DİYARBAKIR - Dicle Üniversitesinde (DÜ) Bilge Gençlik Kulübüne bağlı öğrencilere yapılan ve 5 öğrencinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırılar ile ilgili Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Av. Serdar Bülent Yılmaz basın açıklaması yaptı. Yılmaz, Dicle Üniversitesi`nde yaşanan olayların sebebi olan DÜÖDER`in baskıcı ve şiddete dayalı tutumunu kınadı.

Bu DÜÖDER`in ilk engellemesi değil…
8 Nisan Pazartesi günü Hüda Par`a yakın olduğu bilinen Bilge Öğrenci Kulübüne bağlı öğrencilerin yapacakları Kutlu Doğum Konferansının duyuru afişlerini dağıtırken, BDP sempatizanı Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneğine (DÜÖDER) bağlı öğrencilerin engellemesine maruz kaldıklarını hatırlatan Yılmaz, "Daha önce de benzer engellemeler yaptıklarını bildiğimiz DÜÖDER`li öğrencilerin engellemesi üzerine, tartışan kesimler arasında kavga çıkmış ve bu kavga tüm yatıştırma çabalarına karşın büyümüştür" dedi.

DÜÖDER`li öğrenciler programın yapıldığı salona yürümek istedi
Bir gün sonra da Bilge Öğrenci Derneğinin programının yapıldığını belirten Yılmaz, "Ancak bu sırada da gruplar toplanmış, ortam gerilmiş hatta DÜÖDER`li öğrenciler programın yapıldığı salona doğru yürüyüşe geçmek istemişlerdir. Bu arada Özgür-Der, İHD ve Baro başkanlarından oluşan bir heyet BDP ve Hüda Par`lı yetkililerle görüşerek sükûnet çağrısı yapılması ve olayların büyümemesi için acil tedbir alınması çağrısında bulunmuştur. Daha sonra iki kesim karşılıklı bir görüşme yapmış, sükûnet çağrısı yapılması konusunda anlaşılmıştır. Buna karşın olayların üçüncü günü öğlene doğru üniversitede Hukuk Fakültesi, Tıp Fakültesi ve Tıp Fakültesi Hastanesinin acil bölümünde kesici aletlerin kullanıldığı saldırılar olmuş, bu saldırılarda 5 Bilge Öğrenci Derneği mensubu 2 de DÜÖDER`li öğrenci yaralanmış, her iki taraftan onlarca öğrenci de gözaltına alınmıştır" diye konuştu.

DÜÖDER`in baskıcı ve şiddete dayalı tutumunu kınıyoruz
Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü, "Şunu daha da net olarak belirtmek isteriz ki, yaşanan olayların sebebi D.Ü Öğrenci Derneğinin okuldaki etkinliklere izin vermeyip kaba şiddetle engellemeye çalışmasıdır. Daha önce de bu tür müdahalelerinin olduğunu bildiğimiz söz konusu çevrenin bu baskıcı ve şiddete dayalı tutumunu kınıyoruz. Bu topraklarda yıllarca devletin yaşattığı otoriter baskıcı uygulamaları şimdi de bir grubun yaşatmaya/sürdürmeye çalışması asla kabul edilemez. Bilinmelidir ki bu tür baskılar kavga ve çatışmaları kaçınılmaz kılmaktadır ve bundan sonra da kılacaktır. Bu grubu söz konusu baskıcı uygulamalarına ve sorumsuz hareketlerine son vermeye ve sürecin ruhuna uygun davranmaya çağırıyoruz."

BDP ve HÜDA PAR`a çağrı
Bu toprakların yeterince kana doyduğunu ifade eden Yılmaz, "Bizler Özgür-Der Diyarbakır şubesi olarak, yaşanan bu çatışmalardan fazlasıyla kaygı duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. BDP ve Hüda Par yetkililerini üzerlerinde etkili olduklarını düşündüğümüz gençleri sakinleştirecek, muhtemel yeni olayları önleyecek önlemler almaya davet ediyoruz. Yaralanmalara neden olan saldırıları ve olayları büyütmek isteyen söylem ve davranışları kınıyoruz. Olayda yaralanan öğrencilere Allah`tan şifa diliyoruz. Her iki kesimin yöneticilerini, gençleri, okul idaresini, valiliği, kolluğu, Sivil Toplum Kuruluşlarını sağduyulu ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz" dedi. (M. Salih Keskin - İLKHA)
 

Basın açıklamanın tam metni:

ÇATIŞMACI TUTUM KİMSEYE BİR ŞEY KAZANDIRMAZ!

