DIŞ HABERLER SERVİSİ 

Siyonist işgal rejiminin Damon Cezaevi'nde tutulan ve hamileliğinin dokuzuncu ayına ulaşmış olan Filistinli kadın esir Anhar al-Deek demir parmaklıkların arkasından, vicdanlara hitap eden yürek yakıcı bir mektup gönderdi. 

Ailesi tarafından kamuoyunun dikkatine sunulan mektupta kadın esir çektiği acıları ve işgal rejiminin cezaevinde doğum yapmak zorunda kalmaktan kaynaklanan korku ve endişesini dile getiriyor. 

KADINA ŞİDDET VAR PEKİ İKİYÜZLÜ DÜNYA NEREDE!

Konuyla ilgili gazetemize özel değerlendirmelerde bulunan Filistin İletişimciler ve Medya Derneği FİMED üyesi araştırmacı gazeteci Mohammed Abu Taqiya, işgal zindanlarındaki kötü şartlarda doğum yapmak zorunda kalan Anhar al-Deek’in acı durumunu anlattı.

Al-Deek’in 4 aylık hamile iken tutuklandığını ve şu an hamileliğinin 9. ayında olduğunu belirten Abu Taqiye “Burada kadına şiddetten bahsediyoruz. Dünya, hiçbir şiddet olmamasına rağmen Afganistan’da kadın için endişeleniyoruz diyerek ayağa kalktı. Ancak burada büyük bir suç işlenmesine, 41 kadının hukuksuz bir şekilde hapiste tutulmasına ve onlarca kadının işgal rejiminin baskısı altında şiddete maruz kalmasına rağmen hiç kimseden bir ses çıkmıyor.” Sözleri ile ikiyüzlü dünyaya seslendi.

6 AYDAN BU YANA KİMSEYLE GÖRÜŞTÜRÜLMÜYOR

Al-Deek’in bu zorlu süreçte bulunduğu ortam ve şartlardan, yaşadığı işkence ve sıkıntılardan ötürü bir takım sıkıntılar yaşadığını belirten Abu Taqiye “Henüz kesin bir hüküm bile almamasına rağmen kimseyle görüşmesine bile izin verilmemekte. 6 aydan bu yana sadece mahkeme sürecinde kocası ile 5 dakikalık bir görüşme gerçekleştirebildi. Yaklaşık üç buçuk yaşında bir kızı olan Anhar al-Deek kızıyla dahi görüştürülmedi.” diyerek yaşanan insanlık dışı muameleye tepki gösterdi.

MEKTUP İLE TÜM ACILARI YENİDEN GÜN YÜZÜNE ÇIKTI

Filistinli Gazeteci Ebu Taqiye ortaya çıkan bu acılı mektup ile beraber yaşanan tüm bu acıların tekrardan gün yüzüne çıktığını belirttikten sonra: “Orda yaşadığı ve hissettiklerini mektup üzerinden anlatmaya çalıştı ve tüm Müslümanlara, tüm dünyaya bir çağrıda bulunarak yardım talebinde bulundu.” dedikten sonra mektubun içeriğinden bahsetti.

“ÇEKTİĞİM ACILARI BİR MEKTUBA SIĞDIRMAM MÜMKÜN DEĞİL!”

Hamile Kadının mektuptaki çağrılarını hatırlatan Abu Taqiye, Anhar al-Deek’in şu çağrılarını hatırlattı: “Burada yaşadığım ve çektiğim acıları bir mektuba sığdırmam mümkün değil ancak ben çok korkuyorum. Düşmanın ortasında doğum yapmaktan ve sezaryen olmaktan çok korkuyorum. Ben bir yetişkin olarak bile bu kadar çok korkuyorsam dünyaya gelecek olan bebeğim karşılaşacağı türlü sıkıntılara karşı ne yapsın. Tüm bunlar için çok endişe duyuyorum. Bunca zorluktan sonra bunları düşünmekten dolayı bile her anımda defalarca ölüyorum.”

