Afganistan’da CIA’nın işkence merkezi olarak bilinen Bagram Cezaevi’ne giren Yeni Şafak ekibi, bu korkunç ziyareti şöyle anlatıyor:

Amerikalı askerlerin apar topar terk ettiği cezaevinde ilk dikkat çeken, iç yakan ceset kokusu. Pranga haline getirilen kelepçeler, elektrikli şok aletleri ve 2 metrekarelik karanlık hücrelerle dolu cezaevinin her köşesinde işkence izleri var.

ABD’nin Afganistan’da ana karargahı olan Bagram Üssü’ndeki cezaevi, CIA’nın işkence merkezi olarak biliniyordu. Ülkenin dört bir yanından insanlar sorgusuz sualsiz “terörist” oldukları gerekçesiyle yıllarca burada tutuluyordu. Bugüne kadar kaç insanın yolu bu cezaevlerine düştü, bilen yok. Biz de işkencenin izini sürmek için Bagram’a gittik. Kabil’den özel izinle yola çıkarak 3 saat sonra vardığımız üssün girişinde bizi Taliban üyeleri karşılıyor. İznimizi göstererek silahlı Talibanlarla birlikte içeri giriyoruz. Karşılaştığımız manzara Kabil Havalimanı’ndakini aratmıyor.

ABD askerleri ayrılırken her yeri talan etmiş. Bazı bölgeleri de bombalarla patlatmış. Enkazın içerisinde tereddütlü adımlarla ilerlediğimizde karşımıza ilk çıkan, cezaevine getirilen esirlerin sorgulandığı küçük konteynırlar. Mahkumlardan alınan ifadelerin tutanakları ve onlara ait yüzlerce fişleme raporu ortalara saçılmış. Kozmik bilgilerle dolu evraklar her yerde. Elimize aldığımız bir dosyada tek bir mahkumun binlerce sayfalık bilgisi yer alıyor. Mahkumlara ait kıyafet, saat, para, gözlük ve birçok eşya küçük bir odada depolanmış. Bu odada sayısız kelepçe ve işkence aleti var.

Cezaevinde hala iç yakan bir ceset kokusu var. Birkaç metrekarelik koğuşlarda elektrik ve herhangi bir aydınlatma sistemi yok. Sadece Taliban milislerine ait 7 bin 500 kişinin çıkarıldığı hapishanede yatanların sayısı bilinmiyor. ABD askerleri giderken hapishanenin anahtarlarını da diğer alet edavatlarla birlikte imha ettiği için koğuşların kapıları açılamamış. Demir plakalardan oluşan duvarlar kesilerek mahkumlar dışarı çıkarılmış. Üssü ele geçiren Talibanlar içeride ulaşamadıkları gizli bölümlerde cesetlerin bulunabileceğini söylüyor.

 

TÜRLÜ İŞKENCELER YAPTILAR

Bize refakat eden Taliban güçlerinin anlatımına göre yatağın, yastığın ve tuvaletin olmadığı koğuşlarda tam can pazarı yaşanmış. Mahkumlar aç bırakılmış, buz dolu havuzlarda donmak üzereyken elektrikli işkenceye maruz bırakılmış. Ailelerinin haber alamadığı ve dışarıyla bağlantılarının kesik olduğu hapishanede mahkumlar demir tellerle kendilerine zarar veriyormuş. İddialara göre çoğu mahkum kötü muamelelere dayanamayıp içeride intihar etmiş ya da akli melekelerini yitirmiş.

20 yaşındayken Hilmet’de pusuya düşürülerek bölgedeki hapishaneye götürülen Racilullah Abdullah, 1 yıl burada kaldıktan sonra Bagram Hapishanesi’ne getirilmiş. Hapishaneden yeni kurtulan Abdullah hikayesini Yeni Şafak’a anlattı:

“Beni yakaladıklarında daha sakalım yoktu. Önce sorguya aldılar. Ne anlatacağımı bilmediğim için sustum. Susunca önce aç bıraktılar. Sonra buz dolu bir havuzun içine attılar. Elektrik verdiler. Yüzüme silahla vurdular. Ayaklarıyla başımı çiğnediler. Koğuşlar zifiri karanlıktı. Gün geçiyor mu; bilmiyorduk. Sinirden kendimi demir tellere vuruyordum. Dişlerimle orayı koparmaya çalışıyordum. Cezam 5 yıldı. Çıkacakken ordu benden para istedi. Vermedim. 6 sene kaldım. Kandahar’dan bir vasıta yardımıyla çıktım. Şu anda bile o günleri yaşıyorum.”