ZULMÜN SON KARELERİ
Şapka Kanunu’ndan 18 ay önce yazdığı kitap sebebiyle darağacına gönderilen İskilipli Atıf Hoca’nın, idamdan önceki son fotoğraflarına Millî Gazete ulaştı. Devlet arşivlerinden çıkan fotoğrafların, Atıf Hoca ve beraberindeki tutuklular İstanbul’dan Ankara’ya götürülürken 26 Aralık 1925’te ve 3 Şubat 1926’da Ulucanlar Cezaevinin bahçesinde çekildiği ortaya çıktı.
İstiklal Mahkemeleri kararlarının yeniden tartışmaya açılmasıyla birlikte devlet arşivlerinde yer alan bilgi ve belgeler teker teker gün yüzüne çıkıyor. İstiklal Mahkemeleri kararların arasında en çok tartışılan İskilipli Atıf Hoca’nın idamıydı. İskilipli Atıf Hoca’nın idamının ardından günümüze kadar gelen sadece bir tek fotoğraflı bulunuyordu. Milli Gazete 87 yıl önce idam edilen İskilipli Atıf Hoca’ya ait son fotoğraflara ulaştı. Devlet arşivleri arasında bulunan fotoğraflarda idam edilen İskilipli Atıf Hoca ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi yer alıyor. Fotoğraflar İskilipli Atıf Hoca’nın idam edilmeden son bir ay içerisinde çekilmiş. Fotoğrafta İskilipli Atıf Hoca son kez trenin camından İstanbul’a bakarken görüntüleri bulunuyor.
Atıf Hoca’nın idam yolculuğu
26 Şubat 1926’da çekilen karelerde İskilipli Atıf Hoca ve birlikte idam edildiği Babaeski Müftüsü yer alıyor. Devlet arşivlerinde bulunan bilgiye göre fotoğraf, Atıf Hoca ve beraberinde bulunan 19 kişinin, İstanbul Haydarpaşa Garından trene bindirilip, Ankara Ulucanlar Cezaevine götürülürken çekildiği belirtiliyor. Evraklarda İdamla yargılanmak için götürülen tutukluların 3. Sınıf vagona bindirildiği ifade ediliyor. Atıf Hoca ve beraberindekileri Ulucanlar Cezaevine getirmek için başlarında resmi kıyafetli 13 polis memuruyla birlikte trende 13 tane de gizli sivil polisin bulunduğu anlatılıyor. İskilipli Atıf Hocanın fotoğraflarında en dikkat çeken ayrıntılardan biri de yargılanma sürecinden idam edilişine kadar başındaki sarığını hiç çıkarmaması.
Tren camından simit peynir aldılar
Fotoğraflarla birlikte evraklarda sabahın erken saatinde Ankara’ya götürülmek için yola çıkarılan İskilipli Atıf Hoca ve beraberindekilerin ne yediklerine ait bilgilerde devlet arşivlerinde bulunuyor. Trenin kalkmasına az bir süre kala İskilipli Atıf Hoca ve birlikte olduğu tutukluların yolculuk sırasında karnını doyurmak için tren camından simit ve bir miktar peynir satın aldığı bildiriliyor. Atıf Hoca trene bindirilmeden son bir kez ailesiyle burada görüştüğü de devlet arşivlerindeki evraklara not edilmiş. Tutukluların fotoğraf çektirmek istemediği, fakat fotoğraflarının vagon camından alış veriş yaparken gizlice çekildiği bilgisi de yer alıyor.
İki idamlık yan yana
3 Şubat 1926’da çekilen fotoğraf Ulucanlar Cezaevi’nin duvarı önünde çekilmiş. Fotoğrafta İskilipli Atıf Hoca, birlikte idam edildiği Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi’yle yan yana bulunuyor. Fotoğrafta bir jandarma görevlisi yer alıyor. Evraklarda yer alan Atıf Hoca’nın idam yolculuğuna ait bilgilerde Ankara’ya birlikte götürülen kişilerin isimleri de yer alıyor. Atıf Hoca’nın trendeki yol arkadaşları arasında yer alan bir isim de İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’un damadı Ömer Rıza. Bununla birlikte trendeki tutuklularının tamamı şu şekilde not edilmiş: “Sabık Müftü Ali Rıza, İskilipli Atıf Hoca, Kitapçı Aziz, Kitapçı Mihran, Ömer Rıza, Fatih Türbedarı Hoca Hasan Tahsin, Yüzbaşı Hızır, Ahıskalı Şeyh Ali Haydar, Şeyh Salman, Hacı Nafiz, Akreboğlu Osman, Abdulgafur, Mesut Mevlevi, Seydişehirli Hasan Fehmi, Tahirul Mevlevi, Yağlıkçı Mustafa ve biraderi Hüseyin, Aziz Mahmut ve Zühtü Efendiler, Berber Mustafa.
İskilipli Atıf Hoca’nın dava süreci
İskilipli Atıf Hoca da Şapka Kanunu çıkmadan önce yazdığı kitaptan dolayı 9 Aralık 1925’te tutuklandı. Ardından gemi ambarında Giresun’daki İstiklâl Mahkemesi’ne gönderildi. Burada beraat eden İskilipli Atıf Hoca tekrardan İstanbul’a götürüldü. Fakat İstiklal Mahkemeleri’nin üyeleri peşini bırakmadı. Bu sefer de Ankara İstiklal Mahkemeleri’nde yargılamak için İstanbul’da gözaltına alınarak tutuklanıp Ankara’ya getirildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi Hakimi Kılıç Ali’nin İskilipli Atıf Hoca ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi hakkında karardan kısa bir süre önce gazetecilere ‘masum’ olduğunu söylediği halde 4 Şubat 1926’da idam kararı verdi.
milli gazete