Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Yasin İlemin, ekolojik iyileşme başta olmak üzere yangın öncesi ve sonrası bölgedeki farklılıkları ve yaban hayatının nasıl etkilendiğini aktardı.
Yangın bölgesinde ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz ve ilk olarak ne zaman başladınız?
Yangın bölgesini de içine alan Güneybatı Anadolu'da (Aydın, Muğla, Deniz ve Antalya gibi illerimizde) 2006 yılından bu yana araştırmalarımı sürdürüyorum. Özellikle yaban hayatı ve bölgedeki ormanların ekolojisi üzerine odaklanıyorum. Büyük memeli canlı türleri ve esas olarak ülkemizin en değerli ve nadir canlılarından olan Karakulak (Caracal caracal) üzerine araştırmalar yürütüyorum. Başta Karakulak üzerine yoğunlaşan araştırmalarım bu bölgenin biyolojik çeşitliliğini anlamak, karşılaştığı insan etmenli tehlikeleri ortaya çıkarmak ve bunları en aza indirgemek için neler yapılmalı üzerine odaklanıyor. Bunları yetkili kurumlara iletiyorum.
Bölgeyi yakından tanıyan biri olarak yangın öncesi ve sonrasında doğal yaşamda ne gibi farklar gördünüz?
Üstünde araştırmalar yaptığım yaban hayatı üzerinden gidersek, özellikle Marmaris yangını öncesinde bölgede çok önemli bir tür yaşıyordu. Bu canlı yaban kedisi (Felis silvestris)... Marmaris yangınında yaşadığı bütün orman yandı. Yaban kedileri nispeten daha nemli ormanları tercih eder Karadeniz'de olduğu gibi. Ancak Akdeniz kızılçam ormanları için bu yüksek nem söz konusu değildir. Belli yerler hariç. Bunlardan biri de Marmaris'te yanan bölgeydi. Buradaki kızılçamlar epey yaşlıydı ve alanın topografik yapısı da bölgenin nemli olmasını sağlıyor. Bu yangınla tüm bu habitat dolayısıyla yaban kedilerinin evi yok oldu. Yaban kedileri yangından kaçarak çevrede kendisi için çok uygun olmayan daha kurak alanlara gitti. Burada ciddi bir stres altında bulunuyorlar. Bunu atlatamayan belki de yarısına yakını birkaç ay içinde ölecek.
“Yangınlardan sonra kendini en hızlı toparlayan canlılar kızılçamlar”
Bölge bitki örtüsünün ve ormanlarının temelini oluşturan kızılçam ağacı esasen milyonlarca yıldır bölgede doğal yangınlara karşı bir adaptasyon geliştirmiş. Yangınlardan sonra kendini en hızlı toparlayan canlılar bölgenin bitki örtüsü olan kızılçamlar. Kalın kozalakları için tohumlarını yangından korumuş yine gövdesindeki kalın kabuklar ile kendini yangından koruyacak bir form geliştirmiş. Yangın sonrasındaki ilk yağmurlar ile de toprak içindeki tohumlarını hemen çimlendirecek kapasitede bir ağaç kızılçam. Hem de tüm bunlar kendiliğinden doğal bir süreçte ilerleyebiliyor. Ancak bu son yangınlarda çok büyük alanlar kütlesel olarak yandı. Bu kitlesel yok oluş kızılçamın kendini yenileme kapasitesinin çok üstünde. Ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak bu yangınlar her yıl daha çok artacak. Bu yıl sadece Sibirya'da 18 milyon hektar alan yandı. Bu devasa bir karbon salımı. Buna bağlı olarak bir sonraki yaz daha sıcak olacak, özellikle bizim dâhil olduğumuz Akdeniz kuşağındaki yangınlar daha da artacak. Bu bir zincir şeklinde domino etkisi ile her yıl daha da artacak. İşte böylesine büyük alanların yanması sonucu en büyük zararı yaban hayatı görüyor. Çünkü yaban hayatı habitatı olan yetişmiş kızılçam ormanları ve maki ormanları yok oluyor. Bu durumda yaban hayatı insan için bir açık hedef haline geliyor. Doğada ve yerleşim yerlerinin yakınlarında insanlar ile karşılaşma sıkılıkları artıyor.
Yangınlardan hangi canlı türleri nasıl etkilendi?
