Dicle Üniversitesinde yaşanan olaylar kadar bu olaylara verilen tepkiler de bazı gerçeklerin ortaya çıkmasına katkı sağlamış görünüyor. Olayın nasıl ortaya çıktığı, tarafların konumu vs. her şey çok açık olmasına rağmen çeşitli saiklerle yanlı tavırlar takınan, gelişmeleri saptırmaya dönük tutumlar sergileyen çevrelerin yayınları, tavırları bazılarının gerçekleri örtme konusunda ne kadar pervasız olduklarını göstermekte.

Şüphesiz solcu, Kemalist ve İslami kaygı taşımayan çevrelerin Müslümanlara karşı düşmanca yaklaşmaları, adaletten ve haktan uzak tutumlar takınmaları şaşırtıcı değil. Ama İslami iddialara sahip olan kimilerinin de açıkça haksızlığa meyletmeleri dikkat çekici. Bunlardan bazılarının PKK ve sol kuyrukçuluğuyla/öykünmeciliğiyle hadiseyi saptırma tavrı içine girip, açıkça zulmeden taraftan yana tavır almaları kara bir leke olarak alınlarına kazınacaktır.

Öte yandan Kürt ulusalcısı tutumu benimsemiş kimi kesimlerin de Dicle olayına şaşı bakanlar arasında yer aldıkları net olarak görülmekte. Bu bağlamda ortaya konan bazı tavırların ibretlik olduğunu söylemek gerekir.

Yıllarca Türk-İslam sentezi diye nitelendirilen çevrelerden duyduğumuz söylemin artık Kürt-İslam versiyonunun da oluştuğunu aşağıda yayınlanan bildiride görmek mümkün.

İslam’ın hayat tasavvurunda kilit rol oynayan kavramların Türk-İslam sentezi mantığıyla içeriklerinin değiştirilmesine, tahrif edilmesine şahit olduk. Şüphesiz ki, bunların başında millet kavramı geliyor. Söz konusu bildiride de aynı mantıkla Kur’ani kavramlar tahrif edilerek kullanılıyor. “Millet”in selameti (sadece Kürtler kastediliyor), ortak değerlerimizin böyle hoyratça kullanılması; milli menfaatler, dinimizin siyasi bir argüman olarak değerlendirilmesi vb. tipik milliyetçi-muhafazakar perspektifin ürünü ifadeler İslami duyarlılık ve hassasiyet açısından bazı çevrelerde ortaya çıkan kırılmaların yansıması.

Bu meyanda Nubihar Derneğinin Dicle Üniversitesinde yaşanan olaylara ilişkin yaptığı “ibretlik” basın açıklamasına dikkat çekmek istedik:

KAMUOYUNA

Dicle Üniversitesinde son birkaç gündür “karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması” başlığıyla kamuoyuna intikal eden endişe verici hadiselere tanıklık etmekteyiz. Maalesef olayın taraflarına ve seyrine baktığımızda doksanlı yıllarda memleketimizde yaşanan çirkin ve kanlı oyunların birileri tarafından tekrar gündemleştirilmek istendiği görülmektedir.

Şüphesiz her medeni toplumda olduğu gibi halkımızın içinde de farklı görüş, inanç ve ideolojilerin olması ve bu farklılıkların özgür bir şekilde ifade edilmesi ve savunulması herkesin üzerinde ittifak etmesi gereken bir ilkedir. Bununla birlikte milletimizin kahir ekseriyetinin ortak bir değeri olan İslam dininin ve onun mümtaz peygamberi Hz. Muhammed’in doğumunun siyasi bir argüman ve vasat olarak değerlendirilmesinin ve bunun üzerinden siyasi güç devşirilmeye çalışılmanın öncelikle yüce dinimiz İslam’a ve onun aziz peygamberinin mesajına zarar verdiğini düşünmekteyiz. Zira Üstad Bediüzzeman’ın da ifade ettiği gibi dinin dahilde menfi bir şekilde kullanılması ne dine ne de millete bir fayda sağlamayacaktır.

Dini ve peygamberi siyasi ve ayrıştırıcı bir dille takdim eden bir zata Dicle Üniversitesinde konferans verdirilmesi, emniyet güçlerinin olayın önüne geçmekte geç kalması ve tarafların adeta kavga etmeye hazırlıklı olması bizi düşündüren ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli ayrıntılar olarak görünmektedir.

Otuz yıldır yaşanan çatışmaların ve ölümlerin durdurulması adına hayırlı bir sürece girdiğimiz bu dönemde böyle olayların vuku bulması bu milletin selametini düşünen bizleri kaygılandırmaktadır. Bu çerçevede halkımızın çocuklarının birbirine kırdırılması, ortak değerlerimizin böyle hoyratça kullanılması ve milli menfaatlerin dar grup menfaatlerine feda edilmesini nefretle kınıyor ve kamuoyunun ortak değerlerimiz etrafında kenetlenmesi gerektiğine inanıyoruz.

Nûbihar Eğitim ve Kültür Derneği

HAKSÖZ-HABER