HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, partisinin iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmesini paylaştı.

Demir, değerlendirmesinde; gıda fiyatlarındaki artış, mülakatların oluşturduğu mağduriyet, canice işlenen cinayetler, Covid -19 vaka artışları ve aşı, Afganistan’daki gelişmeler ile işgalci siyonist rejimin bölge ülkelerine yönelik tacizlerine değindi.

Demir, gıda fiyatlardaki artışın gün geçtikçe ivme kazanmasının refahı ortadan kaldırdığına ve gelir adaletsizliğine yol açtığına dikkat çekti.

Yazılı sınav puanları oldukça yüksek olan adaylara mülakatlarda baraj altında puanlar verilerek atamalarının engellenmesinin açık bir hukuksuzluk olduğunu belirten Demir, adayların mülakat puanlarının güvenlik soruşturması sonuçlarına göre verilmesinin kabul edilemeyeceğini söyledi.

Ahlak eğitiminin yetersizliği, toplumun manevi dayanaklarını temelden çürüttüğünü, manevi buhranların her gün daha da arttığını kaydeden Demir, toplumun geleceğini teminat altına almak için gerekli önlemlerin alınması, istismara zemin hazırlayan tüm faktörlerle mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.

Hükümetin, aşı olma konusunda vatandaşların endişelerini gidermesi gerektiğini belirten Demir, vatandaşların da insani ve toplumsal sorumluluk gereği bir an önce aşılarını yaptırmaları çağrısında bulundu.

Afganistan’da gelişmelere değinen Demir, "Afganistan’da çatışan taraflar, Afgan halkının menfaatlerini kendi çıkarlarının önünde tutmadıkça bu savaşın sona ermesi mümkün değildir." diye belirtti.

İşgal rejimini bölgedeki ülkelere tacizlerine tepki gösteren Demir, siyonistlerin körüklemeye çalıştığı fitne ve kargaşa ortamının tüm bölgeye yayılmasının önüne geçmek için işlediği suçlar karşılıksız bırakılmaması, saldırılarına karşı güçlü ve caydırıcı tepkiler verilmesi gerektiğini kaydetti.

"Maaş tespit çalışmaları gıda fiyatlarındaki artış baz alınarak tespit edilmeli"

Temmuz ayı tüketici ve üretici enflasyon rakamlarının beklendiği gibi yüksek çıktığını, gıda grubundaki artışın ise yüzde 24,92 olduğunu hatırlatan Demir, enflasyon sepetindeki en önemli grubu oluşturan gıdadaki fiyat artışının devam etmesinin düşük ve orta gelirli kesimleri ciddi manada etkilediğini söyledi.

Demir,  "Kamu işçileri, memur ve memur emeklilerinin önümüzdeki dönem maaş tespit çalışmalarının gıda fiyatlarındaki artış baz alınarak tespit edilmesi hakkaniyete en uygun olanıdır. Zira söz konusu kesim, gelirlerinin neredeyse tamamını zorunlu gıda harcamalarına ayırmak zorunda kalmaktadır. Açıktır ki bu kesimler için cari enflasyon yüzde 19 değil yüzde 25’tir.Maaşlardaki zam pazarlıklarının bu temel üzerinde yapılması en doğru olanıdır. Hükümeti bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz." dedi.

"Ekonomi idaresinin enflasyonla mücadele konusundaki başarısızlığının bir izahı ve mazereti bulunmamaktadır." diyen Demir, "Üretici enflasyonunun yüzde 45’e dayanmasının tüketici enflasyonu üzerindeki baskısının uzun bir süre devam edeceği bilinmelidir. Özellikle kamu kaynaklı zamların bundaki etkisi büyüktür. Bu konuda sorumlu davranılmalı, olumlu adımlara ağırlık vererek zam yapmaktan kaçınılmalıdır. Fiyatlardaki artışın gün geçtikçe ivme kazanması refahı ortadan kaldırmakta ve gelir adaletsizliğine yol açmaktadır." diye ekledi.

