2006 yılından beri Mewlud etkinlikleri İstasyon Meydanında düzenleniyor. Milyonlara varan insan katılıyor bu etkinliğe, hatta kimilerine göre bu sayı milyonu aşıyor. Bu etkinliğe katılım her geçen yıl arttığından dolayı İstasyon Meydanı artık bu ihtiyaca cevap veremiyor. Bu nedenle tertip komitesi tarafından etkinliğin Newroz alanında yapılmasına karar verildi.

Valilikten gerekli izinler alınıyor ancak BDP’li Bağlar Belediyesi olumsuz talebe olumsuz cevap veriyor. Gerekçe; “Burası belediyeye aittir başka amaçla kullanılamaz”... “Newroz etkinliği nedeniyle parkta hasarlar meydana gelmiş durumda, buradaki çimler zarar gördü, çimlerin yeşermesi için sulama çalışmalarımız olacak. Nisan ayının başından Mayıs ayının sonuna kadar orada hiçbir etkinliğe izin verilmeyecek.”

Bu gerekçeye kim inanır? Hiç kimse... Belediyenin  buna yetkisi var mı? Hayır… Etkinliğin yapılmasına valilik tarafından izin veriliyor yani bu prosedür zaten tamamlanmış.

Peki neden böyle bir tutum takınmış olabilirler? Nedeni belli… Muhammedi iklime tahammülsüzlük ve Peygamber Sevdalılarına duyulan hased ve düşmanlık.  Başka izahı var mı?

Daha düne kadar bas bas bağırıyordular, “Bize izin vermiyorlar, zulm ediyorlar, bu nasıl demokrasidir diye. En demokratik haklarımızı dahi kullanamıyoruz.”  Yapılanlara itiraz ediyordular, meydanlara çıkıyordular. Şimdi ise kendileri aynısını dayatıyorlar. Sistemin dayattıklarından ne farkı var bu durumun. Kendisi dışında herkese tahammülsüzlük tahammülsüzlükten şikayet edenleri yalancı konumuna düşürmüyor mu? Bu dayatma ile Peygamber Sevdalılarının vazgeçirebileceklerini mi düşünüyorlar?

Kendilerinin yapmadığını  başkalarından mı bekliyorlar? Çok beklerler…

Ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, o etkinlik orada yapılacaktır, yapılmalıdır. Buna değil BDP hiçbir güç ama hiçbir güç engel olamayacaktır.

Korkuları neden acaba? Acaba o meydan daha fazla kalabalık olacak diye mi? “Sadece biz varız”, “tek temsilci biziz” tezleri çürüyeceği için mi?

Merak etmesinler korktukları başlarına gelecektir.

Sadece Diyarbakır değil neredeyse ellerinde bulunan tüm belediyelerde altyapıdan tutun yollara kadar hemen hemen düzgün hiçbir şey yapmamışken  kalkıp bir alanın düzenlenmesinden veya çimlerinden bahsetmek karşısındaki ile alay etmekten beter. Sadece kaldırım yapıp yıkmaktan öte hizmet adına ne yapmışlar ki? O kaldırım taşlarının yapıldığı firmaların kimlere ait olduğu da malum …

Kaldı ki çimlere bir gün basmak ile o çimlere hiçbir şey olmaz. Hadi diyelim ki çimler zarar görsün, canlarını, mallarını ve herşeylerini  Peygambere feda edebilecek bu halk için o çimlerin ne önemi var ki?  Değil o çimleri, o diyarın tümünü içindekilerle beraber Peygambere kurban eder bu halk, gerekirse… Üstelik bu yasağın nisan ve mayıs aylarını kapsadığını dile getirmek  Kutlu Doğum etkinliklerinin tarihi göz önüne alındığında daha manidar kaçıyor.

Bağlar Belediyesi Özel Kalem Müdürü Mahmut Büyükbayram telefon ile İLKHA’ya; "Newroz Park alanı bizim yetkimiz içerisindedir. Newroz etkinliği nedeniyle parkta hasarlar meydana gelmiş durumda. Bizim amacımız parkı yaza yetiştirip halkın dinlenmesine olanak sağlamaktır. Ayrıca valilik dahi bize Peygamber Sevdalılarına izin verdiklerine dair belge gönderirse, valiliğe de tadilat nedeniyle onlara izin vermeyeceğimizi söyleyeceğiz" açıklamasında bulunuyor.

TC’ye gelince kuzu olurlar ancak halkın değerleri söz konusu oldu mu aslan kesilirler. Kendilerini o toprakların efendisi sanıyorlar. Belediyelere ve sistemin kendilerine göz yummasına güvenerek şımarıyorlar. Ancak boşuna seviniyorlar en yakın zamanda o belediyelerden de olacaklar. Bu halk bu tokadı indirecek kudrettedir. Bu sefer olmasa bile bir dahaki sefere… Ama elbet olacaktır…

Kutlu Doğum etkinliklerini ve orada ilahi okuyan  tesettürlü küçük kızları muhtıra sebebi görenler nasıl pes ettilerse  bu zihniyette aynı şekilde bu rüzgarın etkisiyle pes edecektir. Hatta  bu etkinliklere bizzat sarılmak zorunda kalacaktır.

Aslında onların bu tutumları kimilerine şer gibi görünse de hayırdır. Belki yıllarca anlatılarak ortaya çıkarılamayacak gerçek yüzlerini kendileri böyle ifşa ediyorlar.

Şu ana kadar Kutlu Doğum programlarında Peygambere hürmeten siyasi ve çekişme kokan konulara pek değnilmiyordu. Ancak bu sefer bu zulüm bu halka anlatılmalı. Soyut ve muğlak kelimelerle değil açık, bariz, net ve sade bir dille... Bu halkın rahat anlayabileceği bir dille;

“Ey Halkımız! Biliyorsunuz Peygambere davet ediyoruz sizi. Ancak kavmimizden kimileri bunu çekemiyor. Mazeretleri ise çim, şu bu…

Sizin abdest almak ve namaz kılmak için ihtiyacınız olan suyu temin etmiyorlar. Sesimizi duyurmak için platformun anahtarlarını dahi vermiyorlar. Ve bu bedbahtlar sizi yönetmeye talipler.

Bunları size şikayet ediyoruz...”

Mehmet Çelik / Hürseda Haber