Dicle üniversitesinde son birkaç gündür yaşanan çatışmalar büyük hadiselere dönüşme eğilimi taşımaktadır. PKK’nin ülke dışına çekilme kararı verip silah bırakma iradesi ortaya koyduğu bu günlerde, sürece tavır ve söylemleriyle destek vermesi gerekenlerin, sürecin ve zamanın ruhuna aykırı olarak çatışma içine girmeleri kabul edilebilir bir durum değildir.

Öncelikle yaptığımız araştırmalar ve şahitlikler üzerinden olayın gelişim seyrine dair kanaatlerimizi paylaşmak istiyoruz.

8 Nisan Pazartesi günü Hüda Par’a yakın olduğu bilinen Bilge Öğrenci Kulübüne bağlı öğrenciler yapacakları Kutlu Doğum Konferansının duyuru afişlerini dağıtırken, BDP sempatizanı Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneğine (DÜÖDER) bağlı öğrencilerin engellemesine maruz kalmışlardır. Daha önce de benzer engellemeler yaptıklarını bildiğimiz DÜÖDER’li öğrencilerin engellemesi üzerine, tartışan kesimler arasında kavga çıkmış ve bu kavga tüm yatıştırma çabalarına karşın büyümüştür. Ardından her iki öğrenci grubu kendilerine yakın öğrencileri de toplayarak karşılıklı daha büyük bir kavgaya tutuşmuşlardır. Bir süre sonra polis olaya müdahale etmiştir. Ancak polisin müdahalesi ise hem yetersiz kalmış hem de yanlı davrandığı iddialarına neden olacak bir tarzda gelişmiştir.

Bir gün sonra da Bilge Öğrenci Derneği programı geniş güvenlik önlemleri altında yapılmıştır. Ancak bu sırada da gruplar toplanmış, ortam gerilmiş hatta DÜÖDER’li öğrenciler programın yapıldığı salona doğru yürüyüşe geçmek istemişlerdir. Bu arada Özgür-Der, İHD ve Baro başkanlarından oluşan bir heyet BDP ve Hüda Par’lı yetkililerle görüşerek sükûnet çağrısı yapılması ve olayların büyümemesi için acil tedbir alınması çağrısında bulunmuştur. Daha sonra iki kesim karşılıklı bir görüşme yapmış, sükûnet çağrısı yapılması konusunda anlaşılmıştır.

Buna karşın olayların üçüncü günü öğlene doğru üniversitede Hukuk Fakültesi, Tıp Fakültesi ve Tıp Fakültesi Hastanesinin acil bölümünde kesici aletlerin kullanıldığı saldırılar olmuş, bu saldırılarda 5 Bilge Öğrenci Derneği mensubu 2 de DÜÖDER’li öğrenci yaralanmış, her iki taraftan onlarca öğrenci de gözaltına alınmıştır.

Gün içinde olayların olduğu Dicle Üniversitesine giden Mazlumder ve Özgür-Der temsilcilerinin girişimleri de devam etmiştir. Üniversiteye gelen BDP’li milletvekilleri Fen Edebiyat Fakültesinde polisin gözaltına almak istediği öğrencileri dışarı çıkarmışlardır. Buna karşın şehrin çeşitli yerlerinde yer yer BDP’li gençlerin ve öğrencilerin gösterileri de olmuş ve olayların kent merkezine sıçrama ihtimali de belirmiştir.

Gözlerden kaçmayan bir diğer husus da sosyal medyada kavganın taraflarına yakın olduğu düşünülen çeşitli sorumsuz kişilerin yalan haberlerle, çeşitli siyasilerin isimleri de kullanılarak kışkırtıcı beyanlarda bulunması, intikam yeminleri edilmesi, karşıtları için ölüm tehditlerinde bulunulması, zaten gergin olan ortamı iyice germiştir. Bu sorumsuzluğun da ayrıca bir yere not edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Çatışmalara ilişkin bir başka tespitimiz de tam üç gün boyunca süren ve ilerleme istidadı gösteren kavgaların ölümlü ya da yaralanmalı hadiselere dönüşeceği belli iken tarafların yatıştırıcı mesajlarının oldukça cılız ve yetersiz kaldığı yönündedir. Hatta cılız da olsa yatıştırma yönündeki kimi beyanlara karşın bununla zıt beyanlarda da bulunulduğu görülmüştür.