Bu yangınlar Cumhuriyet tarihinin en büyük orman yangını. Yanan bölgenin çoğu ‘basralı’. Arıların çam balı yapabileceği alanlar. Basra, çam pamuklu koşnili adında bir böcek tarafından salgılanıyor. Arılar bu salgıyı kullanarak çam balı yapıyorlar. Basra Türkiye'de her kızılçam ormanında olmuyor, en fazla olduğu yer Marmaris ormanlarıydı. Basralı alanların yanmış olması dünya çam balının yüzde 92'sini üreten ülkemiz için büyük bir kayıp telafisi için en az 30 yıl gerekiyor. Birçok uçamayan böcek türü yandı. Yanan alanlarda yangının hasar bırakmadığı yerler belli bir derinlikteki toprak altı ve burada yaşayan/sığınabilen canlılar. Bölgede Marmaris semenderi var. Yangının çok şiddetli olduğu yerlerde birçoğu ölmüş olabilir. Yine toprak altına hemen giremeyen/ saklanamayan sürüngen türlerinden kara kaplumbağalarında çok fazla ölüm var. Diğer sürüngen türleri toprak altında belli bir derinlikte kendini koruyabiliyor.
Kuşlar yangın ilk başladığı anlarda alandan uzaklaştılar. Uçuş güzergâhlarında duman soluma sonucu ölümler olabilir. Yine aynı şekilde karada, yangından kaçan canlılardan örneğin memeli hayvan türlerinde duman sonucu ölümler gerçekleşebilir. Buna örnek olarak sahada duman ile zehirlenmiş porsuk gözlemledik. Memelilerde bazı türler hariç ciddi bir kayıp olmadığını değerlendiriyorum. Memeliler kuşlar gibi duyuları çok keskin canlılar ve çevredeki değişkenlere hemen cevap verebiliyorlar. Dumanı ve sıcaklığı fark ederek uzaklaşan türleri gözlemledik. Yaban keçisi, karakulak, yaban domuzu, tilki, kaya sansarı gibi canlılar yangının aksi yönünde alandan uzaklaştı. Aynı şekilde boz ayılardan da bir kaybımız yok. Özellikle yaban domuzlarında can kayıpları yaşandı. Bu kayıplar rüzgârın ani yön değiştirmesi ve iki ateş arasında kalma şeklinde yanarak ve duman zehirlenmesi ile gerçekleşti. Kaçabilen memelilerin ulaştıkları alanda tekrar hayatlarına devam edebilmeleri için besin ve barınma ihtiyaçlarını karşılaması kolay.
Fotoğraflarınız doğanın kendini nasıl yenilediğini çok güzel bir şekilde anlatıyor, buna ek olarak sizi olumlu anlamda en çok şaşırtan ve en çok üzen konular ne oldu?
Maki bitki örtüsü aynı zamanda kayalıktır ve bu kayalıkların altında yangında kendini koruyabilen birçok canlı barınır. Bu alanlarda dikenli keler gibi canlıların yangından sonra tekrar görüldüğünü tespit ettik. Özellikle maki bitki örtüsünün yetiştiği alanlardaki bu kayalık morfoloji başta sandal ağacı/çalısı (yöremize ait Kerimoğlu türküsünde geçen “Karadağ’ın Sandalı” bu bitki türüdür) olmak üzere toprak altındaki bitki köklerini yangından korur. Maki bitki örtüsü aynı zamanda etrafındaki yüksek boylu kızılçam ormanlarına göre daha kısa boylu olduğu için ortada bulundukları yerde bir boşluk oluşturarak yangının çamların tepesinden yayılmasını engelleyerek doğal bir bariyer, set oluştururlar. Beni en çok üzen konu ise yukarıda da bahsettiğim yaban kedisi yaşam alanlarının tamamen yanması oldu.
Yangının oluşturduğu tahribat en doğru şekilde nasıl eski haline gelebilir? Sizin genel izlenimleriniz ve önerileriniz nelerdir?
Eğer bu kızılçam ekosisteminin doğal karakterine kavuşmasını samimi olarak istiyorsak yapılacak şey çok basit: Yeniden ağaçlandırma konusunda uzmanların görüşleri mutlaka alınmalı. Alana hiç bir şey yapılmasa, doğal hali ile bırakılsa 3-5 yıl içinde bölge kendini tamamen toparlayabilir. Çam balı üretimi için gerekli veya yaban kedileri için gerekli 30-40 yıllık ormanı yakalayamayız, bunun için zaman gerekiyor. Ancak biyolojik çeşitliliğe en az zarar vererek yapılacak uygulama kendi haline bırakma eğer gerekiyorsa ağaçlandırma olmalıdır. Çünkü ağaçlandırma iyi niyetli olsa bile bazen yanlış olabiliyor. Şöyle arazideki yanmış ağaçlar çıkarıldıktan sonra bölge dozerler ile sürülerek bir dikim yapılırsa toprak içindeki sürgün ve tohumlara zarar vermiş oluruz. Bu da bir biyolojik çeşitlilik kaybına neden olur. Ağaçlandırmanın yapılması gerekiyorsa mutlaka doğal teknikler kullanılarak bu yapılmalı. Özellikle makilik alanlarda tekrar bir ağaçlandırmaya gerek yok. Çünkü bu alan kendini çok hızlı yenileyecek kapasitede ve içinde çok önemli canlıları barındırıyor.
Kaynak: TRT Haber