HÜDA PAR Genel Merkezi, Konya'da 7 kişinin katledildiği olay, eğitim sistemi, CHP'li belediyelerin mülteci karşıtlığı, ülkeyi etkisi altına alan orman yangınları, Fransa’da İslam düşmanlığı ve Tunus'taki gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu.

HÜDA PAR'dan yapılan yazılı açıklamada, Konya'daki katliamla birlikte ülkenin etnik boyutlu gerginliklere sürüklenmemesi için olayın çok hızlı bir şekilde ve bütün yönleriyle tamamen aydınlatılmasının büyük önem arz ettiğini ifade edildi.

Eğitim sistemine eleştirilerin yöneltildiği açıklamada, hükümetin acilen bir uzmanlar kurulu oluşturması, eğitim sistemini ideolojik dayatmalardan arındırması gerektiği kaydedildi.

CHP'li Bolu Belediye Başkanı’nın mülteci karşıtı açıklamalarına tepki gösterilen açıklamada, bu açıklamaların, ırkçılık ve açık bir yabancı düşmanlığı olduğu belirtildi.

Orman yangınlarının kasıtlı çıkarılmasının bir vahşet olduğu ifade edilen HÜDA PAR açıklamasında, bu tür afetlerin tahribatını en aza indirmek için gerekli bütün tedbirlerin alınması gerektiği vurgulandı.

Fransa'da bir imamın okuduğu ayet ve hadislerin ardından görevden alındığının hatırlatıldığı açıklamada, Fransa'nın bu tür İslam düşmanlıklarına İslam ülkelerinin yöneticilerinin karşılık vermesi gerektiği ifade edildi.

Tunus'ta cumhurbaşkanının son kararlarının bir darbe olduğuna işaret edilen açıklamada Tunus’un istikrarı, sorunların çözüme kavuşturulması ve diktatörlüğe açılan kapıların kapanması için ülkenin bir an önce 25 Temmuz öncesine dönmesi istendi.

Konya'daki katliam

HÜDA PAR açıklamasının başında, 30 Temmuz 2021 tarihinde Konya’nın Meram ilçesinde Dedeoğlu ailesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırıda aynı aileden dördü kadın 7 kişinin hunharca katledildiği belirtilerek aynı ailenin, 12 Mayıs 2021 tarihinde de bir grup tarafından saldırıya uğradığı, 6 kişinin yaralandığı hatırlatıldı. Açıklamada, olayın faillerinin bir kısmının kısa süreliğine tutuklandığı, ardından ikisi hariç diğerlerinin serbest bırakıldığı ifade edildi.

"Katliam bütün yönleriyle tamamen aydınlatılmalı"

Katledilenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına, sevdiklerine ve bütün halka sabır temennisinde bulunulan açıklamada, "Menfur saldırıyı ve faillerini şiddetle kınıyoruz." denildi.

Katliamın asıl sebeplerinin, adli ve idari makamlar tarafından kamuoyunu tatmin edecek yeterlilikte ortaya konulamadığının belirtildiği açıklamada, "Bunu fırsat bilen bazı çevreler, birtakım iddia ve emarelerden yola çıkarak katliam hadisesinin tamamen etnik çatışmadan kaynaklandığını farklı platformlar üzerinden dile getirerek süreci provoke etmeye çalışmaktadır. Ülkenin etnik boyutlu gerginliklere sürüklenmemesi için olayın çok hızlı bir şekilde ve bütün yönleriyle tamamen aydınlatılması büyük önem arz etmektedir. Meram’da gerçekleştirilen katliam, gün geçtikçe büyüyen ve acı olayların yaşanmasına neden olan güvenlik zafiyetini de ortaya çıkarmıştır. İki aile arasında yaşanan olayların büyüyebileceği bilinmesine rağmen etkili bir güvenlik ve koruma tedbiri alınmamıştır. Katliamın failleri ve azmettiricileri ile olayda ihmali olan kamu görevlileri hakkında yargılama yapılarak caydırıcı şekilde cezalar verilmeli ve bir an önce adaletin tesisi sağlanarak kamu vicdanı da rahatlatılmalıdır." denildi.