"Adayların mülakat puanlarının güvenlik soruşturması sonuçlarına göre verilmesi kabul edilemez"

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen güvenlik soruşturması uygulamasına kanunla farklı bir boyut kazandırılmasına rağmen kamu görevlilerinin atamalarında suiistimallerin sürdüğünü söyleyen Demir, özellikle öğretmen atamalarında son dönemde uygulanan yöntem, ehliyet ve liyakat ilkelerinin çiğnenmesine ilaveten kanuna karşı hile prosedürüne dönüştüğünü belirti.

Demir, "Yazılı sınav puanları oldukça yüksek olan adaylara mülakatlarda baraj altında puanlar verilerek atamalarının engellenmesi açık bir hukuksuzluktur. Adayların mülakat puanlarının güvenlik soruşturması sonuçlarına göre verilmesinin kabul edilmesi mümkün değildir." diye konuştu.

Demir, şöyle devam etti: "Hukuk devleti; devletin bütün organlarıyla hukuka uygun davranmasını zorunlu kılar. Devlet kendini hukuk kurallarına uymak zorunda görmüyorsa, vatandaşını bu kurallara uymaya zorlama hakkını kaybeder. Mevcut durumda, güvenlik soruşturması uygulamasını perde arkasından yapıp sonucu ilgiliye tebliğ etmeyen devlet, bu şekilde öğretmen ve yönetici pozisyonlarına hak kazanan vatandaşların, haklarını dava yoluyla geri almalarının yolunu da kapatmaktadır. Bu uygulama büyük bir adaletsizlik doğurmaktadır. Zira mülakat puanlarına karşı bir hak arama yoluna sahip olmayan adaylar, dava yoluyla yapılan hukuksuzluğu iptal ettirememekte ve mağduriyetleri kalıcı olmaktadır. Devlet, kanuna karşı hile yapmayı bırakmalı, hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde hareket etmelidir.

"Alkol, gayrimeşru ilişkiler, TV programları şiddet olaylarının asıl kaynağıdır"

Ahlak eğitiminin yetersizliği, toplumun manevi dayanaklarını temelden çürüttüğünü, manevi buhranların her gün daha da arttığını söyleyen Demir, geçen hafta bir kadının banyoda parçalanmak suretiyle katledilmesinin bunun son örneği olduğunu ifade etti.

Bugün toplumda meydana gelen bu tür acı tabloların, sözde modern hayatın getirmiş olduğu yaşam tarzının hazin sonuçları olduğunu belirten Demir, "Alkol, uyuşturucu, gayrimeşru ilişkiler, sosyal medya, TV programları ve diziler şiddet olaylarının asıl kaynağı ve en büyük nedenidir. Fakat bu hususun üzeri örtülmekte ve ustalıkla gözlerden kaçırılmaktadır." dedi ve şunları ekledi:

Meydana gelen şiddet ve cinayet olayları bireysel olaylar olarak lanse edilseler de bunların toplumsal boyutu göz ardı edilemez. Sinema ve dizilerin yansıtmış olduğu görsel ve işitsel algı ile model olarak topluma dayatılan kültürsüzlük,  insani duyguları bitirmektedir. Her geçen gün değerlerimizden uzaklaşan gençlerimiz batının ideolojilerinin kucağında heder olmaktadır.  Toplumumuzun geleceğini teminat altına almak için gerekli önlemler alınmalı, istismara zemin hazırlayan tüm faktörlerle mücadele edilmelidir.  Toplumu felakete sürükleyen alkol, uyuşturucu ve gayrimeşru birlikteliklere karşı tedbirler artırılmalı, aile kurumu güçlendirilmelidir. Toplumumuzda meydana gelen şiddet sarmalının gözlerden kaçırılan asıl sebepleri görülmeli, sonuç odaklı çözümler üretilmelidir.

"Aşı olma konusunda vatandaşların endişeleri giderilmeli"

Coronavirüs salgınının, başta sağlık olmak üzere sosyal hayatı birçok yönden olumsuz etkilemeye devam ettiğini söyleyen Demir, aşılama oranında istenen seviyeye henüz ulaşılamamasının toplumsal bağışıklığın oluşmasını ertelediğini ifade etti.

