Vatandaşların çocuklarını çırak olarak yetiştirmeleri için mesleğin ustalarına “eti senin kemiği benim’” diyerek meslek öğrenmesi için ustalara teslim ettiği bazı meslekler, gelişen teknolojiye ile birlikte mesleğin son ustaları yetiştirecek çırak bulamıyor.
Bakır işleme ve sedef kakma ustaları, genellikle küçük yaşlarda aileleri tarafından bir ustanın yanına çırak olarak verilerek mesleğin erbabı olmaları ile biliniyor. Özellikle de geçmişte bir ustanın yanında küçük yaşlarda çırakların görülmesi normal bir durumken şimdilerde ise çırak azlığından dolayı sıkıntı yaşanıyor.
12 yıllık zorunlu eğitimin de etkisiyle çırak sayısının yarı yarıya düştüğü el sanatları arasında yer alan bakır işlemeciliği ve sedef kakmacılık mesleklerinde son yıllarda eleman sıkıntısı her geçen yıl daha da artıyor.
2012 yılında 4+4+4 olarak formüle edilen 12 yıllık kademeli ve zorunlu eğitim sisteminin uygulamaya konulması çırak sorunu yaşamaya başlayan geleneksel el sanat ustaları, çırak sorununa bir an önce çözüm bulunmasını istiyor.
Son yıllarda birçok ailenin “Biz okuyamadık, bari çocuğumuz okusun” mantığıyla çocuğunu bir esnafın yanına vermek istememesi de bu duruma eklenince çıraklık eğitimi alan öğrenci sayısında ciddi düşüş yaşandı.
Çırak sayısı, değişen toplum düzeni ve son yıllarda yapılan bazı düzenlemeler nedeniyle mesleklerini öğretecek elaman bulamayan ustalar, el emeği, göz nuru olan geleneksel el sanatlarına sahip çıkmak için mesleklerini öğretecek çıraklara ihtiyaç duyuyor.
Gaziantep’te ayrı bir öneme sahip olan bakır işleme ve sedef kakmacılık mesleğinin ekonomik getirisi olmaması nedeniyle ustaların çırak bulmakta zorluk çektiğini belirten Gaziantep Bakırcılar, Saatçiler, Av Bayileri ve Sedefçiler Odası Başkanı Celal Açık, ustaların çırak bulamamasının en büyük sebebinin eğitim sisteminden kaynakladığını ifade etti.
Oda olarak öğrenilmesi çok zor olan her iki mesleğin yaşatılması için Gaziantep İŞKUR İl Müdürlüğü ile birlikte bazı projeler yürüttüklerini anımsatan Açık, projeler kapsamında sadece belli alanlarda çırak sorunun giderildiğini ve bunun yetersiz olduğunu belirtti.
2007 yılında göreve geldiği günden beri çıraklık sorununu gündeme getirdiklerini belirten Açık, “2007 yılından bu yana İŞKUR ile meslek edindirme için projeler üretiyoruz. Türkiye'nin iki yüzü vardır, bizde yıllardır Türkiye'nin iki yüzü olduğunu söyledik; bir üniversite mezunu olup meslek sahibi olamayan ve bir de eleman sıkıntımız var.” dedi.
“Mesleklerin çocuk yaşta öğrenilmesi lazım”
12 yıllık zorunlu eğitimin de etkisiyle çırak sayısının yarı yarıya düştüğüne dikkat çeken Açık, “Eğitim sistemi 12 yıla döndüğünden dolayı eleman sıkıntı yaşıyoruz. Örneğin biz nakış bölümünü bayanlarla çözüyoruz. Ama bakırcılık mesleğinde birçok iş bölümü var, bunların da çocuk yaşta öğrenilmesi lazım. Biz, organize sanayi bölgesinde eleman çalıştırmıyoruz ve biz esnaf yetiştiriyoruz. Ben bu mesleğe 10 yaşında başladım. Bana ‘10 yaşında geç kaldın’ dediler. Yeteneğine göre rehber öğretmenler eşliğinde çocuklarımızı değerlendirelim, bu tür mesleklere yönlendirelim. Çocuklarımızı haftanın 4 günü bizde pratik ve bir günde okulda teorik eğitim alsınlar. Bu çocuk ilkokulu bitirdiğinde çırak, liseyi bitirdiğinde kalfa olur. Üniversitelerde 2 yıllık bölüm açtığımız zaman usta olur ve bizim yanımızda yetiştidiğinden dolayı işi hazır olur.” ifadelerini kullandı.
