Müslümanları yüzyıllar boyu aziz kıldı ve bugün için de örnek teşkil etti.”
Kutu
SEMPOZYUMUN ARDINDAN YAYINLANAN SONUÇ BİLDİRGESİ ŞU ŞEKİLDE:
- Selâhaddîn-i Eyyûbî, sadece Kudüs fatihi değildir; aynı zamanda İslam’ın ikinci beş yüzyılında İslam birliğinin önderidir. Ona Kudüs fatihliği unvanını kazandıran, Onun İslam birliği önderliği vasfıdır. Bu yönünün daha çok anılması, daha çok işlenmesi gerekmektedir.
- Selâhaddin İslam dünyasında genel anlamda biliniyor, tanınıyor ve seviliyor. Bu önemli olmakla birlikte, kadın, genç ve çocuklarıyla Müslümanların bütün kesimlerinin onu daha iyi tanıması için daha çok program gerçekleştirmeliyiz.
- Selâhaddin’in örnek alınmasını sağlayacak, başka bir ifadeyle günümüz Selâhaddinlerinin yetişmesine vesile olacak bir müktesebat hazırlamalı ve ona uygun eğitim programları gerçekleştirmeliyiz.
- Kudüs ve Mescid-i Aksa, Müslümanların ortak mukaddesatıdır. Onun güven ve emniyete kavuşması İslam âleminin güven ve emniyete kavuşmasıdır. Onun özgür olması İslam ümmetinin özgürlüğüdür. Öyleyse ümmet bir bütün olarak Kudüs davası içinde yer almak durumundadır.
- Bugüne kadar Kudüs ve Mescid-i Aksa, her daim Müslümanların gündeminde oldu. Lâkin Kudüs için gündemde olmak yeterli değildir. Kudüs’ü mevcut esaretinden kurtaracak olan, İslam dünyasının bir Kudüs davasına sahip olmasıdır. Bunun için, bütün İslam dünyasını kapsayan bir Kudüs stratejisi geliştirilmeli; o stratejiyi gerçekleştirecek, zamanlaması sağlam projeler yapmalıyız.
- Kudüs’ü mevcut esaretinden kurtaracak olan şuurlu bir İslam gençliğidir. Değişen dünyamızda gençliğe Kudüs davasının kavratılması ve gençlikte Kudüs bilincinin oluşturulması için çok yönlü çalışmalara ihtiyaç vardır.
- Filistinler, Selâhaddin’in varisleridir. Filistin halkını, Filistin ve Kudüs davasında yalnız bırakamayız. Kudüs’ün özgürlüğüne giden yol, Filistin halkını desteklemekten geçmektedir.
- Bu yıl Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nin direnişi, Mescid-i Aksâ’nın işgal planına karşı Filistin halkının cansiperane mücadelesi ve siyonist saldırılara karşı Gazze merkezli Seyfulkudüs harekâtı, siyonizmin emellerinin önüne geçmenin mümkün olduğunu bir daha göstermiştir. Ümmetin dikkatini Kudüs mücadelesine bir kez daha yöneltip dünyadaki vicdan sahiplerinin takdirini kazanan bu direniş ve savaş, Kudüs’ün özgürlüğü yolunda bir dönüm noktasıdır. Bu direniş, siyonizm yaşlanıp tükendiğini, İslamî direnişin ise gençlik enerjisiyle yükselmekte olduğunu kanıtlamıştır. Ümmete umut veren o mücadele ve savaşın şehidlerini rahmetle anıyoruz.
- Filistin’in umutları yenileyen direnişine karşı, ne yazık ki İslam dünyasında bazı siyasiler, Müslüman halkın iradesi dışında siyonist rejimle normalleşme adı altında ihanet çalışmaları yürütmektedirler. Bu projeler, akim kalmaya mahkûmdur. İslam dünyasının bağrından siyonist hançerin varlığı, asla normalleşmeyecektir. Esas olan, Kudüs davasına yapılan katkılar üzerinde odaklanmaktır. Fakat ümmetin uyanışı için, ihanetin kirli ellerini de teşhir etmeliyiz.
- Birliğimiz, kurtuluş yolumuzdur. Kudüs’ün kurtuluşuna giden yol, ittifakımızdan geçer. Ümmet içinde ittihada, vahdete hizmet edecek her adım, Kudüs’ün de kurtuluşuna hizmet edecektir. İslam âlemi, Selâhaddin misalinde olduğu gibi, İslam düşmanlarına karşı ittifak içinde hareket etmelidir.