BİNGÖL - Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkan Yardımcısı Necat Özdemir, Hür Dava Partisi`nin kuruluş nedenini, partinin stratejisini, dini referans alan ve Kürtleri temsil ettiğini ifade eden diğer partilere alternatif olup olmadığını ve barış sürecinden yerel seçimlere kadar birçok konuda kamuoyunun merak ettiği konularda açıklamalarda bulundu.
 
"Hür Dava Partisi bir ihtiyaca binaen kurulmuştur``
Hür Dava Partisinin neden kurulduğu ve parti stratejisini açıklayan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Özdemir, "Ortaya çıkan her yeni bir şey genellikle ihtiyaç üzerine ortaya çıkıyor. Hür Dava Partisi de bir ihtiyaca binaen kurulmuştur. Bizce siyasal anlamda halkımızın temsiliyeti konusunda bir boşluk vardı ve bu boşluğun doldurulmasına ihtiyaç vardı. Hür Dava Partisi de bu boşluğu doldurmak amacıyla ortaya çıktı. Hür Dava Partisi; yerel dinamiklerden beslenerek halkımızın temel değerlerini esas alarak, siyasetin merkezine halkımızın temel değerlerini oturtarak ki bunların başında halkımızın Bin 300 yıldır inancını temsil eden İslamiyet geliyor. Halkımızın temel değerlerini siyasetin merkezine oturtarak, bunları esas alarak ve prensip edinerek bu halka her alanda götürebildiğimiz nispette hizmet götürme stratejisiyle, hedefiyle, gayesiyle hareket edecektir inşallah" dedi.
 
"Biz siyasetin şerrinden Allah`a sığınıyoruz"
"Siyasetin şerrinden Allah`a sığınırım" diyen Bediüzzaman Said`i Nursi`nin sözü hatırlatılarak, zamanın âlimlerinden birinin siyasete bakışına karşılık siyasette dini referans alan bir parti olan Hür Dava Partisi`nin bu sözü nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Özdemir, "Bediüzzaman Hazretleri o sözü Osmanlı döneminde söylemiştir. Osmanlı`nın son döneminde siyasal partiler oluşmuş ve o siyasal partilerin oluşması ile çok ciddi tarafgirlik, hizipçilik ortaya çıkmıştır. Bediüzzaman "Siyasetin şerrinden Allah`a sığınırım" sözünü şöyle açıklıyor: "Ben o dönemde, o ortamda gördüm ki; bir siyasi partide olan bir insan kendi Salih bir muhalifini şeytan gibi görüyor, kendisinin şeytan gibi olan bir taraftarını da melek gibi görüyor. Bunu görünce de "Siyasetin şerrinden Allah`a sığınırım" dedim diyor. Biz de böyle bir siyasetin şerrinden Allah`a sığınıyoruz" dedi.
 
"Biz hiç kimseye alternatif olarak ortaya çıkmış bir parti değiliz"
"Biz hiç kimseye alternatif olarak ortaya çıkmış bir parti değiliz" diyen Özdemir, "Partideki yetkili arkadaşlarımız başından beri dillendiriyorlar; Biz temelde sistemin sapkın, çarpık uygulamalarına itiraz üzerinden ortaya çıkmış bir partiyiz. Ne Ak Parti`ye ne de BDP`ye alternatif olarak ortaya çıkmış bir parti değiliz. Ak Parti`nin de BDP`nin de doğrularını tebrik eder, onları alkışlar ama yanlışlarında onları da eleştirir, onların da olmaması gerektiğini söyleriz. Bizim Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde teşkilatlanmalarda bulunmamızın temel nedeni; bu halkın bize olan teveccühünden kaynaklanmaktadır. Bizim bu tür bir endişemiz veya bu tür bir yönelimimiz yoktur. Bizim sadece bu bölgede örgütlenelim diye bir hedefimiz yoktur. Bizim amaçlarımıza, ilkelerimize, prensiplerimize teveccüh eden kadroların olduğu her yerde teşkilatlanmak üzere yola çıkmış bir hareketiz. Doğu bölgelerinden teşkilatlanmak için daha çok teveccühle karşılaşmaktayız ama, bununla beraber ülkenin batısında da (İstanbul`da, İzmir`de, Konya`da, Kocaeli`de, Bursa`da) teşkilatlarımızı kurmuş durumdayız" dedi.
 