“Sanatın ilk basamağı çıraklıktır”
Teori ve pratik eğitiminin bir arada olmasının tüm meslekler için önemli olduğunu belirten Açık, “Yeni Milli Eğitim Bakanımız da bu işe bayağı önem veriyor. Bizdeki elemanları çıraklık eğitim merkezlerine yazdırıyoruz. İşverene hem aylık desteği veriyorlar hem de bizim yanımızda yetişiyorlar. Fakat bunun tam tersi olması lazım. ‘Bize elemanınızı verin mesleği öğretelim sizin de yanınızda çalışsın’ diyorlar. Bizde eleman yok ki verelim. Çocuk ilkokul eğitimi alırken meslek odalarına gelmeleri lazım. Bizler bu sorunu böyle çözeriz diye düşünüyorum. Çırak sıkıntısını bazı projelerimizle bayağı azalttık. Fakat bazı alanlarımızın çocuk yaşta öğrenilmesi gerekiyor. 44 yıldır bu mesleğin içerisindeyim ve beni meslek lisesine gönderseler ‘hocalık yapın’ deseler başarılı olamam. Çocuk sahaya inmeli, çırak-usta ilişkisini yaşayacak, bu olmadığı müddetçe okullara hoca vermekle bu sorun çözülmez. Bu şekilde asla çırak yetişmez. Çocuk çırak-esnaf ilişkilerini görmelidir. Esnaftaki hareketliliği yaşamalıdır.” diye konuştu.
Çırak bulamadıkları için mesleklerinin son yıllarını yaşadığını belirten Sedef Kakma Ustası Ahmet Bıyık da 40 yıldır bu mesleği yaptığını ve hiçbir dönemde bu kadar eleman sıkıntısı yaşamadıklarına dikkat çekti.
“Çıraklık eğitimi ustaların, esnafın yanında olur”
Çıraklık sisteminin devam etmesi gerektiğini belirten Bıyık, “Çırak sorunu aslında fabrikalarda vardır. Çünkü fabrikalarda tehlikeli işler var. El sanatlarında çırak sorununun olmaması lazım. Biz de tehlikeli bir iş yoktur. Ben bu mesleğe 10 yaşında başladım, şu anda 53 yaşındayım. Çıraklık sisteminin devam etmesi lazım. Önceden zenginler çocuklarını bir ustanın yanına getirirlerdi, haftalıklarını da babaları verirdi. Esnafın ve ustanın elinin altında büyüyen çocuk esnaf ve usta terbiyesi alır. Çocuk bu şekilde yetişirdi. Esnafın veya ustanın yanında kapalı çocuklar açılır, esnaf ile diyaloğa girer, çocukların hayata atılmasına yardımcı olurduk. Şu an çıraklık diye bir şey kalmadı. Ailelere çocuklarını bu tür mesleklere göndermelerini tavsiye ediyoruz. 40 yıldır bu işi yapıyorum. Bende bu mesleği babamdan çırak olarak öğrendim. Meslek liselerinde bir gün eğitim var, 4 gün boş geçiyor. Bizde elemanın bir gün bile boş geçmemesi lazım. Çıraklık eğitimi ustaların, esnafın yanında olur.” şeklinde konuştu.
“Mesleğimizi seviyoruz, yok olmasını istemiyoruz”
Yeni neslin mesleğin zorluklarından dolayı el sanatları mesleklerine sıcak bakmadığını ifade eden bakır işleme ustası Salman Hançerkıran ise şunları söyledi:
“Bu meslekler unutulmaya yüz tutan meslekler olduğundan dolayı artık gençlerimiz pek fazla rağbet göstermiyor. Ben ilkokulu bitirdim, 11 yaşında bu mesleğe başladığım, 37 yıldır da bu mesleğe devam ediyorum. Şimdiki gençler de bu meslekleri zor olduğu için sevmiyorlar, daha kolay para kazanmak istiyorlar. O yüzden de gelmiyorlar. Sadece bakırcılık mesleği değil, tüm esnaflarımız çırak arıyorlar. Önceden annemiz veya babamız bizi bir mesleğe koyduğunda ‘eti senin kemiği benim ve bu çocuğu yetiştirin’ derdi. Bizde elimizden geldiği kadar evimize katkıda bulunmak için çalışırdık. Şimdiki gençler öyle değil, anne ve baba parası yemeye çalışıyorum. Altyapıdan yetişen olmadığı zaman zor olacak. Biz, mesleğimizi seviyoruz, yok olmasını istemiyoruz.” (İLKHA)