YKS sonuçları

YKS sonuçlarına göre sınava katılan 2 milyon 416 bin 974 kişiden bir milyona yakın öğrencinin 150 puan barajını geçemeyerek başarısız olduğu bilgisine yer verilen açıklamada, ayrıca 217 bin 504 öğrencinin matematikten, 312 bin öğrencinin ise fen derslerinden sıfır çektiği kaydedildi.

"Hükümet acilen bir uzmanlar kurulu oluşturmalı, eğitim sistemini ideolojik dayatmalardan arındırmalı"

Neredeyse her iki öğrenciden birinin 150 puan barajını aşamamasının, eğitim sisteminin içinde bulunduğu vahim durumu gösterdiğine dikkat çekilen açıklamamada, şu değerlendirmede bulunuldu:

Eğitim anlayışının başarısızlığını gösteren bu sonuçlar, 'İnsan' yetiştirme merkezli eğitim ve öğretim anlayışını zorunlu kılmaktadır. Erdemi, bilimi, ahlakı, teknolojiyi öncelemesi ve bu sahaya yatırım yapması gereken eğitim sistemimizin, ezbere dayalı ve sınav endeksli bir anlayışta ısrar etmesini anlamak mümkün değildir. İlk günden beri eğitim sistemindeki uygulamalardan şikayetçi olan AK Parti hükümetlerinin onca yıla rağmen bir arpa boyu yol alamadıkları görülmektedir. Bir bütün olarak milli eğitim camiasının ideolojik hesaplaşma ve kadrolaşma sahasına dönüştürülmesinin bedelini geleceğimiz olan çocuklarımız ödemektedir. Hükümet acilen bir uzmanlar kurulu oluşturmalı, eğitim sistemini ideolojik dayatmalardan arındırmalı, ahlaklı, erdemli, donanımlı, değerleri ile barışık nesillerin yetiştirilmesini sağlayacak yeni bir sistemin inşa sürecini hızlı bir şekilde başlatmalıdır.

"Yabancı düşmanlığını körükleyen açıklamalara karşı mutlaka hukuki adımlar atılmalıdır"

CHP'li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın kentte yaşayan yabancı uyruklu kişilerin su faturası ve katı atık vergisi ücretlerine 10 kat zam yapılacağına dair açıklamasının, ırkçılık ve açık bir yabancı düşmanlığı olduğu belirtilen açıklamada, "Savaştan kaçarak zor şartlarda yaşamaya çalışan sığınmacıları temel ihtiyaç olan suyla dahi tehdit etmek insanlık dışı bir zihniyettir ve asla kabul edilemez. Yabancı düşmanlığını körükleyen açıklamalara karşı mutlaka hukuki adımlar atılmalıdır. Mülteciler, kendi ülkelerinde huzur ve sükûnet sağlanana kadar bizim misafirlerimizdir. Ev sahipliği yapmak inanç ve kültürümüzün bize yüklediği bir vazife olmasının yanı sıra en önemli insani sorumluluğumuzdur." ifadelerine yer verildi.

Mülteci sorunu

Son günlerde Afganistan üzerinden gelen yeni göç dalgasının da büyüme eğiliminde olduğunun belirtildiği açıklamada,  Türkiye’de 4 milyona yaklaşan kayıtlı sığınmacı nüfusunun yanı sıra ülkeye yönelik yeni bir göç dalgasının hem sosyolojik hem ekonomik sorunları beraberinde getireceği ifade edildi.

Bu anlamda Türkiye’nin insani tutumundan taviz vermeden mülteci politikasını güncellemesi gerektiğine değinilen açıklamada, "Göç anlaşmasına rağmen sorumluluğunu yerine getirmeyen AB ve mülteci krizinde tüm sorumluluğu Türkiye’ye yükleyen BM adım atmaya zorlanmalıdır. Öte taraftan Türkiye, göç veren bölgelerde güvenli geri dönüşün sağlanması için çalışma yapmalı, istikrar için katkı sunmalıdır." denildi.

Orman yangınları

28 Temmuz Çarşamba günü Antalya Manavgat'ın farklı noktalarında çıkan orman yangınlarının; Mersin, Adana, Osmaniye, Kahramanmaraş, Muğla, Kastamonu, Manisa, İzmir, Balıkesir, Diyarbakır ve daha birçok yerde yaşandığının hatırlatıldığı açıklamada, yangınların sonucunda vefat edenlerin olduğu, binlerce dekar ormanın küle döndüğü belirtildi.

