Böbrek yetmezliğinin de etkisiyle yakalandığı Covid-19 hastalığını ağır geçiren ve bir süre yoğun bakımda kalan Fesih Güler,18 Ağustos 2020'de Hakk'ın rahmetine kavuştu.

Vefatının birinci yıldönümünde rahmet ve minnetle anılan Fesih Güler, son nefesine kadar İslam'a hizmet etmekten geri durmadı.

1990'lı yıllarda öğretmenlik yapan Güler, istifa ederek kendisini İslami çalışmaya adadı. İslami hizmetlerinden dolayı 1997-2000 yılları arasında muhaceret hayatı yaşadı.

2000 yılında gözaltına alınan Güler, 3 ay boyunca en ağır işkencelerden geçirildikten sonra cezaevine girdi.

7 yıl boyunca Siirt ve Diyarbakır cezaevlerinde kalan Güler, tahliye olduktan sonra İslami çalışmalarına devam etti. 2012 yılında kusma ve baş dönmesi şikâyetiyle başvurduğu Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, "Böbrek yetmezliği" teşhisi konuldu.

Geçmişte gördüğü ağır işkenceler nedeniyle her 2 böbreğini kaybeden Güler'e, kardeşi Nuri Güler'den alınan böbrek nakledildi. Fesih Güler, evli 4 çocuk babasıydı.

İslam davasıyla tanıştıktan sonra çok kararlı bir şekilde mücadelenin içine girdi. Liseyi bitirip Diyarbakır'da üniversite öğrencisi olduğu dönemlerde bile Çınar'a geldiğinde eve uğramadan eski mahalle camisine gidip öğrencileriyle ilgileniyordu.

Üniversite dönemlerinde olayların başlamasıyla Müslümanlara yönelik yoğun saldırılardan dolayı Çınar'a gitmemeye başladı. Hatta kendisine yönelik silahlı saldırıda bulunulmuş, saldırıda arkadaşı kendini ona siper etmiş ve gazi olmuştu. O dönemlerde Sertip, Murat ve Abdulcelil gibi birçok arkadaşı şehid edilmişti.

İslami çalışmalarına daha yoğun zaman ayırabilmek için öğretmenlikten istifa etti

Üniversiteyi tamamladıktan sonra 1996 yılında Dicle ilçesinde öğretmen oldu. Tayini Diyarbakır'a çıktıktan sonra İslami çalışmalarına daha yoğun zaman ayırabilmek için öğretmenlikten istifa etti. İstifasından sonra muhaceret hayatı yaşadığından dolayı eve gidemiyordu.

İslami davadan dolayı yakalandığında 70 gün işkencelerde kalmasına rağmen ağzından tek bir kelime dahi çıkmadı. 70 gün işkencenin ardından 6,5 yıl cezaevinde kaldı. Cezaevi ziyaretine giden ailesi, onun hiçbir sıkıntıyı umursamadığına, ağzından gayri İslami bir söz işitmediğine tanıklık ediyordu.

Cezaevinden çıktıktan sonrada herhangi bir dünyevi düşünceye kapılmadı ve mücadeleye devam etti. Hatta bu süreçte ailesinden ayrı kalması gerektiğinde, tereddüt etmeden bunu yapıyordu ve ailesinde uzaklaşıyordu.

Yıllarca ayrı kalmak zorunda kaldığı anne ve babasına büyük bir sevgi besliyordu. Her şeyin menfaate dayalı olduğu bir dönemde hem aile yaşantısı içerisinde hem dışarıdaki mücadelesiyle bir numune timsaldi.

Rahatsızlığında dahi yerinde oturmuyor İslam davasına hizmet etmeye çalışıyordu

Covid-19'a yakalanmasının en büyük sebebi daha önce yapılan böbrek nakli neticesinde kullandığı ilaçlardı. Çünkü bağışıklık sistemi iflas etmişti. Buna rağmen rahatsızlığında dahi yerinde oturmuyor İslam davasına hizmet etmeye çalışıyordu.

Öğrencilik döneminde arkadaşlarının şehid edildiğini, kendisine şehadetin bir türlü nasip olmadığını anne babasına söyler, ailesi de onu, 'Eğer bu dava içerisindeysek bir şehid verelim. Bir şehid vermeyi hak etmişiz.' diyerek onu teselli ederdi.

Evde bulunduğu müddetçe anne babasına namazlarda imamlık yapar, onlara da nasihat etmekten geri durmazdı.

İbadetlerinde, aile içi münasebetlerde, komşu ilişkilerinde Allah Resulü'nü her zaman rehber edinen Güler, çocuklarına da büyük bir şefkatle yaklaşır, onlara sürekli siyer okumalarını tavsiye ederdi.

Hastalığından dolayı oruç tutamaması onu çok üzüyordu

2011 yılında gerçekleşen böbrek naklinden sonra oruç ibadetini yerine getiremeyen Fesih Güler, bu duruma çok üzülüyordu. Kendisi bu ibadeti yerine getiremediğinden dolayı oruç tutanlara yardım ederek sevaplarına ortak olmaya çalışırdı. Oruç tutamamasına rağmen ailesiyle sahura kalkar ve gün içerisinde ilaçlarından başka hiçbir şey yiyip içmezdi.

Hac, onun için hem sağlık hem de maddi açıdan zor olmasına rağmen ölmeden bu ibadeti yapamamanın endişesini taşıyarak hacca gitme şerefine nail oldu.

Komşuluk ilişkilerindeki hassasiyetiyle çevresindekilere büyük etkiler bırakan Fesih Güler Hoca, aynı şekilde komşularla olan diyaloglarda ailesine sık sık telkinlerde bulunarak onlarla alakadar olmalarını isterdi. Güler, Bayramlarda dahi ev içerisinde bayramlaştıktan sonra tüm komşuları ziyaret eder ondan sonra diğer yakınlarına giderdi. Komşuları da ona büyük bir teveccüh duyar ona her zaman 'hoca' diye hitap ederdi.

Zindanda Hazreti Yusuf'un misyonunu yürütüyordu

Bir keresinde kaldığı bir binanın dairesinden taşınmak zorunda kalınca, bina kapıcısı, "Sen de bu binadan ayrılırsan bizler ne yapacağız?' diyerek üzüntüsünü dile getiriyordu.

Cezaevinde bulunduğu ortamda yaşça küçük olmasına rağmen kendinden büyükleri teskin edebilen bir yapıya sahipti. Bir nevi zindanda da Hazreti Yusuf'un misyonunu yürütüyordu. Neyi nerede konuşacağını, büyüklerinin yanında nasıl davranacağını, cezaevi idaresiyle nasıl bir diyalog kurulabileceğini biliyordu. Akıl ve hikmetle hareket ederdi.

Molla Said'den icazetini aldı

Daha önceden öğrendiği fenni ilimleri, cezaevinde öğrendiği İslami ilimlerle birleştirince kendisinde muhteşem bir kabiliyet oluşmuştu.

Cezaevinde beraber kaldığı merhum  Molla Said Varol, normal şartlarda kolay bir şekilde kimseye icazet vermezdi ancak Fesih Güler'i tabii tuttuğu sınav neticesinde gönül rahatlığıyla kendisine icazet vermişti.

Hizbullah Cemaati Rehberi: Edib'in ciğerinin bir parçası idin

Vefatından sonra bir taziye mesajı yayımlayan Hizbullah Cemaati Rehberi Edip Gümüş, merhum Fesih Güler'i şöyle nitelendiriyordu:

"Hacı Hüseyin ve Hacı Pirozê'nin oğlu, Nesih ve Nuri'nin kardeşi, Nezir'in ağabeyi, Cemal ve Hüseyin'in babası, Edib'in ciğerinin bir parçası idin Aziz Fesih Hoca kardeşim.

Allah'ı sevdin, Allah'ın Peygamberini sevdin, Allah'ın davasını sevdin, davasını sevenleri sevdin. Bunun için de tağuti sistemin mahkûmu oldun, gözaltına girdin ve işkencelere maruz bırakıldın, yıllarca zindanda kaldın. Mücadelenin bütün safhalarında davanı aziz kılmak için direndin, mücadele ettin, hizmet ettin. Bütün yaşadıkların, çektiklerin ve en son yakalandığın hastalıkla inşallah şehitlik mertebesine nail olmuşsundur.

Rabbim! Biz ondan razı idik. Sen de ondan razı ol. Onu cennetlerinde ağırla ve cennetlerinde sevdikleri ile bir araya getir.

Hüseyinlerimiz, Selahaddin ve Sabahaddinlerimiz, Mahmutlarımız, Mehmetlerimiz, Muhammedlerimiz, Saidlerimiz, Fesihlerimiz… Sevdiklerimiz bizden önce, darul bekaya inşallah Rabbimiz onlardan razı olarak gidiyorlar. Kur'an ve sünnet penceresinden, Selef-i Salihin çizgisinde davamıza sarılmak, yaşamak ve yaşatmak için hiçbir zaman ihmalkarlık ve gaflet olmasın. Bununla Rabbimizi razı edelim, bizden önce gidenlerin hasenatlarını artıralım ve bizden sonrakilere hayırlı çığırlar açalım. Başta ailesi ve çocukları olmak üzere, tüm kardeşlerimizin başı sağ olsun. Rabbim sabırlar versin." (İLKHA)