Öte yandan Dicle Üniversitesi yönetiminin olaylar karşısında tam üç gün boyunca üç maymunları oynaması, üniversitenin belli bir zaman için tatil edilmemesi olayların büyümesinde etkili olmuştur. Maalesef üniversite yönetiminin bu pasif tutumunun faturası ağır olmuştur! Üniversite yönetimi tatil kararını ancak birçok yaralı ve onlarca gözaltıdan sonra alabilmiştir.

Şunu daha da net olarak belirtmek isteriz ki, yaşanan olayların sebebi D.Ü Öğrenci Derneğinin okuldaki etkinliklere izin vermeyip kaba şiddetle engellemeye çalışmasıdır. Daha önce de bu tür müdahalelerinin olduğunu bildiğimiz söz konusu çevrenin bu baskıcı ve şiddete dayalı tutumunu kınıyoruz. Bu topraklarda yıllarca devletin yaşattığı otoriter baskıcı uygulamaları şimdi de bir grubun yaşatmaya/sürdürmeye çalışması asla kabul edilemez. Bilinmelidir ki bu tür baskılar kavga ve çatışmaları kaçınılmaz kılmaktadır ve bundan sonra da kılacaktır. Bu grubu söz konusu baskıcı uygulamalarına ve sorumsuz hareketlerine son vermeye ve sürecin ruhuna uygun davranmaya çağırıyoruz.

Dicle Üniversitesindeki bu olayları bu denli önemsememizin nedeni hafızamızda yer etmiş bir takım eskiye dayalı kötü anılardır. Doksanların kanlı sürecine şahit olmamış gençliğin davranışlarının ne tür sonuçlar doğuracağı konusunda fikir sahibi olmamalarını ve bu nedenle sorumsuz davranmasını bir yere kadar anlasak da gençlere vaziyet eden ve doksanların acı hatıralarını bizzat yaşamış kişilerin sorumsuzluklarını anlamamız mümkün değildir.

Herkesimin yaşananları tanımlamak için ortak bir kavram olarak kullandığı ve dikkat çektiği “provokasyon”a en başta bu kavramın bilincinde olan kişilerin dikkat etmesi gerekmez mi? Süreci sabote etmek için üniversitede iki grup öğrenci arasında çıkan ve normal şartlar altında vakayı adiyeden sayılması gereken bir olayın büyütülmesi ve bu noktalara taşınması kimin yararınadır, hiç düşünülüyor mu? Hala bu topraklarda, geçmişin kötü hafızasını psikolojik bir zemin kılarak bir küçük kavgadan PKK – Hizbullah kavgası çıkarmaya çalışan unsurların olduğu unutuluyor mu?

Bu topraklar yeterince kana doymuştur. Diyarbakır halkı da bölge halkı da Türkiye halkı da artık çatışmalardan yorulmuş, bıkmış ve usanmış durumdadır. Ve bu halk artık huzur ve sükûnet istemektedir. Unutulmamalıdır ki özellikle bu süreçte atılacak her yanlış adımın büyük maliyetleri olabilir. Elbette bir kavganın bir haklısı bir de haksızı vardır ve taraflar bunu kendi katlarında değerlendirmektedirler. Bu haklılık algısına dayanarak da geri adım atmak istememektedirler. Ve herkesim kendi örgütsel onurunu önemsemektedir. Bunlar anlaşılabilir şeylerdir. Ancak hangi örgütsel hassasiyet, hangi örgütsel onur, hangi örgütsel çıkar dikkat çekmek istediğimiz risklerden, ortaya çıkacak maliyetlerden, hayatını kaybedecek insanlardan daha ehemmiyetlidir?

Bizler Özgür-Der Diyarbakır şubesi olarak, yaşanan bu çatışmalardan fazlasıyla kaygı duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. BDP ve Hüda Par yetkililerini üzerlerinde etkili olduklarını düşündüğümüz gençleri sakinleştirecek, muhtemel yeni olayları önleyecek önlemler almaya davet ediyoruz. Yaralanmalara neden olan saldırıları ve olayları büyütmek isteyen söylem ve davranışları kınıyoruz. Olayda yaralanan öğrencilere Allah’tan şifa diliyoruz. Her iki kesimin yöneticilerini, gençleri, okul idaresini, valiliği, kolluğu, Sivil Toplum Kuruluşlarını sağduyulu ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz.

Av. Serdar Bülent Yılmaz

Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı