Taliban Afganistan'da kontrolü ele geçirirken, ülkenin kuzey doğusundaki Penşir vadisinde bir hareketlilik de başladı.
Bu harekete, 2001’de Taliban tarafından öldürülen Afgan lider Ahmet Şah Mesud'un oğlu Ahmet Mesud ve kendisini ülkenin yeni lideri ilan eden Afganistan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Emrullah Salih öncülük ediyor.
Taliban'a karşı "Direnişte" bulunacaklarını söyleyen bu kesime sorulan "Neden İşgalci ABD'ye karşı aynı direnişi sergilemediniz? sorusu havada kaldı.
32 yaşındaki Ahmed Mesud, Taliban’a karşı bayrak açtıkları Pencşir’den Washington Post’a yazdığı yazıda, “Babamın zamanından beri sabırla biriktirdiğimiz cephanelerle dolu silah depolarımız var, çünkü bir gün bunların yaşanabileceğini çoktan biliyorduk. Ancak bu mücadeleden galip ayrılmak için daha fazla silaha, daha fazla cephaneye ve daha fazla erzağa ihtiyacımız var” dedi.
1998 yılında henüz 9 yaşındayken, dönemin mücahit komutanlarından babası Ahmed Şah Mesud’un bütün askerlerini Afganistan’ın kuzeyindeki Pencşir Vadisi’ndeki bir mağarada topladığını anlatan Mesud, o dönem aynı zamanda babasının yakın bir dostu olan Fransız filozof Bernard-Henri Lévy’nin “Özgürlüğünüz için savaştığınızda, yalnızca kendi özgürlüğünüz için değil, bizim özgürlüğümüz için de savaşmış olursunuz” dediğini hatırlattı.
Ahmed Mesud, babasının, Taliban’a karşı verdiği savaşta bu sözü hiç aklından çıkarmadığını ve 9 Eylül 2001’de Taliban’ın ve El Kaide’nin verdiği ölüm emri sonucunda suikast ile öldürüldüğü güne kadar yalnızca Afganistan’ın kaderi için değil, bütün Batı dünyası için de mücadele verdiğini söyledi.
Mesud yazısında şu ifadelere yerdi:
“Ortak mücadelemiz, memleketimin geçirdiği bu karanlık ve zor günlerde her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Şu an okuyor olduğunuz bu metni, Pencşir Vadisi’nde, babamın izinden giderek Taliban’ı bir kez daha devirmeye hazırlanan mücahitler arasında kaleme alıyorum. Babamın zamanından beri sabırla biriktirdiğimiz cephanelerle dolu silah depolarımız var, çünkü bir gün bunların yaşanabileceğini çoktan biliyorduk.
Aynı zamanda, elimizde son 72 saat içinde Pencşir’deki direnişe katılma çağrıma yanıt veren Afganların beraberinde getirdikleri silahlar da bulunuyor. Afgan düzenli ordusuna mensup olup komutanlarının Taliban’a teslim olmasından tiksinen ve ellerinde ne varsa Pencşir tepelerine doğru yola çıkan askerlerimiz var. Afgan Özel Kuvvetlerinin eski mensupları da mücadelemize katıldı.
Ancak bütün bunlar ne yazık ki yeterli değil. Eğer Taliban’a bağlı savaş beyleri bize yönelik bir saldırı başlatırlarsa, kuşkusuz ki onları sağlam bir direnişle karşılayacağız. Bundan 20 sene evvel Ulusal Birleşik Cephe bayrağını ülkenin her yerinde dalgalandırdığımız gibi, bugün de Ulusal Direniş Cephesi bayrağını, Taliban’ın elimizden almaya çalıştığı her mevzide dalgalandıracağız. Fakat askeri gücümüzün ve lojistik avantajların bize tek başına savaş kazandıramayacağının farkındayız. Batı’daki dostlarımız bize çok geç olmadan ikmal yapmanın bir yolunu bulamazlarsa elimizde ne varsa hızla tükenecek.”
Mesud, “Her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri harp meydanını terk etmiş de olsa, Amerika, Franklin D. Roosevelt’in ABD İkinci Dünya Savaşı’na girmeden önce, Nazi kuşatması altındaki İngiltere’ye yardım edeceklerini ilan ederken söylediği gibi, bugün de ‘geniş bir demokrasi cephaneliği’ olma rolünü üstlenebilir” dedi.
Bu amaçla, Afganistan’ın Batı’daki dostlarından, Washington’da ve New York’ta Kongre ve Biden hükümetiyle, yine üniversiteyi okuduğu Londra’da ve Paris’le görüşmelerini isteyen Mesud, “Milyonlarca Afgan’ın sizlerle aynı değerleri paylaştığını biliniz. Biz Afganlar, kızların doktor olabileceği, basının özgürce haber yapabileceği, gençlerin dans edip müzik dinleyebileceği ya da bir zamanlar Taliban’ın (yeniden yaşanabilecek) halka açık idamlar için kullandığı stadyumlarda oynanan futbol maçlarını seyredebilecekleri açık bir toplum olabilmek için uzun yıllar savaş verdik” ifadelerini kullandı.
“Taliban’ın yalnızca Afgan halkı için değil, dünyanın geri kalanı için de tehlike yarattığını unutmamak lazım” diyen Mesud, “Hiç şüphe yok ki Afganistan, Taliban hakimiyeti altında radikal İslamcı terörizmin ana üssü haline gelecek ve demokratik ülkelere karşı düzenlenen entrikalar ilk burada tezgahlanacak” uyarsında bulundu.,
Ahmed Mesud yazısını şu sözlerle bitirdi:
“Ben ve emrimdeki mücahitler, Afganistan özgürlüğünün son kalesi olan Pencşir’i ne pahasına olursa olsun savunacağız. Moralimiz yerinde. Mücadelemiz süresince nelerle karşılacağımızı geçmiş deneyimlerimizden gayet iyi biliyoruz. Ancak bu mücadeleden galip ayrılmak için daha fazla silaha, daha fazla cephaneye ve daha fazla erzağa ihtiyacımız var.
Amerika’nın başını çektiği demokrasi ittifakının Afganlarla tek ortak noktası terörle mücadele değil. Bu iki tarafın artık ortak ideallerden ve mücadelelerden oluşan köklü bir geçmişi var. Afgan halkının özgürlük davasına destek olmak için yapabileceğiniz çok şey olduğunu lütfen unutmayın. Sizler bizim geriye kalan son umudumuzsunuz.”
KAYNAK; RUDAW