"Gayemiz halkımıza hizmet etmektir"
Dini referans alan Saadet Partisi ile birlikte siyaset yapma konusunda ise "Bu tür hususlar elbette ileriki süreçte konuşulur, müzakere edilir ve bir kısım mutabıklara varılabilir. Bir kısım işbirliklerine gidilebilir. Bunlar olmayacak şeyler değildir. Neticede bizim gayemiz halkımıza hizmet etmektir. Halkımıza hizmet etmek için bütün vasıtalara/araçlara müracaat etmeyi, onlara başvurmayı meşru olduktan sonra kendimiz için münasip görüyoruz. Uygun olduktan sonra bütün birlikteliğe, mutabakatlara varız, ama şuanda partimizin gündeminde o tür bir durum söz konusu değildir" dedi.
 
"Devletin sadece bir tarafı muhatap almaması gerekir"
 
Biz Hür Dava Partisi olarak hükümetin silahların susması, silahlı güçler arasındaki çatışmaların sona erdirilmesi hususundaki girişimlerini destekliyor ve doğru buluyoruz diyen Özdemir, ``Bu anlamda silahların susturulması için PKK`nin muhatap alınmasını da doğru buluyor, bunda bir sorun görmüyoruz. Ancak hükümetin uyanık tüccar rolüne bürünerek az sermaye ile, az ürünle bir kazanca gitmek, bir rant sağlamak içerisinde bulunduğunu söylememiz mümkündür. Yani bir tarafta PKK var, silahlı bir çatışma var, hayatını kaybeden insanlar var. Bunların durması, susması lazım, bu hepimizin yararına olan bir şeydir. Öte taraftan en az yüzyıldır Kürtlerin insan olmaktan kaynaklı, millet olmaktan kaynaklı haklarının gaspına ilişkin bir mağduriyet, mazlumiyet tablosu var. PKK bu mağduriyet tablolarının neticelerinden sadece bir neticedir. Dolayısıyla siz bu büyük tabloyu sadece küçük bir neticeye indirgerseniz, burada uyanık bir tüccar rolüne bürünmüş bir tür rant siyaseti gütmüş olursunuz. Biz bu anlamdaki yaklaşımı doğru bulmuyoruz.
 
Hükümetin PKK`nın sınır dışına çekilmesi olsun, silahların bırakılmasına ilişkin görüşmelerini doğru bulmakla beraber, hükümetin Kürt meselesinde başkaca hiçbir tarafla görüşmemesini, onların muhatap almamasını, özellikle bölgede çok ciddi anlamda halk desteği bulunan büyük cemaatleri, tarikatları, siyasal hareketleri, sivil toplum kuruluşlarını muhatap almayışını, onlarla herhangi bir müzakere içerisine girmemesini bir uyanıklık olarak değerlendiriyoruz. Bunun bir sonuca varacağını da düşünmüyoruz. PKK`nin silahlı durumunda bir aşama kat edilse bile Kürt meselesi yine o mağduriyetler tablosu olarak önümüzde durmaya devam edecek ve bu meseleler er geç bütün muhatapları ile konuşulmak zorunda kalınacaktır" İfadelerini kullandı.
 