Yangınların bazı yerlerde doğal sebeplerle çıktığının bilindiği ancak birçok noktada eş zamanlı olarak yangın çıkmasının sabotaj ihtimalini kuvvetlendirdiğine dikkat çekilen açıklamada, ancak bu konuda kesin deliller olmadan herhangi bir kişi veya kesimi sabotaj ile suçlamaktan şiddetle kaçınılması gerektiği kaydedildi.

Açıklamada, "Yangınlarda zarar gören bütün halkımıza ve Türkiye’ye geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, bu tür acı olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz. Ormanların yanması veya yakılması ile memleketin ciğeri yanıyor. Ülkede yaşayan bütün canlılar için ağır bir felaket olan bu afetler ekolojik dengeyi de yıkıma uğratıyor. İster siyasi ister ekonomik nedenlerle olsun, kasıtla ormanların yakılması tek kelime ile vahşettir. İnsanlığın ortak mirası ve hayatın menbaı olan ormanların kasıtlı olarak yakılması, insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Bu tür afetlerin tahribatını en aza indirmek için gerekli bütün tedbirler alınmalıdır. Kasıtla yakmanın hukuki karşılığı caydırıcı hale getirilmeli ve etkili müdahale için uçak ve helikopter dahil, yeteri kadar ekipman hızla tedarik edilmelidir." değerlendirmesinde bulunuldu.

Fransa’da İslam Düşmanlığı

İslam düşmanlığının merkezi haline gelen Fransa’da bir imamın,  okuduğu ayet ve hadislerin “Cumhuriyet değerlerine aykırı” görülmesi gerekçesiyle geçtiğimiz günlerde görevinden alınmasına değinilen açıklamada, "Müslümanların yaşam tarzına, camilerde verilen vaazların içeriğine ve hatta Allah’ın kelamına dahi müdahale etmeye kalkan Fransa, İslam’ı istediği gibi değiştirerek ‘Fransa İslam’ı oluşturmaya çalışmaktadır." denildi ve şu çağrıda bulunuldu:

Fransa’nın İslam düşmanlığını yasal hale getirmesine karşın Müslümanların tepkisizliği anlaşılabilir değildir. İslam’a ve Müslümanlara savaş açan devletler İslam ülkeleri tarafından ‘müttefik’ kabul edilmekte, İslam karşıtı eylem ve söylemleri kınamaktan dahi aciz kalmaktadırlar. Bu acziyet ve tepkisizlik İslam düşmanlarının elini güçlendirmekte, ırkçı rejimlerde yaşayan Müslümanların hayatını daha da zorlaştırmaktadır. İslam ülkelerinin yöneticileri Allah’ın kelamına savaş açan Fransa ve diğer İslam düşmanı ülkelere karşı bir an önce harekete geçmeli, İslam’a yapılan bu düşmanlık karşılıksız kalmamalıdır.

"Tunus’un istikrarı için ülke bir an önce 25 Temmuz öncesine dönmeli"

Tunus'ta son gelişmelere de değinilen açıklamada, "Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in bir darbeyle, Meclis'in tüm yetkilerini dondurması, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırması ve başbakanı görevden almasının üzerinden bir hafta geçti. Said, kendisinin atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını söylemesine rağmen halen bir başbakan atanmamış ve ülkenin normale dönmesi için bir adım atılmamıştır. Bu durum büyük endişelere neden olmaktadır." denildi.

Açıklamada, "Yapılan uygulamalar halkın iradesinin gaspı ve 'Arap Baharı' ile birlikte diktatörlüğe karşı halkın kazanımlarının boşa çıkarılması çabasıdır. Kays Said, bu adımlarıyla kendisine verilen oylara da ihanet etmektedir. Tunus’un istikrarı, sorunların çözüme kavuşturulması ve diktatörlüğe açılan kapıların kapanması için ülke bir an önce 25 Temmuz öncesine dönmelidir. Meclis Başkanı Raşit Gannuşi’nin Meclisi toplamasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Zira Meclis, halkın iradesinin yönetime yansımasıdır. Bu darbeyi bir kez daha kınıyor ve Tunus halkının haklı taleplerini destekliyoruz." ifadelerine yer verildi. (İLKHA)