Türkiye başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında Doğu Türkistan'da yaşanan asimilasyon ve soykırım suçuna karşı birçok açıklama yapıldı ancak Çin'i caydırıcı somut bir adım atılmadı.

Milyonlarca insanı dönüşümlü olarak toplama kamplarına alan ve yine milyonlarca kadın, erkek, yaşlı ve çocuğu zorla çalıştıran Çin yönetimi, son 4 yıldır farklı ülkelerde yaşayan Uygur Müslümanlarının da aileleriyle irtibat kuramaması için çeşitli önlemler aldı.

 

Ülkelerinde yaşanan hak ihlalleri hakkında İLKHA muhabirine konuşan Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği Başkanı Nureddin İzbasar, İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere İslam ülkelerinin Çin'e karşı caydırıcı bir adım atmaları gerektiğini vurguladı.

"Çin, 1948 yılında imzalanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ndeki tüm maddeleri çiğniyor"

1949 yılında Çin Doğu Türkistan'ı işgal ettikten sonra zaten sistematik bir şekilde asimilasyon politikası başladığını ve 2016 yılından sonra ise bunu arttırarak asimilasyonu bir soykırıma götüren bir politika izlendiğini belirten İzbasar, "Doğu Türkistan'da şu anda uluslararası bağımsız kuruluşların tespit ettiği ve araştırmacıların da ifade ettiği gibi sayıları binleri aşan toplama kampları var. Bu toplama kamplarında milyonlarca insan gözetim altında tutuluyor. Bu, ikinci dünya savaşında Nazi Almanya'sında Yahudilere karşı yapılan soykırımın birebir aynı boyutta bir soykırımdır. Uluslararası bağımsız araştırmacılara göre Doğu Türkistan'da bin 400'den fazla toplama kampının yeri tespit edilmiş durumda. Çin'in kendisini anlattığı 'Beyaz Kapak' kitabında ise yaklaşık 8 milyon insanın dönüşümlü olarak toplama kamplarına alındığı belirtiliyor. Yaklaşık 2 milyon çocuk ailelerinden koparılarak çocuk kamplarında esir tutuluyor. Doğu Türkistan'da geniş çaplı bir angarya sistemi var. İnsanlar zorla çalıştırılıyor. Aynı şekilde Çin'in iç bölgelerinde köle işçi olarak çalıştırılıyorlar. Kadınlar, Çinli erkeklerle evlenmeye zorlanıyor. Açıkçası 1948 yılında imzalanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ndeki tüm maddeler çiğneniyor. Açık ve net bir şekilde soykırım uygulanıyor." diye konuştu.

"10 yılda 100 bin kişi farklı ülkelere göç etmek zorunda kaldı"

Doğu Türkistan'a komşu olan Türki cumhuriyetlerde yaklaşık bir milyon Doğu Türkistanlının yaşadığını belirten İzbasar, 5 Temmuz 2009 yılında yaşanan Urumçi Katliamı sonrasında başlayan kaçış ile birlikte son 10 yılda 60 bini Türkiye olmak üzere toplamda 100 bin kadar kişinin olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.

Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği Başkanı Nureddin İzbasar

"İnsanların farklı ülkelerdeki aileleriyle irtibat kurmaları suç"

Son 4 yıldır kimsenin ailesinden haber alamadığını hatırlatan İzbasar, "İnsanların yurt dışında olan aileleriyle görüşmesi Çin nezdinde bir suçtur. Bunun toplama kamplarına alınmak için yeterli sebep sayılması sebebiyle hiç kimse yurt dışındaki akrabalarıyla irtibat kurmaya cesaret edemiyor. Cesaret etse bile oradaki gözetim sisteminden tespit edilerek kimisi hapishaneye kimisi de kampa atılıyor. Yani 2016 yılının nisan ayından bugüne kadar değişen hiçbir şey yok. Hatta daha da kötüleşiyor. Toplama kamplarındaki insanların çoğu kaybolmuş, birçoğundan da ölüm haberi geliyor. 21'inci yüzyılda maalesef memleketimizle ilişkimiz tamamen kopmuş durumdadır." şeklinde konuştu.

"Dünyadan şimdiye kadar Çin'i caydırıcı bir adım atılmadı"

Türkiye başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında Doğu Türkistan lehine yapılan açıklamaların şimdiye kadar Çin'i yaptıklarından vazgeçiremediklerini kaydeden İzbasar, "7 ülke parlamentosu Çin'in Doğu Türkistan'da yaptıklarını soykırım olarak tanıdı. Çok sayıda rapor yazıldı. Her şey açıkça ortada. Ancak Çin, bu uygulamalarından önce ne ile karşılaşacağını bilerek hareket etti. Bunun için de ne tür önlemler alacağını da hesap etmiş. Onun için Türkiye'de ve dünyada Doğu Türkistan'da yaşananlar görmezden gelinerek, başlarına gelen vahşi soykırımı Amerikan propagandası, CIA oyunu diye tanımlayanla mutlaka çıkar. Çin bunun çalışmasını zaten yapmıştır. Ancak dünya kamuoyunda binlerce kanıt ve ispat ortadadır. Ne yazı ki şu anda hiçbir toplumdan, hiçbir ülkeden Çin'i caydıracak bir adım atılmamıştır." dedi.

"İslam İşbirliği Teşkilatı Rohingya'da olduğu gibi Doğu Türkistan'da yaşananlara da dur! demelidir"

Türkiye ve diğer İslam ülkelerinin Doğu Türkistan'da yaşananlara karşı Çin' "dur!" diyebileceklerini hatırlatan İzbasar, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"İslam ülkeleri elleri dolu dolu yaşananlara dur diyebilirler. İslam İşbirliği Teşkilatı Rohingyalı Müslümanlar için Myanmar hükümetinin mahkemeye çıkarılmasını sağladı. Burada Müslümanlara yönelik yapılan bir soykırım vardı. Doğu Türkistan'da da aynı şekilde bir soykırım var. Müslümanları temsil etmek üzere birçok İslam ülkesinin katılımıyla oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı, Myanmar'da yaptığının aynısını Doğu Türkistan için de yapmalıdır. Çin'in yargılanması için Birleşmiş Milletlerde oy toplanarak soykırımın durdurulması için kolaylıkla adım atılabilir. İslam İşbirliği Teşkilatının böyle bir adım atmaya hakkı da var. Çünkü Doğu Türkistan'da Müslümanlara yapılan zulmün haddi hesabı yok. Son yılda 16 binden fazla cami yıktılar. Medreseler, türbeler, mezarlıklar yerle bir edildi. Yani Müslümanların doğudaki kalelerinden olan Doğu Türkistan'da İslam'ın bu şekilde yok edilmesi, Müslüman dünyasının da buna tepki vermemesi veya Çin'i destekleyen açıklamalar yapması kabul edilemez. İslam İşbirliği Teşkilatı mutlaka Rohingya'da nasıl ki Müslümanlara sahip çıktıysa Doğu Türkistan'da da aynı şekilde sahip çıkmalıdır." (İLKHA)