"Halk karşılığı bulunan camiaların birinci elden haberdar edilmesi gerekir"
Akil insanlar heyetinin listesi ile ilgili değerlendirmede bulunan Özdemir, "Akil insanlar komisyonu tecrübe edilmiş bir girişim, bir pratik özellikle benzer durumların yaşandığı Güney Afrika gibi yerlerde barış süreci dediğimiz bu tür süreçlerde akil insanlar komisyonu hakikatleri araştırmak komisyonu gibi komisyonlar oluşturulmuş ve bu komisyonların uygulamalarında başarı sağlanmıştır. Dolayısıyla Türkiye`nin bu tür bir pratiğe başvurmasını doğru buluyoruz. Ancak akil insanlar komisyonunun iki misyonu olduğunu düşünüyorum. Birinci misyonu: süreçle ilgili halkı bilgilendirmek ve halkı rahatlatmak, süreçle ilgili halkın nabzını tutmaktır. İkinci misyon ise: Farklı kitlesel tabanı bulunan kesimlerden temsilci bulundurmak suretiyle hükümetin bu temsilciler üzerinden o kitleleri o camiaları bilgilendirmesi dolayısıyla sürecin şeffaf yürümesi sağlaması olarak değerlendirebiliriz. Bu anlamda akil insanlar komisyonuna biz sadece birinci misyonun yüklendiğini görüyoruz. Medyaya yansıyan demeçlerden de bu anlaşılıyor. Akil insanlar komisyonu halk nezdinde belli bazı bölgelerde, belli bazı çevrelerde sempatik bulunan, karşılıkları olan sözünün dinlenilirliği anlamında karşılığı bulunan insanlardan oluşan bir komisyondur. Biz bu komisyonun halkın nabzını tutma anlamında başarılı olabileceğini düşünüyoruz. Halkı bazı alanlarda rahatlatmak ve süreçle ilgili bilgilendirerek başarılı olabileceklerini ancak ikinci misyonun ihmal edildiğini düşünüyoruz. Eğer sürecin daha iyi düzeyle bir başarı ile yürütülmesi isteniyorsa halk karşılığı bulunan camiaların, çevrelerin, sivil toplum kuruluşların, cemaatlerin temsilcilerinin de içinde yer almasıyla o camiaların birinci elden haberdar edilmesi gerekir. Şuanda bunun ihmal edildiğini görüyoruz. Akil insanlar komisyonuna seçilen 63 isme bakıldığında bunların büyük çoğunluğunun hükümete yakın insanlar olduğunu, hükümetin politikalarını, uygulamalarını neredeyse tamamen destekleyen olarak bilinen insanların olduğunu görüyoruz. Bunların sadece bir kısmının hükümet muhalifi denilebilecek insanlar olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla elbette hükümetin bu komisyon üzerinden bazı istismarlarda bulunması mümkündür. Biz bunun olmamasını ümit ediyoruz" dedi.
 
"İsrail, yarım ağızlık özür dilemiştir"
İsrail`in iki sene sonra özür dilemesini tamamen konjonktürel bir siyasal girişim olarak değerlendiren Özdemir, ``İsrail tamamen politik bir atakta bulunmuştur. Bölge koşullarının değişmesi dolayısıyla bir tür aslında yarım ağızla diyebileceğimiz bir özür dilemiştir. Biz gerek halkımızın ve gerekse hükümet yetkililerin bu tür bir siyasal girişime aldanmaması gerektiğini düşünüyoruz. İsrail eski konumundan uzaklaşmış, terk etmiş değildir. Hala işgalci, hala zalim ve hala bölgeyi huzursuz eden bir pozisyondadır. Dolayısıyla İsrail ile ilgili tavrımızda herhangi bir değişiklik olacak değildir" ifadelerini kullandı.
 
"Parti olarak yerel seçimlere girmeyi düşünüyoruz"
Parti olarak şuan yoğun bir şekilde teşkilatlanma çalışmaları içerisinde olduklarını belirten Özdemir, ``Yakın zamanda resmi olarak kuruluşumuzu bildirdik. Yoğun bir şekilde teşkilatlanmamızı kurmaya çalışıyoruz. HÜDA PAR olarak seçime girmemiz için yerel seçimlerden altı ay önce Türkiye`nin il sayısının yarısından fazlasında teşkilatlanmamız lazım. Biz şuanda o hedefe ulaşmaya çalışıyoruz. Haziran ayı sonlarında Ankara`da büyük kongremizi yapacağız. Haziran`a kadar Türkiye`de en az 41 ilde teşkilatlanmamızı tamamlamamış isek büyük kongreden sonra kalan il sayımızı tamamlamayı hedefliyoruz ve parti olarak yerel seçimlere girmeyi düşünüyoruz. Parti olarak teşkilatlandığımız her ilde mi seçimlere gireceğiz yoksa kazanma şansımızın yüksek olduğu yerlerde mi seçimlere gireceğiz konuları, partimiz bünyesinde henüz karara bağlanmamış müzakereleri devam etmektedir. Şu aşamada bir şey söylemek için erken. Bir başka parti ile ittifak olabilme hususu henüz gündemimizde olan bir şey değildir. Şuan tamamen parti olarak kendi başımıza, kendi imkânlarımızla seçime girmeye yönelik bir çalışma içerisindeyiz" şeklinde konuştu. (Nihat Kanat - İLKHA)