Bursa’da düzenlenen Adalet Bölge Toplantısı'nda katılan Bakan Gül, "Cumhurbaşkanımız liderliğinde hükümetlerimiz döneminde adaletin fiziki çehresini değiştiren altyapı yatırımlarıyla yargıya hız ve kalite getiren teknolojinin önünü açtık, burada önemli çığırlar açtık. Bursa'da da bu hizmetlerin yansımış olduğunu görüyoruz. İznik, Karacabey, İnegöl, Mustafakemalpaşa ve Mudanya adliyelerini ve son olarak da Gemlik ve Orhangazi adliye binalarını tamamladık, vatandaşımızın hizmetine sunduk. Bölge Adliye Mahkemesinden sonra Bölge İdare Mahkemesi de bu adli yıl itibarıyla hizmete sunulmuş oldu. Vatandaşımız, avukatlarımız ve ilgili kurum temsilcileri adli ve idari yargıda istinaf işlemleri için buradan İstanbul'a gitme zahmetinden de kurtulmuş oldu. Bursa bölgenin adeta adli merkezi olmuş durumdadır. Adalet hizmetlerinde yeni bir sayfa açmaktan da öte, adeta burada yeni bir çağ açtık. Hafta sonu açılışını yaptığımız Tahkim ve Arabuluculuk Merkezinin yeni binası bu atılımların yeni halkası oldu. Yine Bursa Merkez Adli Tıp binası ile Bursa Eğitim Merkezi projelerini de çok yakın bir zamanda tamamlamış olacağız." diye konuştu.
Adaletin insanlığın üzerinde durduğu en temel sütun olduğunu belirten Bakan Gül, "Bu kutlu arayış ancak yargısal adaletle vücut bulur ve yargı mensuplarının eliyle hayata geçer. Dolayısıyla, makul sürede adil kararı veren bir yargısal işleyiş, milletimizin yargıdan temel beklentisidir. Bu konuda bugüne dek çok önemli yol ve mesafe kat ettik. Önemli reformlar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Şunu da biliyoruz ki her reform iyi ve doğru uygulamalarla hayat bulur ancak." dedi. Gül, asıl beklentilerinin yargı paketlerinin arkasındaki temel yaklaşımın, anlayış ve perspektifin benimsenmesi olduğunu kaydetti.
"Adliye kapısını çalan herkes en saygın muameleyi görmelidir"
Adliyenin kapısının adaletin kapısı olduğunu belirten Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu kapıya gelen herkes, hakkına erişeceğini, adalete kavuşacağını bilmelidir. Bu kapıyı çalan herkes en saygın muameleyi görmelidir. Bu HSK tarafından ortaya konan Türk Yargı Etiği Bildirgesi'nde de Türk yargısının millete bir taahhüdü olarak, bir belge olarak karşımızdadır. Vatandaşı temsil eden avukatın da en saygın ve nazik muamele görmesi aynı şekilde hakkıdır. Yargının bu anlamda avukat, hakim, savcıyla beraber adalet binasını ayakta tuttuğunu unutmadan iş birliği, diyalog içerisinde dinlenme hakkını en güzel şekilde sağlayarak gerçekleştireceğine inancımız tamdır. Yeni adli yılda sizlerin bu konudaki özeni daha da artıracağınıza inanıyorum.
"Yargıyı yargıya bırakacak bir hukuk kültürünü oluşturmamız gerekmektedir"
Yargı Reformu Strateji Belgesi'yle güven veren ve erişilebilir bir adalet anlayışını ortaya koyduklarını anlatan Bakan Gül, İnsan Hakları Eylem Planı ile "özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye" hedeflerinin olduğunu belirterek, "Tüm bunları 2023'e kadar gerçekleştirme irademiz var. Bugüne kadar yasal ve mevzuat anlamında yüzde 50'si hayata geçmiş durumda. İnanıyoruz ki Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında yeni yüzyıla daha adil bir Türkiye, daha adil bir dünya anlamında önemli neticeleri hep birlikte gerçekleştireceğiz. Şüphesiz, bir hukuk devletinde yargı yetkisinin münhasıran yargıya ait olması kadar doğal bir durum yoktur ama bazen bu temel kaideyi hatırlatmak durumunda kalıyoruz. Adaletin yegane tecelligahı adliyelerdir, mahkemelerdir. Yargı yetkisini hiç kimse paylaşamaz. Ancak toplumun hassasiyet gösterdiği bazı olaylarda bu hassasiyeti kullanarak, yargı yetkisini etki altına almaya dönük söylemlere tanık olabiliyoruz. Hepimizin müşterek duygularına, ortak vicdanına hitap eden olayların soruşturma veya davalarını, bağımsız ve tarafsız yargıyı yıpratma kampanyasına dönüştürme girişimlerini asla kabul etmeyiz." diye konuştu.