Vaka ve vefat sayılarında yeniden yükselişin, tedbirler konusunda herkese bireysel ve toplumsal sorumluluklar yüklediğini belirten Demir, "Vaka sayıları başta olmak üzere şeffaf yürütülmeyen süreç, ekonomik endişelerle vatandaşlarımızın sağlığının turizme kurban edilmesi, yerli aşı çalışmalarının çok ağır işlemesi ve sosyal medya üzerinden aşı konusunda yaşanan spekülasyonlar sürecin başarısızlığının önemli sebepleri arasındadır." dedi.

Demir, "Hükümet, Covid-19 salgınına karşı yapılan çalışmaları daha şeffaf yürütmeli, aşı olma konusunda vatandaşların endişelerini gidermeli, turizm sektörüne yönelik corona tedbirlerini artırmalıdır. Hiç kimse ne kendisinin ne de birlikte yaşadığı insanların hayatını tehlikeye atma hakkına sahip değildir. Bu nedenle vatandaşlarımız insani ve toplumsal sorumluluk gereği daha duyarlı olmalı, normalleşme sürecine katkı sunmak için gerekli tedbirlere riayet etmeli ve bir an önce aşılarını yaptırmalıdırlar." değerlendirmesinde bulundu.

 

"ABD, Afganistan politikasının bedelini bölge ülkelerine ödetmeye çalışmakta"

Taliban ile ABD arasında varılan mutabakat kapsamında işgalci güçlerin çekilmesine rağmen ülkede şiddetin devam ettiğini hatırlatan Demir, "Taliban ve Kabil hükümeti arasında devam eden çatışmalarda son üç ayda binden fazla sivil yaşamını yitirmiş, 950 binden fazla sivil ise yerinden olmuştur. Tarafların müzakereyi reddetmeleri ve çatışmayı körükleyici tavırları ülkedeki durumu daha da kötüleştirmektedir." ifadelerini kullandı.

Çatışmaların, ülkede istikrarsızlığı derinleştirmesinin yanı sıra büyük bir göç dalgasına sebebiyet verdiğine işaret eden Demir, "ABD; Afganların ABD'ye göç başvurularının bağlı oldukları kuruluşlar aracılığıyla üçüncü ülkelerden alınacağını belirterek göç için Türkiye’yi işaret etmiştir. Yirmi yıllık işgalin ardından geride iç savaş ve yıkım bırakan ABD, şimdi de Afganistan politikasının bedelini bölge ülkelerine ödetmeye çalışmaktadır. Yeni bir mülteci dalgasıyla karşı karşıya olan İran, Pakistan ve Türkiye, Afganistan krizinin çözümü için birlikte hareket etmek zorundadır. Afganistan’da güvenlik ve istikrar için ön koşulsuz ateşkese aracılık edilmelidir. Afganistan’da çatışan taraflar, Afgan halkının menfaatlerini kendi çıkarlarının önünde tutmadıkça bu savaşın sona ermesi mümkün değildir." şeklinde konuştu.

Filistin’i açık hava hapishanesine dönüştüren ve Filistinlilere yönelik insanlık suçu işleyen siyonist işgal rejiminin bölge ülkelerine yönelik tacizlerini artırdığına dikkat çeken Demir, "İşlediği soykırıma rağmen herhangi bir yaptırıma maruz kalmamanın verdiği cesaretle bölge ülkelerine yönelik hava saldırıları düzenleyen siyonist işgalciler son olarak Lübnan topraklarını hedef almış, İran’a yönelik saldırı tehditlerini de arttırmıştır." dedi.

"Siyonistlerin saldırılarına karşı güçlü ve caydırıcı tepkiler verilmeli"

Demir, "İşgal rejimi, haydutluğunun cesaretini sadece uluslararası destekçilerinden değil aynı zamanda ekonomik ve siyasi menfaat uğruna normalleşme ihanetine imza atan bölge ülkelerinden almaktadır. Filistin’e sırt çeviren işbirlikçi rejimler siyonist işgalcilerin yeni soykırım planlarına da sessiz kalmaktadır. Siyonistlerin körüklemeye çalıştığı fitne ve kargaşa ortamının tüm bölgeye yayılmasının önüne geçmek için işlediği suçlar karşılıksız bırakılmamalı, saldırılarına karşı güçlü ve caydırıcı tepkiler verilmelidir." diye konuştu. (İLKHA)