İnsanın Müslümanlığı sınanır ki İslam kıvamını gerçekten kuşanalar… Onlardır inançları çağlara taşıyan. Toprağın içine gömülürcesine, bir mezara girercesine, dünyada fani olurcasına, kendini Allah için yok sayarcasına “ben yoktum sen var ettin” dercesine her haliyle ve “Var edene engin bir samimiyetle” teslim olurcasına… karşıda karanlık bir nesne varken oradan taş sökme iradesi taşımaktır zor zaman da Müslüman olmak.

“Allah yolunda bana kim yardımcı olur” diye sormadan “şimdi bana kim inanır” endişesi duymadan insanların kapısını çalabilmektir. Sağır duvarlardan yankı beklemek, karanlık içinde göz aramak, alakasızlığı ve dışlanmayı göze almaktır. Kınanmayı, deli, şair ve sihirbaz gibi hakaretleri sineye çekmektir.

Yollara diken döşenmesini, üzerine deve işkembesinin atılmasını yoluna engel görmemektir.

Kızgın kumlara yatırılmış bedeni kırbaçlanırken kutlu önderinin ayağına diken batmasına razı olmamaktır. Ya da yerlerde sürüklenirken “Allah bir” başka haykırmamaktır.

Şüphe ateşi kavurduğunda “O ne söylerse doğrudur” sadakatini göstermektir.

Kurulu düzenin hakim odakları İslam’ın büyümesini durdurabilmek için makam- mevki vaat ettiğinde “sağ elime güneşi, sol elime ayı verseniz dahi beni davamdan döndüremezsiniz” diyerek insanı tereddüde düşürecek ve yoldan döndürecek bütün arzulardan vazgeçmektir.

Birer engel olan korkuları yenmektir. O korkular ki; mal, can, makam, mevki ve unvan her ne varsa Allah’a adamaktır.
İmtihanın mal ve can korkusuyla gelecek musibetlerde olduğunu bilmek her şeye rağmen sabrı kaybetmemektir.
“Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz” şuurunda olmaktır.

Zalimlerle dost olmamak ve ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar onları hoşnut edecek zaaflar göstermemektir.

Ahireti yani mutlak mahkemeyi ve ebedi hayatı hiçbir zaman unutmamaktır zor zamanda Müslüman olmak.

“Zorluklara aldırmayan, zaaf göstermeyen, boyun eğmeyen ve sabreden… ‘Ayaklarımız yerinde sabit tut’ diye dua eden…
Yardımı Allah’tan dileyen… Korkuya, açlığa, maldan ve candan azaltılmaya karşı sabrı kuşanan…”

Denilir ki insana ebedi mutluluk yurduna vardığında: “Sabretmenizin karşılığı olarak selam size…”

Rabbim sabrı kuşananlardan ve “Selam yurduna” kavuşanlardan kılsın bizleri. Allah için ayak direyenlerden “Biz zaten Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz” diyebilenlerden… Habisin temizden ayrıştırıldığı günde arınmışlardan eylesin bizi…

Çağın hüsranını yenmek için birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyenlere selam olsun.

Selam ve dua ile.
Haftanın Yazısı
Mehmet Çevik/Ankara/Yaş: 25