"Yargı delillere göre karar verir"
Yargı kararlarının eleştiriden münezzeh olmadığını belirten Gül, yargı kararlarının eleştirilirken hakimin, savcının dosya kapsamında yasaları uygulamakla vazifeli olduğunun hatırdan çıkmaması gerektiğini söyledi. Bakan Gül, yargının ancak delille karar vereceğini dile getirerek, şunları kaydetti:
Emin olun kimse o dosyayı aylarca araştıran, didik didik okuyan, kolluğa müzekkereler yazan, delil kovalayan, gecesini gündüzüne katıp bir sonuca varan yargı mensubundan daha iyi bilemez. Kendisi de bir anne, baba, eş, kardeş olan yargı mensubunun sanki bu vasıflardan hiç haberi yokmuş gibi hedefe oturtulmasını insaflı bulmadığımızı açıkça ifade etmek isterim. Doğru bilgiye dayanan yapıcı eleştiri yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına her zaman destek olur, güç verir. Ancak adalet duygusu gibi yüce bir değerin etkileşim ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını ise yapıcı eleştiriden tefrik ediyoruz. Bu noktada, 'yargıyı yargıya bırakın işini yapsın' diyoruz. Yargısız infaza herkes için karşı çıktığımız gibi yargının da yargısız infazını asla kabul etmiyoruz. Yargıyı yargıya bırakacak bir hukuk kültürünü medyasıyla, siyasetiyle, akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla hep beraber oluşturmamız gerekmektedir. Yargının kendi bağımsız ve tarafsız mecrasında işlemesi, hataların da o mecrada düzeltilmesi, temel kuraldır, vazgeçilmez ilkedir. Yargının her zaman ve her yerde mükemmel kararlar vermediğinin biz de farkındayız. Ancak eksik, hatalı karara karşı bir itiraz yolunun, bir düzeltme mekanizmasının olduğunu, hukuk düzeni içerisinde olduğumuzu da asla unutmamamız gerekmektedir.
"Yargısal işleyişin tek amacı, adaletin gecikmeksizin tecelli etmesidir"
Toplumun adalet duygusunu korumanın ve yargıya güveni ayakta tutmanın öncelikle yargı mensuplarının duruşu ve hukuki çabasına ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
Büyük mütefekkir Nurettin Topçu 'Üç hakimin hükmünde hata aranmaz' der: 'Kalbin, kaderin ve ölümün.' Sizlerin yalnızca kanunların emrinde temiz vicdanınızla vereceğiniz karar, işte o kalbin hükmüdür. Orada hata olmayacağına inanıyoruz. Vereceğiniz kararla adalet yerini bulmakla kalmamalı, yerini bulmasının sağlandığı da açıkça görülmelidir. Peki bu nasıl görünecek? Yargı adil bir şekilde karar verir, adaletli davranır, anlaşılır gerekçeyle, yeni tartışmalara yol açmayıp, tartışma bitiren kararlarıyla adalete ayna tutar. İşte sizin doğru ve anlaşılır bir dille, sağlam gerekçeyle yazdığınız kararla adalet görünür olacaktır. Yargısal işleyişin tek amacı, adaletin gecikmeksizin tecelli etmesidir. Geciken adalet, caydırmaz; geciken adalet onarmaz; geciken adalet tecelli de etmez.
"Biz, yapılan işin niteliğindeyiz"
Hedef süre, e-duruşma ve e-tebligat ile seri muhakeme-basit yargılama gibi yenilikleri hayata geçirdiklerini belirten Bakan Gül, bu çalışmaların temel hedefinin, milletin beklentisi olan adil kararın makul sürede verilmesini gerçekleştirmek olduğuna kaydetti. Bakan Gül şöyle konuştu:
Hedef sürelere uyma oranlarının makul bir oranda olduğunu görmek sevindirici. Elbette bu anlamda önemli olan rakamlar, istatistik değil. Adalet bir istatistikten ibaret değil; nicelikten ziyade nitelik, bizim için daha önemlidir. Adalet, o rakamlardan, dosyalardan, istatistiklerden ibaret değil, bir insanın hayatına dokunmaktır, bir insanın gözyaşını silmek, mağduriyetini gidermektir. Suçluyla suçsuzu ayırt etmektir. Haksız yere insanları sürüncemede bırakmamaktır, mağdur etmemektir. Dolayısıyla temel yaklaşımımız bu anlamda sayılar değil, istatistik değil, adaletin bizatihi kendisidir.
Tüm bu çalışmalarda insanın onurunu korumayı, masumiyet karinesini ve lekelenmeme hakkını temel ilke edindiklerini vurgulayan Adalet Bakanı Gül, "Bu çerçevede sürekli yasal değişikliklere de bu reform süreci öncülük etmektedir. Örneğin, mesai saatleri dışında yakalanan, ifadesi alınıp da serbest bırakılacak bir kişiyle ilgili 'Otelde yakaladım, hemen gözaltına alayım' şeklindeki uygulamalara son verdik. Burada milletimize, insanımıza güveniyoruz." dedi. Adalet Bakanı Gül, sadece ifade vermek için gece yarısı gözaltına alma işlemi yapılmasına son verdiklerini vurguladı.
"Herkesin beklediği adaleti tesis etmek hepimizin boynunun borcudur"
Yürürlüğe konulan diğer düzenlemelere de değinen Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan ifadelerin, bilgilerin yer almamasına yönelik, son kanunda düzenlemeler yapıldı. Kişinin özel hayatının gizliliğinin korunması, insan onurunu muhafaza etmenin en önemli parçasıdır. İddia konusu neyse o anlatılmalıdır. Suçun delili, ilişkisi olan bilgiler orada yer almalıdır. Bunun dışında kalan kısımlar kimseyi ilgilendirmez. Bir başka düzenleme olarak beraat kararı verilmesi durumunda, iletişimin tespitine veya dinlenmesine ilişkin kayıtların yok edilmesine ilişkin bir düzenlemedir. Burada da insan onuruna ve özel hayatın mahremiyetine saygı esastır. Tüm bu yasalar çıkarılmıştır, kanunlaşmıştır. Şimdi en iyi uygulama olarak yasamanın çıkardığı bu kanunlar, uygulayıcılara, sizlere emanettir. En iyi şekilde uygulayacağına inanıyoruz, milletimizin de beklentisi bu yöndedir." (İLKHA)