İŞGAL ZİNDANLARINDA 5 BİN ESİR BULUNMAKTA

Bu anlatılan acı durum aslında işgal zindanlarında tüm Filistinlilerin çektiği sorunlar olduğunu belirten Abu Taqiye, “Şu an yaklaşık 5 bin Filistinli işgal zindanlarında tutulmakta ve bunların arasından toplam 41 tanesi kadındır. Bu kadınların 11 tanesi anne ve daha önce de 8 tane kadın esir benzer şekilde hapishane şartlarında doğum yapmak zorunda kalmıştı. Bazıları da çok zor şartlar ve hastalıklar ile o durumdan çıkmak zorunda kaldı. Yine bugün Anhar al-Deek de benzer sorunlar ile karşılaşmakta. Her an doğum sancısı gelebilir ve doğum yapabilir.” dedi.

“DÜŞMANLARIN GÖZLERİ ÖNÜNDE VE ONLARIN KONTROLÜ ALTINDA NASIL DOĞUM YAPABİLİRİM”

Al-Deek’in “Ben kelepçeli bir durumda iken nasıl doğum yapabilirim. Bu düşmanların gözleri önünde ve onların kontrolü altında nasıl bir doğum yapabilirim bunu siz düşünün. Normal bir kadın bu durumlarda çok ilgi ister ve yakınlarının her anında yanında olmasını ister. Kocasının ve ailesinin yanında olmasını ister. Ancak ben bunların hiçbiri yokken düşmanların ortasında bir doğum gerçekleştireceğim.” dediğini hatırlatan Abu Taqiye sözde hastane denen yerin hastane şartlarına hiç uygun olmayan bir ortam olduğunun altını çizdi.

“VİCDANI OLAN HERKESİN BU KONU İÇİN ENDİŞELENMESİ GEREKMEKTEDİR”

“Şu an işgal hapishanelerinde toplam beş bin esir bulunmakta ve bunlardan 41’i kadın 250’si ise çocuklardan oluşmakta. Esirler arasında yaklaşık 200 kişi ağır hastalıklar ile mücadele etmekte. Bütün bunlar aslında bir insanlık suçu olarak yeterli.” diyen Abu Taqiye, “Bizler bu mektubu tüm dünyaya ulaştırmaya çalışmalıyız. Çünkü buradaki bayanı kurtarmak bir gazetecinin ya da bir yazarın işi değil tüm insanların görevi. Vicdanı olan herkesin bu konuyu düşünüp bu konu için endişelenmesi gerekmektedir. Nitekim Al-Deek de mektubun sonunda bu konuya değinmiş ve “Elinde herhangi bir yardım imkanı olmasına rağmen hiçbir şey yapmayan hiç kimseye hakkımı halel etmiyorum” diyerek özellikle de resmi makamlara seslendi.” dedi.

İlgili makamların ellerinden gelen her şeyi yapmaları gerektiğini belirten Abu Taqiye, “Bu esire sahip çıkmak için ister uluslararası makamlarla diyaloglar olsun ister basın mensupları ile toplantılar olsun, ister diplomasi, ister hukuk alanında olsun ne yapılması gerekiyorsa bir an önce yapılmalıdır, bütün araçlar kullanılmalıdır, diyoruz.” dedi.

KADINA ŞİDDET VAR DİYEREK ORTALIĞI HAVAYA KALDIRANLAR NEREDE!

Burada kadına yönelik işlenen bir şiddetten bahsettiğini hatırlatan Abu Taqiye, “Dünya, hiçbir şiddet olmamasına rağmen Afganistan’da kadın için endişeleniyoruz diyerek ayağa kalktı. Ancak burada ortada büyük bir suç işlenmesine 41 kadının hukuksuz bir şekilde hapiste tutulmasına ve onlarca kadın işgal rejiminin baskısı altında şiddete maruz kalıyor ama hiç kimseden bir ses çıkmıyor. Bu tablo aslında dünya düzeninin ne kadar bozulduğunu ve ne kadar adaletsiz bir dünyada yaşadığımızı ortaya çıkarmış durumda.” diyerek acı bir gerçeği ortaya koydu.

ACI MEKTUPTAN KISA BİR KESİT!

Çok korkuyorum.!

Kızımı çok ama çok özledim.!

Çektiğim acılar yazmakla anlatılmaz acılardır.! Bana ne olacağı ve doğumun nasıl olacağını düşünüp ölüyorum.

Kurtarın beni!

Hepimiz sezaryenin ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyoruz. Peki kelepçeli iken ve kimsesizken nasıl olacak?

Düşmanların ortasında nasıl güçlü olup dünyaya gelecek yavruma sahip çıkacağım?! Bu nasıllar beni yok ediyor! Kendimi size emanet ediyorum, elinizden ne geliyorsa yapın!